Kıskançlık Psikolojik Bir Sorun Mudur?


Kıskançlık, insanların hayatlarının bir noktasında mutlaka deneyimlediği karmaşık bir duygudur. Romantik ilişkilerden iş ortamlarına kadar farklı bağlamlarda ortaya çıkabilir ve çoğu zaman rahatsızlık yaratır. Genellikle normal bir duygu olarak görülse de yoğun veya sürekli hâle geldiğinde daha derin psikolojik sorunların belirtisi olabilir. Bu nedenle kıskançlığın bir psikolojik sorun sayılıp sayılmayacağını anlamak için araştırma bulgularına, klinik gözlemlere ve terapötik yaklaşımlara bakmak gerekir.
Kıskançlığı Anlamak
Kıskançlık, genellikle değer verilen bir ilişkiye ya da sahip olunan bir şeye yönelik algılanan tehdide karşı gelişen karmaşık bir duygusal tepki olarak tanımlanır. Çoğu zaman üçlü bir dinamik içerir: kişi, değer verdiği diğer kişi ve algılanan rakip. Bu duygu; korku, öfke, üzüntü ve kaygı gibi farklı duyguların birleşimidir. Parrott’un da belirttiği gibi, kıskançlık tek bir duygu değil, “birbirine bağlı duyguların karmaşık bir bileşimidir.” Özellikle bireylerin güvensiz hissettiği ya da kaybetme korkusu yaşadığı yakın ilişkilerde ortaya çıkar.
Kıskançlık; kaybetme korkusu, öfke, güvensizlik ve kırgınlıkla karakterizedir. Genellikle nesnel gerçeklerden çok, öznel yorumlara dayanan tehdit algısından beslenir. Aynı zamanda ilişkiyi koruma amacıyla savunmacı veya kontrol edici davranışları tetikleyebilir. Yapıcı biçimde ele alındığında kişisel farkındalık ve ilişki gelişimi sağlayabilirken, yönetilmediğinde mantıksız davranışlara, duygusal sıkıntılara ve çatışmalara neden olabilir.
Kıskançlığın Türleri ve Nedenleri
Araştırmalar, farklı psikolojik etkileri olan çeşitli kıskançlık türleri tanımlar: romantik kıskançlık, kardeş/aile içi kıskançlık, arkadaşlık kıskançlığı, iş yeri kıskançlığı ve patolojik kıskançlık. Romantik kıskançlık, partnerin duygusal veya cinsel olarak başka biriyle yakınlaşacağından duyulan korkuyla ortaya çıkar ve en yoğun hissedilen türlerden biridir. Kardeş kıskançlığı çocuklukta yaygındır ve algılanan kayırma nedeniyle yetişkinliğe kadar sürebilir. İş yeri kıskançlığı ise kişinin statüsüne, takdir görmesine veya fırsatlarına yönelik tehdit algısından kaynaklanır. Patolojik kıskançlık ise delüzyonel düşüncelerle ilişkilidir; örneğin Othello Sendromu’nda kişi hiçbir kanıt yokken partnerinin sadakatsiz olduğuna inanır.
Kıskançlığın ortaya çıkmasında birçok psikolojik, sosyal ve evrimsel etken bir arada rol oynar. Bağlanma kuramına göre, güvensiz bağlanma stiline sahip bireyler —özellikle kaygılı/kararsız bağlananlar— terk edilme korkusu ve düşük özdeğer nedeniyle kıskançlığa daha yatkındır. Düşük benlik saygısı, kişilerin nötr durumları tehdit olarak algılamasına yol açabilir. Bilişsel çarpıtmalar da “Eğer bir başkasını seviyorsa beni sevemez” gibi irrasyonel inançları besleyebilir. Geçmişte yaşanan ihanet ya da terk edilme gibi olumsuz deneyimler de mevcut ilişkilerdeki tehdit algısını artırabilir. Evrimsel bakış açısına göre ise kıskançlık, eş seçimini ve uzun vadeli bağları korumaya yönelik bir strateji olarak evrimleşmiş olabilir.
Kıskançlığın Sonuçları ve Ruh Sağlığına Etkisi
Hafif düzeydeki kıskançlık yönetilebilirken, kronik veya kontrolsüz hâle geldiğinde ciddi zararlar verebilir. Sürekli kıskançlık, güveni aşındırır, suçlayıcı ve kontrolcü davranışları artırır ve ilişkilerin bozulmasına yol açabilir. Araştırmalar, kıskançlığın saldırganlık, aile içi şiddet ve hatta cinayetle ilişkilendirilebildiğini göstermektedir. Ayrıca obsesif davranışlar, kaygı, depresyon ve sosyal geri çekilme risklerini artırabilir.
Kıskançlık kendi başına bir psikiyatrik bozukluk olarak sınıflandırılmasa da bazı ruh sağlığı sorunlarının belirtisi ya da tetikleyicisi olabilir. Bunlara örnek olarak delüzyonel bozukluk (Othello Sendromu), obsesif kompulsif bozukluk (OKB), paranoid kişilik bozukluğu, depresyon ve kaygı bozuklukları verilebilir. Klinik açıdan zorluk, kıskançlığın normal mi yoksa patolojik mi olduğunu belirleyebilmek için yoğunluğunu, sıklığını ve işlevsellik üzerindeki etkisini dikkatle değerlendirmeyi gerektirir.
Kıskançlığın Yönetimi ve Tedavisi
Kıskançlık kişinin ruh sağlığını ya da ilişkilerini ciddi şekilde etkilemeye başladığında, psikolojik destek almak önemlidir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bireylerin kıskançlığı besleyen irrasyonel inançlarını fark etmelerine ve yeniden çerçevelemelerine yardımcı olur; bu sayede duygusal düzenleme ve ilişki güveni gelişir. Duygu düzenleme terapileri, yoğun duygusal tepkilerle başa çıkmak için farkındalık ve esneklik kazandırmayı amaçlar. Bilinçli farkındalık (mindfulness) temelli yaklaşımlar ise kişiyi anda tutarak kıskançlıkla ilişkili duygusal tepkiselliği azaltabilir.
İlişki dinamiklerinden kaynaklanan kıskançlık için çift terapisi, iletişimi geliştirme, güveni yeniden inşa etme ve sağlıklı sınırlar koyma konusunda destek sağlar. Şema terapisi ise çocuklukta karşılanmamış ihtiyaçları ve öğrenilen kalıpları keşfederek yetişkinlikteki kıskançlık tepkilerini anlamaya ve dönüştürmeye yardımcı olur. Bu yöntemlerle kıskançlık, yıkıcı bir duygudan kişisel gelişime katkı sağlayan bir deneyime dönüştürülebilir.
Kaynakça: https://www.psychowellnesscenter.com/Blog/is-jealousy-a-psychological-problem/
Türkçeye Çeviren – Düzenleyen: Fatih Özmez