Çivi çiviyi söker ! eski sevgiliyi unutmak

Çivi çiviyi söker ! eski sevgiliyi unutmak

Çok sevdiniz, delicesine tutuldunuz, sıcacık yüreğinizin çok derinlerinde hep onun kalp atışlarını hissettiniz. Hayatınızı, hayallerinizi, planlarınızı, geleceğinizi kısacası herşeyinizi ona kurdunuz. Onsuz bir zaman geçirmek size zor geldi. Baktığınız her yerde onu gördünüz, dinlediğiniz şarkılarda, el ele dolaşan çiftlerde, ağlayan bir çocuğun gözlerinde, giydiğiniz kıyafetlerinizde...
Onu görünce heyecandan kalbiniz hiç olmadığı kadar hızlı çarptı, bir kerecik de olsa onun size bakıp gülmesi için herşeyinizi vermeye razı oldunuz... Yani kısacası aşık oldunuz.
Ya sonra? Gel zaman git zaman, aşktı sevgiydi derken o büyük aşk bitiverdi. Ya siz bitirdiniz ya da karşı taraf. Önemli mi? Sonuçta bitti. Bitince ne olur? Ne hissettirir? Çok mu rahatlarsınız? Oh mu çekersiniz? Yoksa içinizi bir hüzün mü kaplar derinlerinizde? Kendinizi boşlukta hisseder misiniz, ne yapacağını bilemez halde? Sağa sola savrulur musunuz? Sudan çıkmış balık gibi. Yüreğiniz yanar mı ince ince? Kavrulur mu içinizde bir yerler? Peki bunlar kaçımız için bilindik durumlar? Bilmeyenlere bildirmek lazım mı? Yaşamamışlar yaşamışlardan ders çıkartabilir mi? Yoksa herkes bildiğini mi okur?
Neden günümüzde birçok eşyanın kullanma kılavuzu var da insanın yok? Aşkın yok, sevginin yok. Varsa da neden bir çoğumuz kullanıma geçmeden önce kullanım klavuzunu okuma zahmetinde bulunmaz? Neden bir çoğumuz aynı hatalara düşeriz? Hatta birbirimizi hata yapmaya zorlarız. Bunun için de atasözlerini kullanarak neden atalarımızın kulaklarını çınlatırız?
Aşık oldunuz, sevdiniz, ayrıldınız. Atalarımızın “Çivi, çiviyi söker” sözüne mi sarıldınız? Genelde öyle olmaz mı? Evet, olur. Peki neden? Hiç düşündünüz mü? Acaba bunun sebebi kolay yolu seçiş olmasın?
Evet, boşluğa düştünüz, yalnızlık acısı çöktü yüreğinize, o zamana kadar arayan soranınız vardı, mesaj atanınız vardı, uygun vakitlerinizde birlikte faaliyetler yapabileceğiniz bir sevdiğiniz vardı. Şimdi de boşluk mu hissettiniz? Gayet doğal değil mi bunu hissetmek?
Peki ne yapılır? Hepimiz hemen o boşluğu doldurmanın yollarını ararız. Kimimiz ailemize sarılırız, kimimiz iş arkadaşlarımıza, kimimiz okul arkadaşlarımıza, kimimiz işe, kimimiz hobilerimize. Bir kısmımız da var ki, gidenin yerini gelenle doldurmayı tercih eder. Yeni bir aşk, yeni bir heyecan, yeni bir ilişki, yeni bir sevgi hayal eder. Ve sonra da gerçekleştirmek üzere yola çıkar. Başka çıkar yol bulamamıştır, iyice sıkışmıştır, kapana kısılmışlıktan kurtulmak ister.
Hangi şartlardadır, hangi duygulardadır? Daha eskisini atamamıştır içinden. O daha kalbinin derinlerinde bir yara olarak acıtmaya devam etmektedir. O yaranın geçmesini beklemeden, üstüne pansuman yapmadan tekrar çıkmıştır barındığı yerden. Dışarıdaki rüzgarın hoş geleceğini, içerisindeki yarayı iyileştireceğini zannederek, hayal ederek çıkar yeni bir rüzgara. O rüzgar ise bir süre ılık ılık eser, yaranın derinliklerine doğru. Tamam der, olacak bu iş, geçecek yaram. Ama gerçek öyle olmaz. Bir süre sonra o rüzgar o yaraya şifa olmak yerine daha da dert olur. Derinlere işledikçe acıyı arttırır. Yakar daha da. Bir süre sonra o da istenmemeye, yanlış seçim olduğu düşünülmeye başlar. Ve en sonunda o da bitirilir. Onunla da yollar ayrılır. Ve bu kez tekrar yalnız kalınarak yanlışların muhasebesi yapılır. Yakın zamanda da yeni bir rüzgara açılmama kararı alınarak yas tutumu kendi başına yapılır. Ya da başka yollardan...
Çivi çiviyi söker mi? Marangozhanede sökebilir. Peki ya aşkta? Aşkta tam tersi olur: Çivi çiviyi sökmez, “Çivi, çiviyi iter”. Daha da derinlere iter ve daha da acıtıp kanatır. Daha çok üzer, daha çok zorlar ve hiç ittirilmese çıkması daha kolay olacakken ittirilerek daha da zorlaşır.
Yenisiyle eskisini unutmak için başlarsınız. Ama, yenisini bulma amacınız eskisini unutmak olduğu için midir nedir, yenisi sürekli eskisini hatırlatır. “Sen beni eskisini unutmak için seçtin” der adeta. Her konuştuğunuzda, her baktığınızda, her dokunduğunuzda. Sürekli çarpar yüzünüze yüzünüze. Onun sayesinde sürekli eskisini hatırlarsınız. Ellerine baktığınızda eskisinin elleri, gözlerine baktığınızda eskisinin gözleri gelir görüş açınıza... Yemek yerken, su içerken, sohbet ederken, yürürken, otururken, her zaman. Kendi kendinize de söylersiniz bunu: “Ben seni eskisini unutmak için seçtim, ama sen bana sürekli eskisini hatırlatıyorsun” dersiniz bir süre sonra. Kalbiniz kendisine ihanet ettiğinizi düşünerek isyan eder size. İçimde eskisi varken yenisine yer açamam der. Sizi uyarır durur, ama siz onun sözünü dinlemezseniz sizi cezalandırmaya başlar. Acınıza acı katar.
Hep çivi çiviyi söker derler. Bu sebeple ayrılanlar eski sevdiklerini unutmak için bir başkasını ararlar. Yenisini sevmemelerine rağmen “Seni seviyorum” derler. Ama karşısındakine karşı en ufak bir kıpırtı bile yoktur kalplerinde. Yenisini de anlamaz sanırlar ama aslında onlar hep farkındadır. Sevmek kutsaldır, eskisini unutmak için yenisinin de kalbi kırılamaz. Zaten unutmak istemiyorsanız, eski sevgilinizi unutturamazlar size. Yani o kalbi boşa üzersiniz, boşuna ümit verirsiniz ona. Kalp istemiyorsa içindekini unutmak siz ne yapsanız da faydasızdır. Başkasına SENİ SEVİYORUM deseniz de aklınıza hep eski sevdiğiniz gelir, yenisine baktığınızda eski sevdiğinizi görürsünüz. Ama görmek istediğiniz için görürsünüz bir yandan da. Kimse zorla onu göstermez. Tam unuttum dediğiniz zaman çıkar karşınıza, ne kendisini unutturur ne de başkasını sevmenize izin verir. Siz hayatınızın en büyük hatasını yaparak bir kalbe iki kişi sığdırmaya çalışırsınız. Ama sığmaz. Çabalarsınız iyice, ne sevdiğinizden geçersiniz ne de kötü zamanınızda yanınızda olandan. Ama bilmezsiniz ki eskisini atmadan yüreğinizden, yenisini sığdıramazsınız yüreğinize...
İşte bu yüzden ne kendi kalbinize eziyet edin ne de başkasının kalbini kırın. Çivi çiviyi marangozhanede sökebilir ama yüreğinizde sökemez... Aşk ikinci olmayı reddeder. Eğer siz de bu hataya düştüyseniz ne kendinizi kandırın ne de kendiniz gibi karşıdakini hayata küstürün.

Eğer böyle bir olay yaşıyorsanız ve baş etmede zorlanıyorsanız psikolojik yardım almalısınız.

Psikolojik yardım çok hassas bir hizmettir, en küçük bir hata bireyin ruh sağlığına zarar verebilir ve mutlaka uzmanlık gerektirir. Psikoloji dışında lisans eğitimleri alıp da bir kaç günlük seminerler sonucu psikolojik yardım hizmeti sunmaya kalkışan şarlatanlar bulunmaktadır. Halkın bu tür suistimallerden korunması için yardım alacakları kişilere mutlaka üniversite lisans, yüksek lisans ve varsa doktora diplomalarını sormalılar ve bu diplomaların psikoloji alanında alınıp alınmadığına dikkat etmeleri gerekmektedir. 

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Hasan Kul

Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Hasan KUL; Psikolojik Danışma lisans eğitimi üzerine Aile Danışmanlığı, Uygulamalı Psikoloji ve Klinik Psikoloji olmak üzere toplam üç tane master eğitimi bitirmiş olup psikoterapinin ana vatanı olan Viyana/ Avusturya'da Psikoterapi doktora eğitimine devam etmektedir. Ağırlıklı olarak Bilişsel-Davranışçı Terapi ve Şema Terapi yöntemleri kullanarak; Bireysel, evlilik ve aile sorunları üzerine çalışmaktadır. Vaka grubu çocuk, yetişkin, çift ve ailedir. Aile danışmanlığı eğitimlerinde dersler vermektedir. Cinsel Doyum, Cinsel İşlev Bozuklukları, Çocuk Yetiştirme Tutumları, Evlilik Uyumu, Benlik Saygısı, Kişilerarası İlişkiler ve İletişim konularında araştırma yaparak kitaplaştırmıştır. Çeşitli konularda eğitim, seminer vb de yapmaktadır.

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Eski sevgiliyi nasıl unuturum
Uzm. Psk. Hasan Kul
Uzm. Psk. Hasan Kul
Bursa - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube