Ergenlik çağındaki gençler ile rahat iletişim kurabilmek

Uzm. Kl. Psk. Sema Kılıç
Uzm. Kl. Psk. Sema Kılıç
20 Ağustos 2020160 görüntülenme
Randevu Al
Ergenlik çağındaki gençler ile rahat iletişim kurabilmek

Ebeveynlerden çok sık duyulabilecek bir şikayet: ‘ Çocuğum ergenlik çağında ve onunla doğru düzgün tek kelime konuşabilmek mümkün değil, ergenlerle iletişim kurmakta anne-babası olarak fazlasıyla zorlanıyoruz, çoğu zaman ne yapacağımızı, nasıl yaklaşacağımızı bilemiyoruz ve konuşmalar genellikle iki tarafın da mutsuzluğu ile sonuçlanıyor .’

Gençlerin her zaman bizlere anlatmak istedikleri şeyler vardır, ancak bazen bunun için ona fırsat bırakmayız. Aslında ironik bir şekilde, yetişkinler de gençlerin kendileriyle bir şeyler paylaşmadığından yakınabilir. Bir ergenden onun hakkında bilgiler, detaylar alabilmek için, ona bazı sorular yöneltmek doğru olacaktır. Bu sorulara vereceği yanıtları dinlemek, onun kişiliğine duyduğumuz saygı belirtisi olarak kabul edilecektir. Ön planda vurgulamayı istediğimiz konuya giriş yapmadan öncesinde, genci konuya hazırlayacak olan basit sorular yöneltmektir. İletişimi karşılıklı rahat bir ortama taşıyacaktır.

ERGENLE İLETİŞİM KURARKEN ;

Eleştirmek yerine, dinleyin: Ergen çocukları eleştirmeden ve kızmadan dinleyebilmek çok kolay değil kuşkusuz. Ama siz yine de sağlıklı iletişim kurabilmek için çocuğunuzu eleştirmek ve sürekli yapması gerekenleri söylemek yerine, onu dinleyin. Bu süreçte bir sonraki cümlenizi düşünmek yerine ne dediğine ve ne demek istediğine odaklanın. Uzun cümlelerden kaçının ve konuşmanızın karşılıklı devam ettiğinden emin olun.
 

Ortak ilgi alanları bulun, birlikte yapın: Çocuğunuzun ilgisini çekebilecek aktiviteleri keşfedin ve ona bunları birlikte yapmayı teklif edin. Örneğin ona dans veya herhangi bir spora ya da başka bir aktiviteye birlikte katılmayı önerebilirsiniz. Veya çok sevdiği bir müzik grubunun konserine, festivale birlikte gitmeyi teklif edebilirsiniz.
 

Hata Yaptığınızda Özür Dileyin : Her ebeveyn hata yapar, istemediği çıkışları/reaksiyonları olur. Özellikle ergenlik çağındaki gençlerin, ebeveynleri bu anlamda zorladığı kaçınılmaz bir gerçek. Ebeveyn olarak pişmanlık duyduğunuz söz, davranış, tutum, yaklaşım vb. olduğunda en doğrusu çocuğunuzdan özür dilemek, bu durumu ‘daha iyi’ yapabilmek için ne gibi adımlar atabileceğinizi, nelere dikkat edebileceğinizi kendisine danışmak olacaktır. Bu yolla çocuğunuz ile olan ilişkinizi ve iletişiminizi tekrar düzene sokmuş, ondan da yardım/öneri talep ederek güven, saygı ve sevgi ortamını tazelemiş olursunuz.

Duygusal destekler verin: Anne-babaların çocuğa vereceği en büyük destek onun duygularını anladığını göstermektir. Ergenin bir anlamda kendi kendiyle başı derttedir. Bedeniyle, düşünceleriyle, duygularıyla, ilişkileriyle boğuşup dururlar. Bu süreçte, anne-babalar ona güven duyduklarını, duygularını anladıklarını ve onu gerçekten de çok sevdiklerini hissettirmelidirler. Aynı zamanda onun özgürleşme çabalarına da genel anlamda engel olmamalıdırlar. Elbette ki çevrede riskler ve sorunlar var. Burada önemli olan büyük riskleri kontrol altına alırken, küçük risklere izin vermektir. Aksi halde, çocuğun bir çok büyüme fırsatını kaçırmasına neden oluruz. Çocuklar için en iyi şey, güvenli bir sosyal ve duygusal ortamda, risklerle mücadele etmeyi öğrenmektir. Ve bunu da onlara ancak anne-babaları sağlayabilir.

Zaferler kazanmasına her zaman izin verin: Bir insanı etkilemenin en iyi yollarından biri görüşlerine değer vermektir. Bir ergen için ise bu daha da önemlidir. Zaman zaman çocukla çeşitli konularda tartışma açılmalı ve onun bu konudaki görüşleri sorulmalıdır. Ortaya koyduğu bilgi ve görüşlerden bazıları ilgi çekici bulunmalı ve onaylanmalıdır. Bu konudaki bilgi ve görüşlerini geliştirmesi için de desteklenmelidir.

Ne Zaman Yardım Almalı?

Aşağıdaki davranış biçimlerini gözlemliyorsanız;

Yanlış arkadaş/arkadaş grupları ile vakit geçiriyorsa,

Okul ve derslerindeki ilgi ve başarısında düşüş varsa,

Okula gitmiyor, okuldan kaçıyorsa,

İçe kapanık bir profil çizmeye başladıysa,

Öfke nöbetleri geçiriyorsa,

Anne, baba, okul ve toplumla ciddi çatışmalar yaşıyorsa,

Madde kullanımı gözleniyorsa,

İnternet bağımlılığı kontrolden çıktıysa,

Aşırı güvensizlik hissediyorsa,

Sosyal ortamlara girmede korku yaşıyorsa,

Mutsuzluğu fark ediliyorsa,

Dikkat eksikliği artış gösterdiyse,

Hiçbir şeyden zevk almamaya başladıysa,

Aşırı sınav ve başarı kaygısı duyuyorsa,

Takıntılı düşüncelerden kurtulamıyorsa,

ve de ergen ile iletişim kurmakta zorlanılıyor ise, zaman kaybetmeden yardım alınmasında fayda olacaktır.

 Anne ve babaların unutmaması gereken en temel öğe, ergenlerin bu değişim süreci boyunca çevreden gördüklerini öğrenerek uygulayacaklarıdır. Çocuklar, en yakınlarında bulunan anne-babalarını iyi veya kötü özelliklerini model alırken, olaylar karşısında kendi davranış setlerini oluştururlar. Anne ve babanın başlattığı sağlıklı iletişim yönleri, bir süre sonra çocuk tarafından fark edilecek ve o da uygulamaya başlayacaktır. Sadece ergenlik döneminde değil, her dönemde iletişimin doğru ve kaliteli olması anne-baba-çocuk ilişkisinin de aynı derecede güçlü ve sağlıklı olmasını sağlar. Ergenliğin üzerinde bu kadar ısrarla durulmasının sebebi, bu dönemdeki çocukların ailelerinden uzaklaşmadan, hayati karar süreçlerinde yalnız hissetmemeleri, doğru seçimler için en büyük desteği anne ve babalarından görmeleri gerektiğindendir.

Etiketler

Ergenlere nasıl davranmalıyızErgenlerErgenler ve aileleriErgenle iletişim

Yazar Hakkında

Uzm. Kl. Psk. Sema Kılıç

Uzm. Kl. Psk. Sema Kılıç

Ben Klinik Psikolog Sema Kılıç. 1982 yılı Adana doğumluyum 20 yıldır Mersin'de yaşamaktayım. Toros Üniversitesi Psikoloji Bölümü lisans eğitimini onur derecesi ile tamamladım. Lisans eğitimimin ardından Yakın Doğu Üniversitesi Tezli Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimimi 'Cinsel mitlerin depresyon ve vajinismusla ilişkisi' konulu tez çalışmamla tamamlayarak klinik psikolog unvanı aldım. 
Çeşitli kamu ve özel kuruluşlar da görev aldıktan sonra 2017 yılında PSK Klinik aile danışma merkezini kurdum. Kliniğimizde aile danışmanlığı, çift ve ilişki danışmanlığı, bireysel danışmanlık, çocuk ve ergen danışmanlığı kurumsal danışmalık gibi birçok alanda uzman kadromuz ile hizmet vermeye devam etmekteyim.
2021 ve 2023 yıllarında ise Türkiye'de ilk defa düzenlenen Çukurova Sağlık Ödülleri kapsamında iki kez Yılın Psikoloğu Ödülünü aldım.
Ben bir klinik psikolog olarak, ruh sağlığı alanda özellikle uluslararası geçerliliği ve güvenilirliği kanıtlanmış çeşitli terapi yöntemlerini kullanıyorum. Eğitimlerimi dünya çapında psikoloji alanında öncülük yapan isimlerden aldım. Evlillik ve Çift Terapisi eğitimimi Gottman Enstitüsü kurucuları olan John ve Julie Gottman’dan, Psikodinamik Psikoterapi Eğitimimi bu alanın duayeni olan Otto Kernberg’ten, Sensorimotor Psikoterapi eğitimimi enstitü kurucusu Pat Ogden’dan, Deneyimsel Oyun Terapisi eğitimi ve süpervizyonlarımı Byron Norton’dan, Kayıp ve Yas Terapisi eğitimimi Porland Enstitü kurucusu Robert A. Neimeyer’dan alarak tamamladım. Bunlara ek olarak EMDR Terapisi, Sanat Terapisi, Cinsel Terapi, Mindfulnes Eğitici Eğitimimi yine alanın öncü isimlerinden alarak tamamladım. Ayrıca uluslararası çocuk ve ergen cinsel sağlığı alanında çalışmalar yürüten Culture Reframed Enstitüsü’nden eğitici eğitimlerimi tamamladım ve Türkiye’de bulunan sayılı elçilerinden biri olarak çalışmalarıma devam etmekteyim.
Bir psikolog olarak, ruh sağlığı alanındaki yenilikleri takip etmek ve sürekli kendini geliştirmek, mesleki başarının ve hizmet kalitesinin temel taşlarından biri olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda, etik sorumluluklar ve kanıt temelli yaklaşımlar doğrultusunda çalışmak, odağımıza danışanların iyi oluşunu almak temel prensibimizdir. Tüm edindiğim bilgi ve deneyimler doğrultusunda halkımıza yönelik düzenlediğimiz atölyeler, seminerler ve sosyal sorumluluk projeleriyle çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Merkezimizde ruh, beden ve zihin sağlığı bir bütün olarak ele alınmaktadır, çünkü bu üç unsur birbirine derinden bağlıdır. Ruh sağlığı, duygusal ve psikolojik iyilik halimizi içerir; düşüncelerimizi, hislerimizi ve davranışlarımızı etkiler. Zihin sağlığı ise düşünme, öğrenme ve problem çözme gibi bilişsel süreçlerimizi kapsar. Beden sağlığı ise fiziksel sağlık durumumuz, beslenmemiz, hareketliliğimiz ve genel fizyolojik işleyişimizi temsil eder.
Bir klinik psikolog olarak bu üç alanın dengede olmasının bireyin genel yaşam kalitesine doğrudan etki ettiğini söyleyebilirim. Stres gibi zihinsel bir durum, bedensel belirtilere yol açabilir, örneğin baş ağrıları ya da mide rahatsızlıkları. Aynı şekilde, fiziksel sağlık problemleri kişinin ruh sağlığını da olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden ruh, beden ve zihin sağlığının bütüncül olarak ele alınması ve her birine özen gösterilmesi, bireyin dengeli ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesinde kritik öneme sahiptir. Sanat terapisi, mindfulnes, nefes terapisi ve beden odaklı terapiler bu noktada faydalandığımız ekollerdir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.