Ergenlerde ruhsal sorunlar

Ergenlerde ruhsal sorunlar

ERGENLERDE DUYGUSAL SORUNLAR

Son bir kaç yıldır intihar olaylar ergenler arasın gittikçe dikkat çeken bir Sekilde artış göstermektedir. Bunun sebebinin ne olduğu konusunda araştırmalarda yoğunlaşmakta.

Ergenlik dönemi bir çok uzman için kargaşa dönemi olarak görülmektedir. Ergenlik dönemi. yeni tecrübeler de denendiği bir dönem olarakda bilinmektedir. Bu tecrübe denemeleri Ergeni riskli davranışlar için cesaretlendirir. bunun bereberinde ergende depresyon ve bir dizi hastaliklar meydana gelir. bunlarin en şiddetlisi ve en yaygini major depresyondur. bununla bidrlikte bipolar afaktif bozukluk, distimi ve siklotimia dir.

Ancak burada ayirmamiz gereken önemli bir nokta var. Bu problemlerin ergenlik doneminin, hatta insani bir endişenin neticesi olarak mı ortaya çıktığı yoksa bir psikopatoloji, yani bir rahatsizligin eseri mi olduğu iyi tespit edilmesi gerekmektedir.

Uyum bozukluklari, normal keder, Ayrılık Anksiyetesi bozukluğu gibi insani durumları patolojik rahatsızlıklardan ayırmak gerekir. Uyum bozukluğuna neden olan stres faktönünün son 3 ay içerisinde meydana gelmesi, normaI olarak kederlenmemize neden olan bir yakınımımızın kaybı (örneğin anneden ), gibi durumları depresyonden ayırmak gerekir.

AFEKTIF BOZUKLUKLAR

Major depresyon,

Afektif bozuklukların en şiddetlisi olarak belirtilir. Major depresyonun sonucunda intihar, Okul başarısızlığı alkol, madde kullanımı, yaşamı tehlikeye atan davranışlar vardır. Major dgaresyon ebeveynini 13 yaşından önce kaybeden çocuklarda görülme riski daha fazladır. Bir gencin depresyon riskini artıran diğer faktörler ise kronik hastalık travma taciz gibi stresli yaşam olayları ile boşanma ve evlilik uyumsuzluğu gibi ailevi nedenlerdir. Bu değişkenler birleşince risk dahada artmaktadır.

DSM-IV e göre major depreyon tanısı konabilmesi için en az 2 haftadır depresif yada sinirli bir ruh haline sahip olması ya da daha önce hoşlandığı aktivitelere ilgisinin azalması gerektiğini belirtir. Ayrıca uyku bozukluklar, kilo yada iştah sorunları, konsantrasyon sorunları, intihar düşünceleri, gözlenebilen aktivite artması veya azalması bitkinlik yada enerji kaybı, değersizlik yada suçluluk hisleri durumların dan en az dört tanesi bulunmalı.

Distimi ;

Major depreson benzeri bir ruh haline distimi denir. Arasındaki fark; Major depresyoy daha ağır Ve kısa süreli iken distim, daha hafif ve Uzun sürelidir. Uzun çoğu major depresyon bir kaç aydan sonra hafiflerken distimi sürer.

Bipolar Afektif Bozukluk;

Bu durumda yaygın olarak ruh hali değişiklikleri vardır. Aşağıdaki semptomlardan en az 4 tanesini karşılaması durumunda Bipolar durum düşünülür. Abartılı öz saygı yada muazzamlik hissi, uyku ihtiyacında azalma, artan konuş kanlık, fikirlerin uçuşması, koşuşturan düşünceler, dikkati kolayca dağılması, amaca yönelik aktivitede artış, (sosyal iş , okul yada cinsellik alanında) psikomotor gerilik yada olumsuz sonuçlar, olma olasılığı yüksek hoşa giden aktivitelerde aşırılık, ( alış veriş çılgınlığı, cinsel düşüncesizlik, budalaca iş yatırımları. Bu semptomIar alkolden, veya bir başka hastalık durumundan kaynaklanmıyor olmalıdır. Ayrıca sosyal hayatta yada okul ortamın da gösterdiği fonksiyon gösteremez hale gelmesine yetecek şekilde belirgin bir bozukluğa yol açmalıdır.

siklotimi;

bipolar bozukluga benzeyen fakat onun kadar siddetli olmayan bir rahatsizliktir. ruh hali degisiklikleri vardir ama siddeti ve kronikligi farklidir.

Anksiyete bozukluklarinda hem ilac tedavisi hemde terapotik yaklasim birlikte kullanilmasi etkili bir yöntem olarak gorülmektedir. ancak her zaman icin anti depresanlarin bagimliligina karsin dikkatli olunmali ve kotüye kullanimi olmamasi icin tedbir alinmali. gencler arasinda ilaclari kotüye kullanım oranlarıda küçümsenecek kadar az degil. ilaclar acisindan gencler arasinda bipolar bozukluklar en tedavi edilebilir hastaliklardan biridir. ancak her zaman icin terapotik yaklasim problemin kalıcı şekilde ortadan kalkmasi icin önemli faktördür.

affektif bozukluklar icin terapotik yaklasimlari inceledigimizde oncelikle ergenleri erken donem, orta donem, ve gec donem olarak ayırdığımızda her döneme gorede terapotik yaklasimlarin icerikleri farkli olacaktir.

erken donemde daha cok bu peryottaki fiziksel degisimlere eşlik eden öz saygı sorunları üzerine odaklanmak önemli olacaktır. Kızlarda, kilo ve cekicilik kaygilari on plandadir. erkeklerde beden boyutlari ve akranlarina kiyasla atletik gücleri önemli durum arzetmektedir.

orta dönem ;

bu dönemin zorluklarinin basinda yetiskinlere fazla güvenmemeleri bunun yanında arkadaşlarına daha çok güvenmeleri, arkadaşlarının, onlar için daha fazla önemli olması iletişim kurma açısından zorluk çıkarmaktadır. Ancak erken dönemdekilere göre daha fazla iç görü kazandikları için iletişim kurma başarılınla sonuç alma o kadar kolay olacaktır.

Geç dönem ;

Gençler bu dönemde daha depresif oluyorlar. başarıların-daki aksiliklere karşı dah fazla kırılgandirlar. orta ve geç dönen ergenIerine bilişsel yöntemle yaklaşmak daha verimli sonuçlar sağlıyor.

intihar eğilimli davranışlar ergenlik dönemleride az rastlanan bir durum değil. intihar hem kızlar hem erkekler arasında yaygın olan bir konu. bunun için bu konu net açıklığa kavuşturulmalı. gerekirse hastaneye yatırılmalı

Buraya kadar daha Cok problem­lerin Özellikleri ve yapılarI ile ilgili bilgiler Sunulmaya Calışıldı. Şimdide bu problemler üstesinden gelinmesi için ergen ve velilere neler düşmektedir Onun üzerinde durmaya çalışacağim.

Ailelerin mücadele sürecinde ve hastalığın seyrinde büyük etkisi vardır. Onların depresyona veya ankisyete bozukluklarına gösterdikleri tutumlar, hem bireyler hem de ailelerin hayatını bir bütu olara etkiler. Birçok aile üyes depresy daki biriyle yaşamanın gerçekten zor olduğun söyler. Hatta, bu o kadar zordur ki zamanla kendi psikolojileri ve huzurları da tehlikey girer. Aile üyelerinin baş çıkma yöntemleri zamanlarda değişmekte dir. başlarda Uyum sağlayıp adapte olmaya çalışırarak üstesinden gelmeü çabasına girerken daha sonraları hayatın depesyondaki kişinin algıladığı pi kötü olmadiğını ispatlamaya çalışarak üstesinden gelebileceklri düşünürler. Ancak ne yazik ki bu stratejilerin hiçbiri işe yaramaz. Depresyon şiddetli bir boyutta olduğu zaman bu tarz mantıksal yaklaşımlar ve rahatlama çabaları depresyondaki kişilerin sadece, kendilerini yabancılaşmış hissetmelerine, ailelerinin onları anlamadığinı, onların sorumluluklarını duymak istemediğini yada sıkıntılarını yeteri kadar ciddiye almadıklarını düşünmelerine neden olur.

Aile üyelerinin depresyonu genellikle bir hastalık olarakta görmemesi problemin diğer boyutunu oluşturmaktadır. Depresyondaki kişinin davranışları genelde onun kişiliğini yansıttığı düşünülür. Aile üyeleri, çekingenlik halsizlik, düşük enerji gibi durumları Şef kat ve ilgi yada ilişkideki duyulan eksikliğin bir yansıması olarak algılamaya meyillidirler.

Sonuç olarak, eğer aile üyeleri depresyonu ciddi bir hastalık olarak görmez iseler depresyonIu bireyin hal ve hareketlerine karşı gittikçe daha anlayışsız ve tenkit edici olurlar. Hayat daha çekilmez hale gelmeden problemlerimize çözüm bulmak dileği ile sağlıcakla kalın.

 

KAYNAKÇA

1-      YALOM, Irvın D. ERGEN TERAPİSİ, prestij yayınları, 2012 İstanbul

2-      YALOM, Irvın D. DEPRESYON TERAPİSİ, prestij yayınları, 2012, İstanbul

ERGENLERDE DUYGUSAL SORUNLAR

Son bir kaç yıldır intihar olaylar ergenler arasın gittikçe dikkat çeken bir Sekilde artış göstermektedir. Bunun sebebinin ne olduğu konusunda araştırmalarda yoğunlaşmakta.

Ergenlik dönemi bir çok uzman için kargaşa dönemi olarak görülmektedir. Ergenlik dönemi. yeni tecrübeler de denendiği bir dönem olarakda bilinmektedir. Bu tecrübe denemeleri Ergeni riskli davranışlar için cesaretlendirir. bunun bereberinde ergende depresyon ve bir dizi hastaliklar meydana gelir. bunlarin en şiddetlisi ve en yaygini major depresyondur. bununla bidrlikte bipolar afaktif bozukluk, distimi ve siklotimia dir.

Ancak burada ayirmamiz gereken önemli bir nokta var. Bu problemlerin ergenlik doneminin, hatta insani bir endişenin neticesi olarak mı ortaya çıktığı yoksa bir psikopatoloji, yani bir rahatsizligin eseri mi olduğu iyi tespit edilmesi gerekmektedir.

Uyum bozukluklari, normal keder, Ayrılık Anksiyetesi bozukluğu gibi insani durumları patolojik rahatsızlıklardan ayırmak gerekir. Uyum bozukluğuna neden olan stres faktönünün son 3 ay içerisinde meydana gelmesi, normaI olarak kederlenmemize neden olan bir yakınımımızın kaybı (örneğin anneden ), gibi durumları depresyonden ayırmak gerekir.

AFEKTIF BOZUKLUKLAR

Major depresyon,

Afektif bozuklukların en şiddetlisi olarak belirtilir. Major depresyonun sonucunda intihar, Okul başarısızlığı alkol, madde kullanımı, yaşamı tehlikeye atan davranışlar vardır. Major dgaresyon ebeveynini 13 yaşından önce kaybeden çocuklarda görülme riski daha fazladır. Bir gencin depresyon riskini artıran diğer faktörler ise kronik hastalık travma taciz gibi stresli yaşam olayları ile boşanma ve evlilik uyumsuzluğu gibi ailevi nedenlerdir. Bu değişkenler birleşince risk dahada artmaktadır.

DSM-IV e göre major depreyon tanısı konabilmesi için en az 2 haftadır depresif yada sinirli bir ruh haline sahip olması ya da daha önce hoşlandığı aktivitelere ilgisinin azalması gerektiğini belirtir. Ayrıca uyku bozukluklar, kilo yada iştah sorunları, konsantrasyon sorunları, intihar düşünceleri, gözlenebilen aktivite artması veya azalması bitkinlik yada enerji kaybı, değersizlik yada suçluluk hisleri durumların dan en az dört tanesi bulunmalı.

Distimi ;

Major depreson benzeri bir ruh haline distimi denir. Arasındaki fark; Major depresyoy daha ağır Ve kısa süreli iken distim, daha hafif ve Uzun sürelidir. Uzun çoğu major depresyon bir kaç aydan sonra hafiflerken distimi sürer.

Bipolar Afektif Bozukluk;

Bu durumda yaygın olarak ruh hali değişiklikleri vardır. Aşağıdaki semptomlardan en az 4 tanesini karşılaması durumunda Bipolar durum düşünülür. Abartılı öz saygı yada muazzamlik hissi, uyku ihtiyacında azalma, artan konuş kanlık, fikirlerin uçuşması, koşuşturan düşünceler, dikkati kolayca dağılması, amaca yönelik aktivitede artış, (sosyal iş , okul yada cinsellik alanında) psikomotor gerilik yada olumsuz sonuçlar, olma olasılığı yüksek hoşa giden aktivitelerde aşırılık, ( alış veriş çılgınlığı, cinsel düşüncesizlik, budalaca iş yatırımları. Bu semptomIar alkolden, veya bir başka hastalık durumundan kaynaklanmıyor olmalıdır. Ayrıca sosyal hayatta yada okul ortamın da gösterdiği fonksiyon gösteremez hale gelmesine yetecek şekilde belirgin bir bozukluğa yol açmalıdır.

siklotimi;

bipolar bozukluga benzeyen fakat onun kadar siddetli olmayan bir rahatsizliktir. ruh hali degisiklikleri vardir ama siddeti ve kronikligi farklidir.

Anksiyete bozukluklarinda hem ilac tedavisi hemde terapotik yaklasim birlikte kullanilmasi etkili bir yöntem olarak gorülmektedir. ancak her zaman icin anti depresanlarin bagimliligina karsin dikkatli olunmali ve kotüye kullanimi olmamasi icin tedbir alinmali. gencler arasinda ilaclari kotüye kullanım oranlarıda küçümsenecek kadar az degil. ilaclar acisindan gencler arasinda bipolar bozukluklar en tedavi edilebilir hastaliklardan biridir. ancak her zaman icin terapotik yaklasim problemin kalıcı şekilde ortadan kalkmasi icin önemli faktördür.

affektif bozukluklar icin terapotik yaklasimlari inceledigimizde oncelikle ergenleri erken donem, orta donem, ve gec donem olarak ayırdığımızda her döneme gorede terapotik yaklasimlarin icerikleri farkli olacaktir.

erken donemde daha cok bu peryottaki fiziksel degisimlere eşlik eden öz saygı sorunları üzerine odaklanmak önemli olacaktır. Kızlarda, kilo ve cekicilik kaygilari on plandadir. erkeklerde beden boyutlari ve akranlarina kiyasla atletik gücleri önemli durum arzetmektedir.

orta dönem ;

bu dönemin zorluklarinin basinda yetiskinlere fazla güvenmemeleri bunun yanında arkadaşlarına daha çok güvenmeleri, arkadaşlarının, onlar için daha fazla önemli olması iletişim kurma açısından zorluk çıkarmaktadır. Ancak erken dönemdekilere göre daha fazla iç görü kazandikları için iletişim kurma başarılınla sonuç alma o kadar kolay olacaktır.

Geç dönem ;

Gençler bu dönemde daha depresif oluyorlar. başarıların-daki aksiliklere karşı dah fazla kırılgandirlar. orta ve geç dönen ergenIerine bilişsel yöntemle yaklaşmak daha verimli sonuçlar sağlıyor.

intihar eğilimli davranışlar ergenlik dönemleride az rastlanan bir durum değil. intihar hem kızlar hem erkekler arasında yaygın olan bir konu. bunun için bu konu net açıklığa kavuşturulmalı. gerekirse hastaneye yatırılmalı

Buraya kadar daha Cok problem­lerin Özellikleri ve yapılarI ile ilgili bilgiler Sunulmaya Calışıldı. Şimdide bu problemler üstesinden gelinmesi için ergen ve velilere neler düşmektedir Onun üzerinde durmaya çalışacağim.

Ailelerin mücadele sürecinde ve hastalığın seyrinde büyük etkisi vardır. Onların depresyona veya ankisyete bozukluklarına gösterdikleri tutumlar, hem bireyler hem de ailelerin hayatını bir bütu olara etkiler. Birçok aile üyes depresy daki biriyle yaşamanın gerçekten zor olduğun söyler. Hatta, bu o kadar zordur ki zamanla kendi psikolojileri ve huzurları da tehlikey girer. Aile üyelerinin baş çıkma yöntemleri zamanlarda değişmekte dir. başlarda Uyum sağlayıp adapte olmaya çalışırarak üstesinden gelmeü çabasına girerken daha sonraları hayatın depesyondaki kişinin algıladığı pi kötü olmadiğını ispatlamaya çalışarak üstesinden gelebileceklri düşünürler. Ancak ne yazik ki bu stratejilerin hiçbiri işe yaramaz. Depresyon şiddetli bir boyutta olduğu zaman bu tarz mantıksal yaklaşımlar ve rahatlama çabaları depresyondaki kişilerin sadece, kendilerini yabancılaşmış hissetmelerine, ailelerinin onları anlamadığinı, onların sorumluluklarını duymak istemediğini yada sıkıntılarını yeteri kadar ciddiye almadıklarını düşünmelerine neden olur.

Aile üyelerinin depresyonu genellikle bir hastalık olarakta görmemesi problemin diğer boyutunu oluşturmaktadır. Depresyondaki kişinin davranışları genelde onun kişiliğini yansıttığı düşünülür. Aile üyeleri, çekingenlik halsizlik, düşük enerji gibi durumları Şef kat ve ilgi yada ilişkideki duyulan eksikliğin bir yansıması olarak algılamaya meyillidirler.

Sonuç olarak, eğer aile üyeleri depresyonu ciddi bir hastalık olarak görmez iseler depresyonIu bireyin hal ve hareketlerine karşı gittikçe daha anlayışsız ve tenkit edici olurlar. Hayat daha çekilmez hale gelmeden problemlerimize çözüm bulmak dileği ile sağlıcakla kalın.

 

KAYNAKÇA

1-      YALOM, Irvın D. ERGEN TERAPİSİ, prestij yayınları, 2012 İstanbul

2-      YALOM, Irvın D. DEPRESYON TERAPİSİ, prestij yayınları, 2012, İstanbul

ERGENLERDE DUYGUSAL SORUNLAR

Son bir kaç yıldır intihar olaylar ergenler arasın gittikçe dikkat çeken bir Sekilde artış göstermektedir. Bunun sebebinin ne olduğu konusunda araştırmalarda yoğunlaşmakta.

Ergenlik dönemi bir çok uzman için kargaşa dönemi olarak görülmektedir. Ergenlik dönemi. yeni tecrübeler de denendiği bir dönem olarakda bilinmektedir. Bu tecrübe denemeleri Ergeni riskli davranışlar için cesaretlendirir. bunun bereberinde ergende depresyon ve bir dizi hastaliklar meydana gelir. bunlarin en şiddetlisi ve en yaygini major depresyondur. bununla bidrlikte bipolar afaktif bozukluk, distimi ve siklotimia dir.

Ancak burada ayirmamiz gereken önemli bir nokta var. Bu problemlerin ergenlik doneminin, hatta insani bir endişenin neticesi olarak mı ortaya çıktığı yoksa bir psikopatoloji, yani bir rahatsizligin eseri mi olduğu iyi tespit edilmesi gerekmektedir.

Uyum bozukluklari, normal keder, Ayrılık Anksiyetesi bozukluğu gibi insani durumları patolojik rahatsızlıklardan ayırmak gerekir. Uyum bozukluğuna neden olan stres faktönünün son 3 ay içerisinde meydana gelmesi, normaI olarak kederlenmemize neden olan bir yakınımımızın kaybı (örneğin anneden ), gibi durumları depresyonden ayırmak gerekir.

AFEKTIF BOZUKLUKLAR

Major depresyon,

Afektif bozuklukların en şiddetlisi olarak belirtilir. Major depresyonun sonucunda intihar, Okul başarısızlığı alkol, madde kullanımı, yaşamı tehlikeye atan davranışlar vardır. Major dgaresyon ebeveynini 13 yaşından önce kaybeden çocuklarda görülme riski daha fazladır. Bir gencin depresyon riskini artıran diğer faktörler ise kronik hastalık travma taciz gibi stresli yaşam olayları ile boşanma ve evlilik uyumsuzluğu gibi ailevi nedenlerdir. Bu değişkenler birleşince risk dahada artmaktadır.

DSM-IV e göre major depreyon tanısı konabilmesi için en az 2 haftadır depresif yada sinirli bir ruh haline sahip olması ya da daha önce hoşlandığı aktivitelere ilgisinin azalması gerektiğini belirtir. Ayrıca uyku bozukluklar, kilo yada iştah sorunları, konsantrasyon sorunları, intihar düşünceleri, gözlenebilen aktivite artması veya azalması bitkinlik yada enerji kaybı, değersizlik yada suçluluk hisleri durumların dan en az dört tanesi bulunmalı.

Distimi ;

Major depreson benzeri bir ruh haline distimi denir. Arasındaki fark; Major depresyoy daha ağır Ve kısa süreli iken distim, daha hafif ve Uzun sürelidir. Uzun çoğu major depresyon bir kaç aydan sonra hafiflerken distimi sürer.

Bipolar Afektif Bozukluk;

Bu durumda yaygın olarak ruh hali değişiklikleri vardır. Aşağıdaki semptomlardan en az 4 tanesini karşılaması durumunda Bipolar durum düşünülür. Abartılı öz saygı yada muazzamlik hissi, uyku ihtiyacında azalma, artan konuş kanlık, fikirlerin uçuşması, koşuşturan düşünceler, dikkati kolayca dağılması, amaca yönelik aktivitede artış, (sosyal iş , okul yada cinsellik alanında) psikomotor gerilik yada olumsuz sonuçlar, olma olasılığı yüksek hoşa giden aktivitelerde aşırılık, ( alış veriş çılgınlığı, cinsel düşüncesizlik, budalaca iş yatırımları. Bu semptomIar alkolden, veya bir başka hastalık durumundan kaynaklanmıyor olmalıdır. Ayrıca sosyal hayatta yada okul ortamın da gösterdiği fonksiyon gösteremez hale gelmesine yetecek şekilde belirgin bir bozukluğa yol açmalıdır.

siklotimi;

bipolar bozukluga benzeyen fakat onun kadar siddetli olmayan bir rahatsizliktir. ruh hali degisiklikleri vardir ama siddeti ve kronikligi farklidir.

Anksiyete bozukluklarinda hem ilac tedavisi hemde terapotik yaklasim birlikte kullanilmasi etkili bir yöntem olarak gorülmektedir. ancak her zaman icin anti depresanlarin bagimliligina karsin dikkatli olunmali ve kotüye kullanimi olmamasi icin tedbir alinmali. gencler arasinda ilaclari kotüye kullanım oranlarıda küçümsenecek kadar az degil. ilaclar acisindan gencler arasinda bipolar bozukluklar en tedavi edilebilir hastaliklardan biridir. ancak her zaman icin terapotik yaklasim problemin kalıcı şekilde ortadan kalkmasi icin önemli faktördür.

affektif bozukluklar icin terapotik yaklasimlari inceledigimizde oncelikle ergenleri erken donem, orta donem, ve gec donem olarak ayırdığımızda her döneme gorede terapotik yaklasimlarin icerikleri farkli olacaktir.

erken donemde daha cok bu peryottaki fiziksel degisimlere eşlik eden öz saygı sorunları üzerine odaklanmak önemli olacaktır. Kızlarda, kilo ve cekicilik kaygilari on plandadir. erkeklerde beden boyutlari ve akranlarina kiyasla atletik gücleri önemli durum arzetmektedir.

orta dönem ;

bu dönemin zorluklarinin basinda yetiskinlere fazla güvenmemeleri bunun yanında arkadaşlarına daha çok güvenmeleri, arkadaşlarının, onlar için daha fazla önemli olması iletişim kurma açısından zorluk çıkarmaktadır. Ancak erken dönemdekilere göre daha fazla iç görü kazandikları için iletişim kurma başarılınla sonuç alma o kadar kolay olacaktır.

Geç dönem ;

Gençler bu dönemde daha depresif oluyorlar. başarıların-daki aksiliklere karşı dah fazla kırılgandirlar. orta ve geç dönen ergenIerine bilişsel yöntemle yaklaşmak daha verimli sonuçlar sağlıyor.

intihar eğilimli davranışlar ergenlik dönemleride az rastlanan bir durum değil. intihar hem kızlar hem erkekler arasında yaygın olan bir konu. bunun için bu konu net açıklığa kavuşturulmalı. gerekirse hastaneye yatırılmalı

Buraya kadar daha Cok problem­lerin Özellikleri ve yapılarI ile ilgili bilgiler Sunulmaya Calışıldı. Şimdide bu problemler üstesinden gelinmesi için ergen ve velilere neler düşmektedir Onun üzerinde durmaya çalışacağim.

Ailelerin mücadele sürecinde ve hastalığın seyrinde büyük etkisi vardır. Onların depresyona veya ankisyete bozukluklarına gösterdikleri tutumlar, hem bireyler hem de ailelerin hayatını bir bütu olara etkiler. Birçok aile üyes depresy daki biriyle yaşamanın gerçekten zor olduğun söyler. Hatta, bu o kadar zordur ki zamanla kendi psikolojileri ve huzurları da tehlikey girer. Aile üyelerinin baş çıkma yöntemleri zamanlarda değişmekte dir. başlarda Uyum sağlayıp adapte olmaya çalışırarak üstesinden gelmeü çabasına girerken daha sonraları hayatın depesyondaki kişinin algıladığı pi kötü olmadiğını ispatlamaya çalışarak üstesinden gelebileceklri düşünürler. Ancak ne yazik ki bu stratejilerin hiçbiri işe yaramaz. Depresyon şiddetli bir boyutta olduğu zaman bu tarz mantıksal yaklaşımlar ve rahatlama çabaları depresyondaki kişilerin sadece, kendilerini yabancılaşmış hissetmelerine, ailelerinin onları anlamadığinı, onların sorumluluklarını duymak istemediğini yada sıkıntılarını yeteri kadar ciddiye almadıklarını düşünmelerine neden olur.

Aile üyelerinin depresyonu genellikle bir hastalık olarakta görmemesi problemin diğer boyutunu oluşturmaktadır. Depresyondaki kişinin davranışları genelde onun kişiliğini yansıttığı düşünülür. Aile üyeleri, çekingenlik halsizlik, düşük enerji gibi durumları Şef kat ve ilgi yada ilişkideki duyulan eksikliğin bir yansıması olarak algılamaya meyillidirler.

Sonuç olarak, eğer aile üyeleri depresyonu ciddi bir hastalık olarak görmez iseler depresyonIu bireyin hal ve hareketlerine karşı gittikçe daha anlayışsız ve tenkit edici olurlar. Hayat daha çekilmez hale gelmeden problemlerimize çözüm bulmak dileği ile sağlıcakla kalın.

 

KAYNAKÇA

1-      YALOM, Irvın D. ERGEN TERAPİSİ, prestij yayınları, 2012 İstanbul

2-      YALOM, Irvın D. DEPRESYON TERAPİSİ, prestij yayınları, 2012, İstanbul

 

Bu makale 13 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Alpaslan Keskin

Uzm.Kl.Psk Alpaslan Keskin, 1980 Erzincan'da doğmuştur. Karadeniz Teknik Üniversitesi Psikoloji bölümünde lisans eğitimimi  tamamlayarak ‘Psikolog’ ünvanı almıştır. Eğitim yönetimi alanında Yüksek lisansı tamamladıktan sonra Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansını tamamlayarak Klinik Psikolog ünvanı almıştır. Halen Doğuş Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora programına devam etmektedir. 2007 yılından beri İstanbul’da çeşitli eğitim kurumlarında ve Psikolojik Danışmanlık Merkezlerinde Psikoterapist/ Psikolojik Danışman olarak çalışmış ve halen bu çalışmalarına devam etmektedir. Bireysel terapiler ve çift terapileri alanında birçok eğitim alan Alpaslan Keskin, Okan Üniversitesi tarafından verilen 200 saatlik Pozitif Psikoterapi eğitimini tamamladıktan sonra Psikoterapi Enstitüsünde Dr Tahir ÖZAKKAŞ’ın vermiş olduğu 3 yıllık Bütünc ...

Etiketler
Ergenlerde duygusal sorunlar
Uzm. Kl. Psk. Alpaslan Keskin
Uzm. Kl. Psk. Alpaslan Keskin
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube