Panik bozukluk
Panik, aşırı kaygı ya da korku durumudur. Kişi panik durumunda savaş ya da kaç tepkileri verir. Panik sırasında yüksek kalp atış hızı, nefes alıp verirken zorlanma, terleme, ellerde titreme, baş dönmesi, hissizlik gibi bedensel tepkileri deneyimler, bu sırada deneyimlerinden yola çıkarak yaptığı yorumlarla “Kalp krizi mi geçiriyorum ?” , “Boğulacak mıyım ?”, “Öleceğim”, “Kontrolü kaybediyorum.”, “Delireceğim.” gibi düşünceler aklından geçebilir. Kişi bu düşüncelerden dolayı daha çok kaygılanır ve bir kısır döngü içerisine girer. Kişi herhangi bir fiziksel efor sonrası gelen fizyolojik durumu da yanlış yorumlayarak panik atak yaşayabilir.
Şekil 1’ de fizyolojik uyarımı yanlış yorumlama sonucu kişinin girebileceği kısır döngü görselleştirilmiştir. Örneğin, hızlıca yokuş ya da merdiven çıkan kişi vücudunun bu harekete verdiği tepkiyi (kalp atışlarının hızlanması, nefes alış veriş sıklığıın değişmesi, sıcak basması...) yanlış yorumlayarak bir tıbbi müdahaleye ihtiyacı olduğunu düşünebilir. Fizyolojik semptomlarını olası bir kalp krizinin işaretleri olarak yorumlar ve öleceğinden korkar. Korktuğu için zihin ve beden tehlikeye karşı savaş ve kaç tepkileri gösterir, semptomları şiddetlenebilir ve kişi bu şekilde kısır bir döngüye girmiş olur.
Morrison’un da belirttiği gibi, panik atak genelde aniden gelir ve şiddeti hızla artmaya başlar. Bu süreç genellikle otuz dakikadan az sürer. Çoğunlukla yirmili yaşlarda başlar ve kadınlarda daha sık görülür (Morrison, 2016, s.173-177). Bir kişi hayatı boyunca bir kere panik atak geçirebileceği gibi bir haftada birkaç panik atak da geçirebilir. Semptomların panik atak belirtisi olarak değerlendirilebilmesi için şikayet ile gelen kişide herhangi bir kalp ya da damar rahatsızlığı bulunmaması gerekmektedir. Kişi panik atak geçirdikten sonra tekrar panik atak geçireceğine dair yoğun bir kaygı duyar, sürekli olarak tetikle olur, panik atak geçirdiği yerlere gitmeme, evden dışarı çıkmama, kalabalık alanda bulunmama, ulaşım araçları kullanmama vb kaçınma belirtileri gösterir ise bu durum Panik Bozukluk olarak adlandırılabilir. Kısaca Panik Bozukluk, panikten paniklemek olarak özetlenebilir.
Uzbay’ a göre, tehlike oluşturabilecek objektif bir neden yokken anksiyete oluşmuş veya tehlikenin tamamen ortadan kalkmasına rağmen anksiyete hala devam ediyorsa bu durum anormal kabul edilir ve tedavisi gerekmektedir (Uzbay, 2017, s.32). Kişi günlük hayatına devam etmekte zorlanıyor, sosyal ilişkilerinde ya da iş hayatında kaygıdan kaynaklı problem yaşıyor ise, panik atak yaşamamak için kaçınma davranışında bulunuyor (önceden gittiği yerlere gitmemek, kalabalık ya da kapalı alanlarda bulunmamaya çalımak, yalnız kalamamak...) ise uzman desteği almasında fayda vardır.