Ebeveynleşme Nedir?


Aile içindeki rollerin dengeyi sağlamak adına yeniden düzenlemesi ve gerektiğinde çocuğun da ebeveyn gibi sorumluluk alması kavramı ilk olarak Minuchin ve arkadaşları tarafından öne sürülmüştür. Daha sonra, Bozsormenyi-Nagy ve Spark, ebeveyn ve çocuk arasındaki rol değişimi olarak belirtilen bu kavramı ebeveynleşme olarak adlandırmıştır. Minuchin ve arkadaşlarına göre aile içinde ebeveynleşme gibi bir rol değişimi olmasının sebebi, ebeveynlerin kendi rol ve sorumluluklarını yerine tam olarak getirmemesi ve çocuğun bu açığı kapatmak için ebeveynin sorumluluklarını üstlenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu ailelerde yetişkinler aile içi otorite konusunda yetersiz kalmakta ve ebeveynin yetersizliğinden doğan bu boşluk ebeveynleşmiş çocuk tarafından doldurulmaktadır.
Ebeveynleşmenin çocuğa olumlu ya da olumsuz getirileri olabilmektedir. Bu durumun getirilerinin belirlenmesinde çocuğa yüklenen görevlerin çocuğun kapasitesi ve becerilerini aşmaması, çocuğun çabalarının ailede fark edilip desteklenmesi, sorumlulukların diğer kardeşlerle paylaşılması gibi etkenler rol oynamaktadır. Buna göre, ebeveynleşme davranışlarını destekleyen aile ve sosyal çevre, çocuğu ebeveynleşmenin olumsuz etkilerinden koruyabilmektedir.
Ebeveynleşmeyi ele alırken, aile içi ilişkilerin dengesi en önemli konulardan biridir. Boszormenyi-Nagy ve Spark, ebeveynleşme kavramını ilişkisel çerçeve içerisinde ele almıştır. Buna göre, kişilerin eşlerinden veya çocuklarından ebeveyn rolü almasını beklemeleri aile içi dengeyi bozarak, bozulmuş bir ilişki örüntüsü ortaya çıkarır. Boszormenyi-Nagy ve Spark karşılıklılık ilkesine dayanan kişiler arası ilişkilerin bir dengede tutulduğu zaman ebeveynleşmenin zararlı olmayacağını ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, çocuğun ebeveyni için belli bir düzeye kadar üstlendiği görevler, ebeveynin de ona karşı üstlendiği sorumluluklarla karşılıklı bir denge içerisinde olduğunda, ebeveynleşme bir sorun olmaktan çıkabilmektedir.
Ebeveynleşmeyi açıklayan bir başka yaklaşım ise, bu sürecin aile ilişkileri açısından uyumsal mı yoksa yıkıcı bir süreç mi olduğuna odaklanır. Jurkovic, ebeveynleşme kavramını genişleterek yıkıcı (destructive) veya uyumsal (adaptive) ebeveynleşme kavramlarını alanyazına kazandırmıştır. Yıkıcı ebeveynleşmede, bir yetişkin gibi davranan ebeveynleşmiş çocuklar, ailenin diğer üyelerinin sorumluluğunu alır, ebeveynlerinin ve diğer aile üyelerinin de ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırlar. Bu ihtiyaçları karşılamak adına çocuk kendi ihtiyaçlarının görmezden gelinmesine razı olmaktadır. Bu sorumluluk alma davranışının sürekli olarak devam ettiği durumlar, çocuğun -yaşı gereği- altından kalkabileceği yükü aşar. Kendini aşan rol ve sorumlulukları sebebiyle çocuklar hem çocukluk döneminde hem de yetişkinlikte fiziksel ve psikolojik olumsuzluklar yaşayabilmektedirler.
Uyumsal ebeveynleşmede ise, çocuğun ailesi için yapmış olduğu fedakârlıklar fark edilmekte ve çocuk takdir görmektedir. Ayrıca, ailenin içinde bulunduğu kültürün normları çerçevesinde çocuktan yaşı ve gelişimsel dönemi ile uyumlu görev ve sorumluluklar beklenirse ebeveynleşme, çocuğun sağlıklı gelişmesine katkı sağlayan bir etken bile olabilmektedir. Eğer ebeveynleşen çocuk süreci haklı bir gereklilik ve karşılıklı bir durum olarak görüyorsa, bu süreci haksızlık olarak algılayanlara göre olumsuz etkilerini daha az yaşayacaktır. Diğer bir deyişle, çocuğun aileden aldığı destek ile ailesine verdiği destek dengedeyse, bu sorumluluklar çoğunlukla çocuk için zararlı olmamaktadır.
Kaynakça: https://psikolog.org.tr/tr/yayinlar/dergiler/1031828/tpd1300443320180704m000007.pdf?v=1698924497
Yazarlar: Ayşe Büşra İPLİKÇİ, Başak ŞAHİN ACAR