Lohusa depresyonu nedir?

Lohusa depresyonu nedir?

Her insanın hayatında dönüm noktaları vardır. Evlilik, doğum, ölüm gibi yaşantılar bazen hayatımızı geri dönülmez şekilde değiştirir. Bir kadının hayatındaki en önemli dönem noktalarından biri de doğum yapmasıdır. Fizyolojik ve psikolojik olarak birçok değişim yaşayan anne, bu süreçte bazı zorluklar yaşayabilmektedir. Bu zorlukların en önemlilerinden bir tanesi de lohusa (postpartum) depresyonudur.

Lohusa Dönemi Nedir?

Doğumdan sonraki ilk 40 günlük süreç lohusa dönemi olarak adlandırılmaktadır. Hamilelik ve doğum sürecinde ortaya çıkan değişiklikler lohusa döneminde eski haline dönmeye başlamaktadır. Ancak her kadın bu sürece hemen uyum sağlayamamaktadır. Doğum yapan kadınların yaklaşık %80’i doğum hüznü yaşarken, yaklaşık %20’si doğum sonrası depresyon yaşayabilmektedir.

Lohusa Depresyonunun Belirtileri

Artık annelik rolüne uyum sağlamaya çalışan kadın, daha önceki sosyal yaşamına dönmekte zorlanabilmektedir.

Anne zaman zaman bebeği ve bebekle ilgilenmeyi istememektedir. Ancak bu düşünceler yüzünden anne suçluluk hissedebilmekte ve bebeğine zarar verebileceği endişesi yaşayabilmektedir.

Sürekli bir huzursuzluk hali, motor hareketlerde yavaşlama, sinirlilik, yorgun hissetme, üzüntülülük ve sürekli ağlama isteği görülebilmektedir.

Yeni doğan bebeğin düzensiz uyku düzenine ek olarak lohusa depresyonu eklenince uykusuzluk hali daha da artabilmekte, dikkatsizlik ve unutkanlık ortaya çıkabilmektedir.

Annenin kaygı seviyesinin yükselmesiyle birlikte panik atak belirtileri ortaya çıkabilmekte ve bedensel yakınmalardan bahsedebilmektedir.

Bebeğiyle yeterince ilgilenmediği ve sevmediği inancı annede değersizlik ve umutsuzluk hislerine yol açabilmektedir.

Anne öz bakımına daha az dikkat edebilmekte, iştahında azalma veya artma olabilmektedir.

Lohusa depresyonun şiddetlendiği durumlarda intihar düşünceleri ortaya çıkabilmektedir.

Lohusa Depresyonunun Sebepleri ve Tedavisi

Hamilelik sürecinde bazı hormonların seviyeleri yükselirken, doğumla birlikte düşmektedir.. Özellikle östrojen ve progesteron hormonları değişikliğe uğramakta, bazen tiroid hormonu da düşüş gösterebilmektedir. Hormon düzeylerindeki hızlı değişimlerle birlikte beynin kimyasal yapısı da değişebilmekte ve lohusa depresyonu gibi psikolojik rahatsızlar ortaya çıkabilmektedir.

Fizyolojik faktörlerin yanı sıra yetersiz sosyal destek, bebekte gelişimsel bir problemin olması, erken veya ileri yaşta evlenmek, doğum esnasında problem yaşanması, düşük sosyoekonomik düzey, annenin daha önce çocuk kaybı yaşaması veya düşük yapması gibi psikolojik faktörler de etkili olabilmektedir.

Tedavi Aşaması

Doğum gerçekleştikten sonraki ilk 2 hafta annenin bu tarz problemler yaşaması çok doğaldır. Ancak 2 haftadan sonra bu belirtilerin devam etmesi durumunda şüphelenilmeye başlanmalıdır. Genelde doğum gerçekleştikten sonraki 6 hafta içerisinde Lohusa Depresyonu ortaya çıkmakta ve 8 hafta kadar sürebilmektedir. Ancak tedavi edilmediği takdirde bu süreç 2 yıla kadar uzayabilmektedir.

Annenin intihar düşünceleri yoksa, tedavi planı anneyle birlikte gerçekleştirilmelidir. Belirtilerin varlığı ve şiddetine göre ilaç tedavisi, psikoterapi veya ikisi birlikte kullanılabilir. Toplumda emziren annenin psikiyatrik ilaç kullanamayacağına dair yanlış inanışlar bulunmaktadır. Doktor tarafından gerekli görüldüğü takdirde emziren anneye uygun ilaç ve ilaç dozu düzenlenebilmektedir.

Bu süreci annenin daha rahat atlatabilmesi için bazı öneriler dikkate alınmalıdır. Öncelikle annenin yanında tecrübeli bir yetişkinin olması, yaşayacağı bedensel ve ruhsal değişikliklerle ilgili bilgilendirilmesi annenin kendini daha rahat ve güvende hissetmesini sağlar. Özellikle emzirme sürecinde annenin çocukla çok vakit geçirmesi gerekmektedir, ancak bebek kadar kendisine ve sosyal hayatına da zaman ayırması için fırsatlar yaratılmalıdır.  Annenin yeterince sosyal destek aldığından emin olunmalı, eve gelecek misafirlerle ilişkili sınır koyulmalı ve bebek uyuduğu zaman annenin de dinlenmesi sağlanmalıdır. Ayrıca annenin ruh ve beden sağlığını koruması için egzersiz yapması, alkol ve kafeinden uzak kalması ve ev dışında da vakit geçirmesi sağlanmalıdır.

Bu makale 6 Ağustos 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Yaşar Emre Ertürk

İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ortak Klinik Psikoloji Doktora Programına (%100 burslu) devam etmekte olan Uzman Psikolog Yaşar Emre Ertürk, 2015 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi Psikoloji bölümünü (%100 burslu) Bölüm ve Fakülteler Birincisi olarak  bitirmiştir. Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde (%100 Burslu) tamamlamıştır. Yüksek Lisans ve doktora eğitiminde Bilişsel Davranışçı Terapi süpervizyon sürecini Prof. Dr. Haşim Ercan Özmen ile tamamlamıştır. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe E.A. Hastanesi, Beyoğlu Sosyal Hizmet Merkezi, Çağlayan Adliyesi gibi birçok yerde psikoloji biliminin farklı dallarına dair staj yaparak mesleğine yönelik pratik deneyimler edinmi ...

Etiketler
Depresyon
Uzm. Kl. Psk. Yaşar Emre Ertürk
Uzm. Kl. Psk. Yaşar Emre Ertürk
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube