Doktorsitesi.com

Filistin’de Kadın Olmak: Savaşın İçinde Gebeliği Yaşamak

Psk. Dan. Veysel Hasan Gül
Psk. Dan. Veysel Hasan Gül
16 Ağustos 202516 görüntülenme
Randevu Al
Filistin’deki savaş, gebe kadınların sağlık ve psikolojisini olumsuz etkiliyor. Sağlık hizmetlerine erişim zorlukları, yetersiz beslenme, stres ve travma; erken doğum, düşük doğum ağırlığı, preeklampsi, büyüme geriliği, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunlara yol açıyor. Şiddet ortamı anne-fetüs bağını zayıflatırken sosyal destek eksikliği ruhsal problemleri artırıyor. Bu durum, bireysel bir sorun olmanın ötesinde toplumsal bir kriz olarak değerlendiriliyor ve uluslararası müdahale gerektiriyor.
Filistin’de Kadın Olmak: Savaşın İçinde Gebeliği Yaşamak

Savaş ve silahlı çatışmalar, toplumların sosyal, ekonomik ve sağlık yapısını derinden sarsan, geniş çapta insan hakları ihlallerine yol açan ve özellikle savunmasız gruplar üzerinde yıkıcı etkiler oluşturan olgulardır. Savaşın etkileri, toplumsal yapının her katmanında hissedilirken, bu etkilerden en çok etkilenen grupların başında kadınlar ve çocuklar gelmektedir. Filistin'de süregelen çatışma ortamı, bölge halkının yaşam koşullarını her geçen gün daha da zorlaştırırken, özellikle gebe ve çocuklar gibi hassas grupların karşılaştığı zorluklar daha da belirgin hâle gelmektedir. Gebelik, kadınların fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan en hassas dönemlerinden biridir ve bu dönemde yaşanan herhangi bir stres faktörü hem anne hem de fetüs için ciddi riskler oluşturabilir. Savaş gibi aşırı stres koşullarının, gebelik sürecini nasıl olumsuz etkilediğine dair literatürde çok sayıda kanıt bulunmaktadır.

Gebeler, çatışma ortamlarında genellikle "görünmeyen mağdurlar" olarak tanımlanırlar. Gebelik, kadının fiziksel ve psikolojik olarak en savunmasız olduğu dönemlerden biridir. Gebeler, savaşın neden olduğu stres, beslenme yetersizliği, sağlık hizmetlerinden mahrumiyet, bulaşıcı hastalıklar ve fiziksel şiddet gibi çok çeşitli risklerle karşı karşıya kalırlar. Ayrıca, gebelik döneminde stres faktörlerine maruz kalmanın preterm doğum, düşük doğum ağırlığı, preeklampsi gibi obstetrik komplikasyon risklerini artırdığı iyi bilinmektedir. Filistin'deki gebe kadınlar, çatışmaların ve bombalamaların ortasında yaşarken, bir yandan günlük yaşamın gerekliliklerini yerine getirmek, diğer yandan doğmamış çocuklarının sağlığını korumak gibi çift yönlü bir mücadele içindedirler.

 

Sağlık hizmetlerine erişim, savaş zamanlarında önemli bir sorun hâline gelmektedir. Savaşın şiddetinin artması; sağlık tesislerinin hasar görmesine, tıbbi malzeme ve personel eksikliklerine, seyahat kısıtlamalarına ve güvenlik endişelerine yol açmaktadır. Filistin'de birçok gebe, hastanelere veya doğum kliniklerine ulaşmada büyük zorluklar yaşamaktadır. Gebeler sıklıkla güvenlik kontrol noktalarında engellenmekte veya sokağa çıkma yasakları nedeniyle sağlık hizmetlerinden mahrum kalmaktadır. Bu durum, sadece acil obstetrik bakım gerektiren durumlar için değil, aynı zamanda rutin doğum öncesi bakım ve kontroller için de büyük bir engel teşkil etmektedir. Böyle bir ortamda, doğum komplikasyonlarının artma riski de kaçınılmazdır.

 

Beslenme yetersizliği ve su kaynaklarının kısıtlılığı, savaş ortamındaki gebe kadınlar için ciddi bir risk faktörüdür. Gebelikte uygun beslenme hem annenin hem de fetüsün sağlığı için hayati öneme sahiptir. Ancak, Filistin'deki çatışma bölgelerinde, gıda güvenliği büyük ölçüde tehlikeye girmiş durumdadır ve bu durum, malnütrisyon oranlarını artırmaktadır. Malnütrisyonun yanı sıra, gebelikte yetersiz sıvı alımı da gebelik komplikasyonlarına neden olabilmektedir. Su ve gıda kaynaklarına erişim kısıtlandığında, gebe kadınların hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkları üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşmaktadır.

Bunun yanı sıra, savaşın neden olduğu psikososyal stres de göz ardı edilmemelidir. Gebelik döneminde yaşanan travmalar, anne adaylarının ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve bu durum doğum sonrası depresyon riskini artırabilir. Ayrıca, bu tür stres faktörlerinin, fetüsün gelişimini olumsuz etkileyebileceği ve uzun vadeli gelişimsel sorunlara yol açabileceği bilinmektedir. Çatışma bölgelerinde ruh sağlığı hizmetlerine erişimin sınırlı olması, bu tür sorunların çözümünü daha da karmaşık hâle getirmektedir.

Sonuç olarak, Filistin'deki gebe kadınların savaş ortamında yaşadığı zorluklar, çok katmanlı ve karmaşıktır. Bu zorluklar, sadece bireysel sağlık sorunları olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir kriz ve insan hakları ihlali olarak ele alınmalıdır. Gebelikte yaşanan sağlık ve güvenlik sorunlarının, toplumların geleceği üzerindeki etkileri düşünüldüğünde, bu konuya yönelik uluslararası farkındalık ve eylem çağrısı yapmak büyük önem taşımaktadır. Savaşın gebe kadınlar üzerindeki etkilerini anlamak ve bu zorlukların üstesinden gelmek için daha fazla araştırma ve politika geliştirilmesi gerekmektedir.

Psikolojik sağlık, savaş koşullarında gebeler kritik bir endişe kaynağıdır. Filistin'deki gebeler, sürekli saldırılar, yerinden edilme, sevdiklerinin kaybı ve ölüm tehditleri altında yaşamaktadır. Bu durum, kaygı, depresyon, posttravmatik stres bozukluğu (PTSB) gibi ciddi ruhsal sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Savaş ortamında yaşanan sürekli stres ve travma, gebelik sürecini olumsuz etkileyerek hem annenin hem de fetüsün sağlığı üzerinde yıkicı sonuçlar doğurabilir.

 

Aşırı stres, plasenta kan akışını azaltarak fetüse giden oksijen ve besin maddelerini sınırlayabilir, bu da intrauterin büyüme geriliği (IUGR) ve düşük doğum ağırlığı riskini artırabilir. Gebelik sırasında yüksek düzeyde stres yaşayan kadınların, erken doğum yapma riskinin de arttığı bilinmektedir. Ayrıca, stresin neden olduğu hormonal değişiklikler, doğum sonrası depresyon riskini de artırabilmektedir.

 

Filistin'deki savaşın sürekli ve yoğun bir şekilde devam etmesi, kadınların savaşın oluşturduğu travmatik deneyimlerle başa çıkmalarını zorlaştırmaktadır. Birçok gebe kadın, savaşın oluşturduğu güvensizlik ortamı nedeniyle, sosyal destek sistemlerinden mahrum kalmakta ve yalnızlık, umutsuzluk gibi duygularla mücadele etmektedir. Bu durum, ruh sağlığı sorunlarını daha da karmaşık hâle getirmekte ve anne-fetüs bağlanmasını olumsuz etkileyebilmektedir. Filistin'deki gebelerin karşılaştığı fiziksel ve psikolojik sağlık zorlukları, onların ve bebeklerinin yaşamlarını ciddi şekilde tehdit eden karmaşık ve çok yönlü sorunlardır. Bu zorluklarla baş etmede hem ulusal hem de uluslararası düzeyde sağlık hizmetlerine erişimi artıracak stratejilerin geliştirilmesi ve uygulamaya geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Gebelik döneminde yaşanan bu tür sağlık sorunlarının uzun vadeli etkileri göz önüne alındığında, çatışma ortamlarında kadınların sağlık ve güvenliğini korumaya yönelik çalışmaların önemi daha da belirginleşmektedir.

Kaynakça: https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/1304349/filistinde-kadin-olmak-savasin-icinde-gebeligi-yasamak

Yazarlar: Halime AYDEMİR, İlkay ÜNAL

Etiketler

Stresin gebeliğe etkisiAnksiyetePsikolojik stres

Yazar Hakkında

Psk. Dan. Veysel Hasan Gül

Psk. Dan. Veysel Hasan Gül

Veysel Hasan Gül, Çukurova Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı üniversitede Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü de tamamlayarak çift anadal yapmıştır. Ayrıca Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü yandal programını bitirmiştir. Lisans eğitimini takiben, Millî Eğitim Bakanlığı Ankara Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü’nden "Özel Eğitim Alan Uzmanlığı" almıştır. Aile Danışmanlığı eğitimini ise doğrudan Millî Eğitim Bakanlığı'nın akreditasyonu ve yetkilendirmesi ile tamamlamıştır. Psikoloji alanında kuramsal eğitimlerine varoluş psikoterapi üzerine doktor Erkan Kalem'den temel eğitim ve süpervizyon eğitimlerini almış olup, vaka süpervizyonlarını sürdürmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimini Prof. Dr. Şükrü Uğuz'dan almıştır. Çocuk ve ergenlerde gelişim alanında ilkel refleks eğitimi ve öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu üzerine Brainfit eğitimini Dr. Mehmet Engin Uysal'dan almıştır, süpervizyonlarına devam etmektedir. Birçok özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde kuruculuk, eğitim koordinatörlüğü, okul psikolojik danışmanlığı görevlerinde bulunmuştur. Ayrıca Adana UCİM (Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği) Rehabilitasyon Başkanlığı görevinde bulunmuştur. 2013 yılından bu yana aktif olarak sahada görev yapan Gül, 10 yılı aşkın mesleki deneyime sahiptir. Kariyeri boyunca bireysel danışmanlık, çocuk ve ergen danışmanlığı, aile danışmanlığı ve ruh sağlığı alanlarında çeşitli çalışmalar yürütmüştür. Hâlen Adana’nın Seyhan ilçesinde bulunan Varlık Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nde hizmet vermeye devam etmektedir. Poyep Çocuk ve Ergen Gelişim markasının kurucusudur.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.