İklim Krizi ve Zihinsel Dayanıklılık: Stresle Başa Çıkmada Online Terapinin Gücü


Küresel ısı artışı, kuraklık, taşkınlar, kasırgalar gibi aşırı hava olayları iklim değişiminin doğrudan etkileriyken, bunların neden olduğu çeşitli ekolojik değişiklikler, göçler, hava kirliliğinin artması, gıda ve su kalitesindeki azalma gibi olgular iklim değişiminin dolaylı etkileridir. Sözü edilen doğrudan ve dolaylı etkiler ise insan sağlığı başta olmak üzere sosyoekonomik durumu, geçim kaynaklarını, yaşanılan bölgedeki halk sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Tüm bu dinamikler de fiziksel boyutta insan sağlığı üzerinde etkilidir. İklim değişiminin sıklığını artırdığı doğal afetler nedeniyle ölüm ve yaralanmalar, artan sıcaklıklar sonucu ölümler, taşkınlar sonucunda bir toplulukta su kaynaklı bulaşıcı hastalıkların yayılması, solunum yolu hastalıklarının artması fiziksel boyuta örnek olarak verilebilir.
İklim değişikliği ile ilişkili yukarıda sözü geçen dinamiklerin, bireyler ve toplumlar üzerindeki etkileri yalnızca fiziksel düzeyle sınırlı değildir. Bir taraftan olağanüstü hava şartları ve doğa olaylarına maruz kalan bireyler ve toplumlar, diğer taraftan bu fiziksel koşulların yarattığı zihinsel ve sosyal sorunlarla baş etmek durumundadırlar. İklim değişiminin zihinsel sağlık üzerindeki etkilerinden söz ederken stres ve stresle baş etme yollarına ayrı bir yer açmak faydalı olacaktır çünkü iklim değişimi, evrensel olarak deneyimlenen, zamanla sınırlı olmayan soyut bir çevresel stres faktörüdür.
İklim değişiminin getirdiği strese verilen tek tepki kaygı değildir, bundan özelikle etkilenen toplumlarda öfke, yas ve umutsuzluk duygularının da yaygın olduğu belirtilmektedir. Tüm bu bulgular sonucunda eko-anksiyete (iklim kaygısı) kavramı doğmuştur. Eko-anksiyete, iklim değişikliğinin getirdikleri ya da olası sonuçlarına ilişkin kendisi ve/veya gelecek nesiller için duyulan yoğun endişe, korku, çaresizlik ve öfke ile karakterizedir. Özellikle iklim değişikliğinin etkilerini daha doğrudan yaşayan bazı toplumlar; örneğin ada ülkelerinde yaşayan ya da tarım alanları kuraklıkla savaşan, değişen iklim nedeniyle daha yoğun stres altındadır ve eko-anksiyete yaşamaya daha eğilimlidir.
İklim değişikliğinin neden olduğu diğer bir sorun, bireyde strese yol açarak saldırganlık ve şiddeti artırma eğilimidir. Bu durum, doğrudan ve dolaylı olarak yaşanabilmektedir. Doğrudan yol, fizyolojik olarak gerçekleşmektedir. Şöyle ki, artan sıcaklıklar (küresel ısınma) vücut ısısını yükselterek uyarılma, sinirlilik gibi etkileri ortaya çıkarmaktadır. Isı stresi olarak adlandırılan bu durum, zaten uzun süredir saldırganlık ve şiddet ile ilişkilendirilmektedir. Bununla birlikte Miles-Novelo ve Anderson (2019) iklim değişikliği ile saldırganlık ve şiddet davranışı arasındaki ilişkinin yalnızca doğrudan artan sıcaklıklar yoluyla değil; doğal afetler, ekolojik göç, yoksulluk gibi sorunların gruplar arası çatışmaya, kaynaklar için rekabete yol açması gibi dolaylı yollarla da daha uzun vadede gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
İklim Değişikliğinin Neden Olduğu Stresle Baş Etme
İnsanlar, tehdit edici olaylar karşısında kişisel kaynaklarını zorlayan veya aşan iç ve/ya dış çatışmaları yönetmek için geliştirdikleri başa çıkma stratejilerini psikolojik uyum mekanizmaları olarak kullanırlar. Bu stratejiler bilişsel, duygusal ya da davranışsal çabaları içerir. Diğer bir deyişle uyumlu başa çıkma, insanların stresi başarılı bir şekilde yönetmek ve strese rağmen refahı sürdürmek için kullandıkları davranış ve bilişleri ifade etmektedir. İklim değişikliği perspektifinden uyumlu başa çıkma, iklim değişikliği ile ilgili duygusal tepkileri yönetmeye yardımcı olan, gelecekteki riskleri azaltmayı amaçlayan ve insanların değişen koşullara uyum sağlayıp dirençli kalmasına yardımcı olan tepkileri içermektedir. Görüldüğü gibi başa çıkma, duygu düzenlemeyi içerse de bununla sınırlı değildir; aynı zamanda hedeflere ulaşmak için yapılan eylemleri de içerir. Bu bağlamdaki bazı başa çıkma stratejileri davranış değişikliklerini teşvik edebilir ya da engelleyebilir.
Aktif başa çıkma, sorunları ve bu sorunları en aza indirecek veya çözecek eylemleri tanımlayarak stresi yönetme çabalarını ifade eder. Bu çabalar, iklim değişikliğine uyum hakkında bilgi aramayı, çevreci davranışı geliştirmeyi, spesifik bir riski çözmek gibi kendini koruma ve problem çözmeye dayalı problem odaklı yaklaşımları içerebilir. Bununla birlikte problem odaklı yaklaşım, iklim değişikliği gibi daha çok coğrafi etkileri olan ve uzun vadede etkileri görünür olan bir sorun için tek başına geçerli bir baş etme mekanizması olarak görülmemektedir.
Pasif başa çıkma ise tehditlere karşı genellikle pasif veya minimal düzeyde uyarlanabilir tepkiler vererek müdahale etmemeye ve algılardaki değişiklikler yoluyla rahatsız edici duyguların azaltılmasına odaklanan stratejileri ifade eder. Bunlardan bazıları inkâr (örn. İklim sorunun etkilerini ya da insan eylemleri ile ilişkisini yadsımak), görecelileştirme (örn. iklim değişikliğini gelecekteki bir sorun olarak görmek), kaçınma (örn. olumsuz duyguları azaltmak için konudan uzak durma) ve olumlu düşünme (örn. sorunu başka birinin çözeceğine güvenme) olarak ifade edilebilir.
İklim değişikliğiyle başa çıkma stratejileri birçok farklı şekilde kavramsallaştırılmaktadır. Örneğin çevreci davranışlar geliştirmek, bireyin iklim değişikliğine ilişkin risk algısının strese dönüşmesine tampon olmaktadır. Bu noktada çevreci davranışla, stres arasındaki ilişkinin karşılıklı etkileşim içinde iki yönlü bir ilişki gösterdiği söylenebilir. Diğer bir deyişle yalnızca iklimle ilgili stresle baş etme stratejileri stresi azaltıp davranışa yönlendirmez, çevreci davranışlarda bulunmanın kendisi de stresin sağlıklı yönetilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir.
Bu bağlamda, online terapi, iklim değişikliğiyle ilişkili stresle başa çıkmada önemli bir destek mekanizması olarak öne çıkmaktadır. Online terapi platformları, bireylerin eko-anksiyete, çaresizlik veya öfke gibi duygularını anlamlandırmalarına ve bu duygularla yapıcı bir şekilde baş etmelerine olanak tanır. Özellikle çevrimiçi bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve mindfulness temelli terapiler, bireylerin stresle baş etme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. Çevrimiçi grup terapileri, bireylerin iklim değişikliğiyle ilgili duygusal yüklerini paylaşabilecekleri bir topluluk oluşturarak sosyal bağlantıyı güçlendirir ve yalnızlık hissini azaltır. Ayrıca, online terapi, coğrafi olarak uzak bölgelerde yaşayan veya doğal afetler nedeniyle yerinden olmuş bireyler için erişilebilir bir çözüm sunar, böylece psikolojik destek ihtiyacı olan herkes için eşitlikçi bir yaklaşım sağlar.
Kaynakça: https://nesnedergisi.com/makale/pdf/1704138468.pdf
Yazar: Merve Cesur Atintaş