Ergenlerde Madde Bağımlılığı ve Ailenin Rolü


Toplumdaki etki alanı artarak yayılım gösteren bağımlılık, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından alışkanlıkların ve maddelerin kişiler üzerinde oluşturduğu fizyolojik ve psikolojik etkiler olarak tanımlanmıştır. Bağımlılık, kişi üzerinde hem psikolojik hem de fiziksel açıdan zarar oluşturacağı bilinmesine karşın bir nesneye, kişiye ya da maddeye karşı hissedilen yoğun arzulama durumudur. Bireylerin karşılanmamış olan ihtiyaçlarını baskılaması, olumsuz durumlara karşı kaçınma baş etme mekanizması geliştirmesi, toplumsal öğrenme, haz duygusunu pekiştirme arayışı gibi durumlar bağımlılığın nedenleri olarak belirtilmiştir. Bağımlı olmak, bireyin yaşamında olumsuz sonuçlar doğurmasına rağmen kişi kompulsif bir şekilde bağımlı olduğu maddeyi kullanmaya devam etmektedir.
Bir bağımlılık türü olarak madde bağımlılığı ise, beyni etkileyen bir maddeyle ilişkili olarak, maddeyi almama durumunda huzursuzluk yaşama ve maddeye yönelik sürekli arzuyu içeren bir beyin hastalığıdır. Kişiler kullandıkları maddeye ulaşamadıkları durumlarda hem fiziksel hem de psikolojik semptomlar göstermektedir. 2021 yılında dünyada 296 milyona yakın kişinin madde kullandığı aktarılmaktadır. UNODC’nin 2023 yılı raporuna göre, 2021 yılında 15 ila 16 yaş arasındaki ergenlerde yıllık esrar kullanım yaygınlığı %5,34 iken yetişkinlerde bu oran %4,3›tür. Raporda ergenlerin uyuşturucu kullanımında en savunmasız grup olmaya devam ettiği ve Afrika’da uyuşturucu tedavisi gören kişilerin %70’inin 35 yaşın altında olduğu da belirtilmiştir. Çalışmalarda erkeklerin madde kullanım ve bağımlılık oranlarının kadınlardan çok daha yüksek olduğu bildirilmekle beraber, epidemiyolojik araştırmalar cinsiyetler arası farklılığın son nesillerde azaldığını göstermektedir. Çalışmalarda kızlar ve genç kadınların genellikle 8 ila 22 yaşları arasında maddeye başladığı ve erken ergenliğe giren kızların uyuşturucuyu daha erken ve daha sık kullanma olasılıklarının olduğu da belirtilmektedir.
Madde kullanımı olan ebeveynlerin yetersiz denetimi nedeniyle, ergenlerin öz denetim problemi yaşayarak davranım problemleri geliştirmesi, akademik başarılarının düşmesi ve akran etkisi nedeniyle madde kullanımına başvurdukları belirtilmektedir. Temel ihtiyaçların karşılanmaması, bağlanma problemleri, ekonomik problemler, yasal problemler, ihmal, istismar ve şiddet gibi durumlar da ergenlerde madde bağımlılığı geliştirme riskini kolaylaştıran ailesel yapıya dair problemlerdir.
Ergenlik madde kullanımı açısından riskli bir dönem olarak görülmekte, ergenin madde bağımlılığı geliştirmesinde biyolojik, psikososyal, çevresel faktörlerle beraber psikiyatrik tanısının bulunması gibi etkenler de madde kullanım sürecinin seyrini etkilemektedir. Alanyazında genetik yapının da bağımlılığı etkilediği ve ailede madde kullanım öyküsü olduğunda ergenin madde bağımlılığı riskinin diğer ergenlere göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Bunun yanı sıra ergenin sosyal çevresiyle uyum problemi yaşaması, sosyalleşmekte zorlanması, anti-sosyal kişilik özellikleri ve suça sürüklenmeye yatkınlık göstermesi gibi durumlarda da rahatlamak amacıyla maddeye yöneldiği bilinmektedir.
Ergenin sosyal yaşamındaki konumunu belirleyen en önemli öncüllerden biri aile ilişkileridir. Aile içinde kendini ifade edememe, gergin ve çatışmalı bir ortamın varlığı, psikolojik destek ve motivasyonun yetersiz oluşu ergeni bağımlılığa iten tutumlar olarak gösterilebilir. Ergenler sosyal kimlik kazanma, toplumsal rollerini belirleme, tanınma isteği ve yetişkin rolünü üstlenmek istedikleri bu dönemde ailelerinin kendilerini yetişkin olarak görmemesinden hoşlanmayarak maddeyi otoriteye karşı gelme aracı olarak kullanabilirler. Bunun yanı sıra ergenlik döneminin en belirgin psikososyal özelliği olan kimlik kazanımı sürecinde aileden bağımsız bir kimlik oluşturmaya çalışan ergen için arkadaşları oldukça değerlidir. Arkadaş grubuna ait hissedebilme sürecinde yaşadığı zorlanmalar ve kimlik karmaşası ergeni madde kullanımına itebilmektedir. Akranları tarafından kabul edilme isteği, bulunduğu çevrede benimsenme arzusu ergenin riskli davranışlar geliştirmesine yol açabilmekte, çevreye uyum sağlamak için bir kere bile kullandığı bir madde zaman içerisinde hayatının tamamını etkileyecek boyutlara gelebilmektedir.
Ebeveyn Tutumları ve Madde Bağımlılığı
Ergenlik döneminde fizyolojik ve psikolojik değişimlerle beraber büyümenin ve olgunlaşmanın gerçekleşmesi dönemin önemli psikososyal özelliklerinden biri olan kimlik kazanımına etki etmektedir. Bununla beraber ebeveynin tutum ve davranışları da çocuğun kimlik oluşumunu etkilemekte ve bu süreçte yaşanılan kimlik karmaşası madde kullanımına sebep olabilmektedir. Aile içinde ebeveynleri ile sağlıklı ilişkileri olan ergenlerin arkadaş çevresi ile de olumlu ilişkiler kurduğu düşünülmekte ve ergenlik döneminde yaşanan sorunlarla başa çıkmada ailenin ve sosyal çevrenin olumlu tutumu önemli görülmektedir. 15-19 yaş arası lise öğrencileri üzerine yapılmış bir çalışmada, özellikle aile ile vakit geçirmenin ve ergen üzerinde aile kontrolünün, madde kullanımını önlediği bulunmuştur. Bir başka nitel çalışmada öğrencileri uyuşturucu madde kullanmaya sürükleyen ilişkin temalar sıralamasında “ebeveyn ilgisizliği, ebeveynin çocuklarına gerektiği sevgi ve şefkati göstermemesi” ve “ailede yaşanılan problemlerin çocuğa yansımasından dolayı çocuğun mutluluğu dışarıda araması” en temel temalar olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar gençlerin maddeye yönelimlerini aile bağlamından açıklaması açısından önemlidir.
Çocuk Yetiştirme Stilleri ve Madde Bağımlılığı
Madde bağımlılığı üzerine yapılan araştırmalar incelendiğinde, bağımlılık konusundaki risk faktörleri arasında ailenin rolü büyük önem taşımaktadır. Özellikle ailede madde kullanan bireylerin varlığı, çocuğun maddeye olan bakış açısını etkilemekte ve gelecekte bağımlı olma riskini arttırmaktadır. Anne veya babanın madde kullanımı ergenin de maddeye başvurmasında yordayıcı olabilmektedir. Aile içi atmosfer, ailenin birliği ve bütünlüğü de çocuğun maddeye başvurmasını etkileyen diğer sebepler arasındadır. Yapılan araştırmalarda madde kullanan ergenlerin, aile bireyleri ile olan ilişkilerinden tatmin olmadıkları, aile bireyleri ile iş birliğinden kaçındıkları, destekten yoksun oldukları ve iletişim açısından kopukluk yaşadıkları çıkan sonuçlar arasındadır.
Madde kullanan ergenlerin aile ve yetiştirilme biçimleri incelendiğinde bazılarının özgür bir aile ortamında yetiştikleri, bazı ergenlerin ise aşırı kontrolcü ve disiplinli bir aile ortamında yetiştikleri görülmüş buna karşın ebeveyn gözetiminin madde kullanımında önemli koruyucu faktörlerden biri olduğu bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda ebeveynlerin çocukları üzerindeki kontrolü arttıkça ergenlikte maddeye yönelme davranışının azaldığı, daha az gözetildikçe madde kullanımına daha fazla yöneldikleri saptanmıştır. İzin verici/şımartan ve izin verici/ihmalkâr ebeveynlerin çocuklarının demokratik ve otoriter ailelerin çocuklarına oranla daha fazla madde kullanımına yöneldiği rapor edilmiştir.
Demokratik tutum sergileyen ebeveynlerin, çocuklarını madde bağımlılığından uzak tutma ve koruma konusunda daha başarılı oldukları, çocukların aile olmayı ve değerleri daha iyi benimsediği bu sebeple akran etkisinden daha iyi korundukları belirtilmiştir. Boylamsal bir çalışmada 14 ve 17 yaşları arasında 347 ergen katılımcıya uygulanan anket sonuçlarına göre çocuk yetiştirme stilleri ile madde bağımlılığı arasında hem kesitsel hem boylamsal açıdan ilişki olduğu görülmüştür. Ebeveynlerini demokratik olarak gören katılımcılar diğer yetiştirme stillerine göre daha az madde kullanımına yöneldiklerini bildirmişlerdir. Ebeveynlerini izin verici/ihmalkâr olarak algılayan ergenlerin ise daha fazla madde kullanım deneyimine sahip oldukları görülmüştür.
Kaynakça: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/4540655
Yazarlar: Ezgi ÖZKAN, Merve KARABURUN, Ayşe KABA, Elif DURMUŞ, Hakan EMLU, Fatih KABA, Enise Kübra FİDAN