Erken Yaşta Evlendirilmenin Yol Açtığı Psikolojik Sorunlar


Kız çocuklarının gelişimlerini tamamlamadan evlendirilmesi fiziksel sorunların yanı sıra psikolojik sıkıntılara da yol açmakta, psikolojik sorunlar önemli bir boyut olarak karşımıza çıkmaktadır. Erken yaşta evlenen çocukların aile, ev, çocuk bakımı gibi sorumluluklar verilerek akranlarından koparılmaları, eğitim yaşamından alıkonulmaları ruhsal sorunlara zemin hazırlamaktadır. Erken evlilik çocukların kiminle evleneceği, ne zaman çocuk sahibi olacağı gibi konularda hayatını planlamasına olanak vermemekte, aynı zamanda erken yaşta hamilelik ve aile içi şiddet gibi konularda savunmasız bırakmaktadır. Warner, fiziksel ve psikolojik olarak henüz hazır olmayan çocuğun aniden yetişkin rolü yüklenmeye zorlanması ve gelecekleriyle ilgili kontrollerinin olmamasının 10-18 yaş arası çocuklar için travmatik bir deneyim olabileceğine işaret etmektedir. Ergenliğin kaybı, cinsel ilişkiye zorlanma, kişisel gelişim ve özgürlüğün göz ardı edilmesi psikolojik olarak pek çok olumsuzluğu beraberinde getirmektedir.
Kız çocukları evlenip eşlerinin evine yerleştiklerinde önce eş ve ev işçisi, sonrasında ise anne rolünü üstlenmek zorunda kalmaktadır. Erken yaşta, bu rollere hazır olmadan; onları yetişkin hayata hazırlayacak, aileye ve topluma katkı yapmalarını sağlayacak bir eğitime, aile kurabilmeleri ve çocuk yetiştirebilmeleri için gerekli bilgi ve olgunluğa sahip olmadan evlendirilmektedirler. Tüm bu yetersizlikler kendilerini aciz ve yeteneksiz görmelerine, evlilikte karşılaştıkları sıkıntılarla mücadele etmekte zorluk yaşamalarına ve depresif hissetmelerine neden olmaktadır. Erken yaşta evlerinden koparılarak bu kadar sorumluluk üstlenmek ve neyi nasıl yapacağını bilememek benlik saygısını düşürmekte ve dolayısıyla duygusal zorlanmaya ve psikolojik strese yol açarak depresyona neden olabilmektedir. Bizim kültürümüzde de oyun çağında evlenen kız çocuklarında erken yaşta üstlenilen aile, ev, çocuk gibi sorumluluklar, eş ve eşin ailesiyle yaşanan çatışmalar, sosyal desteğin düşük olması ve ekonomik sorunlardan dolayı majör depresyon ve uyum bozukluğunun daha fazla görüldüğü düşünülmektedir.
Ülkemizde erken evlenen kız çocuklarının katıldığı bir araştırmada da erken evlenen çocukların %46’sında ruhsal bir bozukluk tanısı olduğu, en sık görülen tanıların ise majör depresif bozukluk ve uyum bozukluğu olduğu görülmüştür. Erken yaşta evlendirilmiş kız çocuklarının %29’unda intihar düşüncelerinin, %21’inde ise intihar girişiminin olduğu ifade edilmiştir. Etiyopya’da yapılan bir çalışmada da evli olan çocukların son üç ayda intihar düşüncesi ve intihar girişimi oranı %11,2 olarak ifade edilmiştir. Ayrıca evli olan kız çocuklarının intihar düşüncelerinin nişanlı olanlara göre iki kat daha fazla olduğu ve cinsel şiddet kurbanı olanların intihar olasılıklarının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Strat ve arkadaşları, Amerika’da 18 yaşından önce evlenen kadınların psikolojik sorunlarını araştırdıkları çalışmalarında, çocuk yaşta evlenmenin pek çok psikiyatrik bozukluğa zemin hazırladığını ifade etmişlerdir. Çocuk yaşta evlenen kadınlar arasında psikiyatrik hastalıkların yaygın olduğu, çocuk evliliğinin hem yaşam boyu hem de mevcut psikiyatrik hastalıklarla ilişkili olduğu görülmüştür. On sekiz yaşından sonra evlenen kadınlarla kıyaslandığında çocuk yaşta evlenen kadınlarda en sık görülen rahatsızlıklar majör depresif bozukluk, distimi, nikotin bağımlılığı ve özgül fobidir. Çocuk evliliği yapan kadınlar kontrol grubuna kıyasla son 12 ayda daha fazla stresli yaşam olayları bildirmişlerdir. Ayrıca evlilik ilişkisi içinde ve günlük hayatta kadına ve erkeğe yüklenen rollere dair geleneksel tutumlara sahip kadınların psikolojik belirtilerinin yüksek olduğu ifade edilmektedir.
Kadının eşi ile ilişkisinin niteliği, evlendiği yaş ve eşi ile arasındaki yaş farkından etkilenmektedir. Çocuk yaşta evlenen kız çocuklarının eşleri genellikle onlardan daha yaşlı, daha eğitimli ve daha yüksek geliri olan kişilerdir. Çocuk yaşta evlenen kadınlar, kendilerini savunmak ve evdeki konumlarını belirlemek konusunda daha yetersiz olmaktadır. Bunun sonucunda kadının güç, statü, eylemlilik ve bağımsızlığı erkekten daha düşük olmaktadır. Genç kızlar zorla evlendirildikleri zaman genellikle eşleriyle olan ilişkilerinde daha az söz sahibi olurlar. Bu güç dengesizliği genç kızları aile içi istismar, ihmal ve terk edilme riski ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Blood ve Wolfe, gücü kaynaklar üzerinden değerlendirerek, daha fazla değerli kaynağa sahip bireylerin daha güçlü olduğunu belirtmiştir. Buna göre, eşlerine daha bağımlı olan bireyler daha güçsüz kabul edilmektedir. Baskın olmayan güçsüz bireylerin olumsuz duyguları olumlu duygulardan daha fazla deneyimledikleri ifade edilmektedir. Bu kişiler daha sık öfke gibi tehdit edici duygular yaşamakta, ancak bu duyguları ifade edememektedirler. Güçsüz bireyler aynı zamanda eşlerinin öfke gibi tehdit edici duygularını da olduğundan daha fazla algılamaktadırlar. Sprecher da ilişkilerinin eşit olmadığını düşünen bireylerin daha fazla sıkıntı yaşadığını belirtmektedir. İlişkideki eşitsizlik arttıkça stres düzeyi de yükselmektedir. İlişkiden daha az fayda sağlayanlar daha fazla kızgınlık, depresyon ve öfke yaşamakta, romantik ilişkide güçsüz olmak kadınlar için daha fazla psikolojik belirti ile ilişkilendirilmektedir.
Çeşitli çalışmalarda, güçsüz olmanın benlik saygısı ve depresyon ile ilişkili olduğu ifade edilmektedir. Güçsüz bireylerin daha fazla kısıtlandığı, daha fazla olumsuz duygu deneyimlediği, dikkatlerini daha çok tehditlere ve diğerlerinin isteklerine odakladıkları ve daha fazla engellenmiş davranış sergiledikleri belirtilmektedir. Halloran, evliliklerinde düşük kontrol algılamanın kadınlarda daha fazla öğrenilmiş çaresizlik ve depresif belirtilere neden olduğunu belirtmiştir. Gücün öznel iyilik halini ve ilişki doyumunu olumlu yönde yordadığı, tartışmalarda ve cinsel kararlarda söz sahibi olduğunu hisseden kadınların benlik saygılarının daha yüksek olduğu vurgulanmaktadır.
Görüldüğü gibi erken yaşta evlilik kız çocuklarını savunmasız bırakarak pek çok psikolojik bozukluğa zemin hazırlamaktadır. Erken evlilik ve beraberinde getirdiği sorumluluklar, henüz benliğini oluşturamamış çocuk için çok fazla yük oluşturmakta ve bu durum hem kişisel olarak hem de evlilik hayatlarında çeşitli sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır.
Kaynakça: https://psikolog.org.tr/tr/yayinlar/dergiler/1031828/tpy1301996120180525m000004.pdf?v=1699877327
Yazar: Büşra ASLAN