Cinsellik doğum öncesi başlayıp ömür boyu devam eden, insanların değerleri, inanışları, duyguları, kişilikleri, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler, tutumları, davranışları, fiziksel görünümleri ve içinde yaşadıkları toplumlara göre şekillenen bir kavramdır. Yalnızca cinsel organları değil, tüm bedeni ve aklı içerir.
Psikolojik, fizyolojik, sosyolojik, kültürel, geleneksel, ahlaki ve dini yönleri olan çok boyutlu bir kavram olması nedeniyle cinsel sorunu olan birisine yaklaşımın da bu farklı bakış açılarını barındırması gerekir.
Biyolojik açı: Cinsel işlevler bedenin ürettiği 30’u aşkın hormon ve kimyasal maddenin karıştığı ve tüm bedenin katıldığı süreç. Kişinin cinsiyeti,ses tonu,cinsel kimliği gibi…
Psikolojik açı: Beden cinselliği yaşayabilmek için gerekli altyapıyı sağlar. Ancak, o cinselliğin nasıl yaşanacağını, kimle yaşanacağını, ne zaman, nerede ve nasıl yaşanacağını, nasıl uyarılıp, nasıl doyuma ulaşılacağını belirleyen insan psikolojisidir.
Sosyo-kültürel açı: Kişinin yetiştiği ve içinde yaşadığı aile,yakın çevre,gelenekler,dini inançlar,ahlaki tutumlar…
Neden Bu Kadar Önemli?
Cinsellik tüm yaşayan canlılar gibi biz insanların en temel dürtülerinden biridir. Çünkü türümüzün devamı ürememize bağlıdır.
Cinsellik sadece biyolojik bir ihtiyaç değildir. Duygusal ve zihinsel tatmin için de gereklidir. Cinselliğin hayat kalitesi üzerine çok büyük etkisi vardır.
Dokunmak insan doğasında var olan bir duygudur ve birey için bir ihtiyaçtır. Dokunmanın vermiş olduğu rahatlık, karşınızdakine güven, destek, koruma, şefkat ve tabii ki heyecan verir.
İnsanlar farklı psikolojik ihtiyaçlarından dolayı. Karşı cins tarafından beğenilmek,arzulanmak,tercih edilmek kişinin içinde var olan güvensizlik ve değersizlik duygularını tatmin edilmesi gibi…
Kişiler kadınlıklarını ve erkekliklerini kanıtlamak için cinselliği bir araç olarak kullanabiliyorlar.
Çocukluğunda sevgisiz bir aile ortamında yetişen bir kişi karşısındaki kişiden ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi alabilmek için de cinselliği araç kullanıyor.
Kendi içinde değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuşan kişi kendini değerli kılmak ve gücünü kanıtlamak amacıyla cinselliği kullanabiliyor.
Geçmişte cinsel olarak reddedilen bir kişi kendini çekici ve arzu edilen bir kişi olarak kanıtlamak için yapıyor olabilir.
Bunların dışında ‘’Sevdiğimle tek vücut olmak istiyorum. Partnerimi daha yakından tanımak istiyorum. İlişkimize yeni tatlar katmak istiyorum.’’ gibi karşı tarafı mutlu etme, ödüllendirme ,heyecanlar tatma güdüsü için de cinsellik önem taşıyor.
Cinselliği yaşamayan ya da cinsel doyumu aksayan bir birey belki ölmez ancak bir süre sonra ruh sağlığı bozulabiliyor. Bu bozukluk kaçınılmaz olarak önce en yakınındaki eşini, sevgilisini etkiler, ardından halka daha da genişleyerek aile bireylerini ve tüm sosyal yaşamını etkiler.
Cinsel yaşamdaki aksaklıklar birey için haz ve doyum duygusunu kaybetmekten öte bir sıkıntı kaynağıdır. Cinsel sorunlar insana sevmeme, beğenilmeme, terk edilme, yalnızlık, kendine güvensizlik, küçük düşme ve mahçup olma diğerlerine göre eksiklik gibi duygular yaşatır.
Cinsel İşlev Bozukluklarına Neden Olabilecek Etmenler
Tutucu ve kısıtlayıcı yetiştirme tarzı,
Cinsel eğitimsizlik,
İletişim eksikliği,
Ana-babanın erken yaşlarda ölümü ya da boşanması,
Özel gizliliğe saygı,
Utanma, aşağılanma,
Hayal kırıklığı, travma,
Taciz, ilk deneyimle ilgili özellikler,
Mastürbasyonla ilgili tutum,
Dini çatışmalar vb. hazırlayıcı,
Sadakatsizlik, çocuk doğumu, aşırı beklentiler, eşle ilgili sorunlar vb. başlatıcı
Performans anksiyetesi, yakınlık korkusu, iletişim sorunları vb. sürdürücü etmenler olarak ele alındığından, cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde bu hazırlayıcı, başlatıcı ve sürdürücü etmenlerin ortadan kaldırılması esas olmalıdır.
Cinsel mitler cinsel işlev bozuklukların oluşumunda hem hazırlayıcı, hem başlatıcı ve hem de sürdürücü niteliği ile çok önemli yer tutar. İşte bu nedenle de cinsel mitlerin değiştirilmesi ve yerine doğru bilgilerin aktarılması kişilerin cinsel sorunlarının çözümüne katkıda bulunur.
Mitler kişilerin cinsel kimliklerinin oluşmasında önemli yer tutar. Zamanla cinsel ilişkiyi belli biçimlere zorlar, cinsel ilişkinin kalitesini düşürür. Cinsel bilgisizlik veya yanlış bilgilenme sonucu oluşan bu işlevsiz bilişsel yapıların aşırı kaygı, suçluluk duyguları, gerçekçi olmayan beklentiler veya başaramama korkusuna yol açtığı bilinmektedir.
Cinsel Mit Nedir?
Cinsel mit denince akla cinsel konularda toplumun genelince doğru kabul edilen, toplumun fertlerinin birbirine aktarmasıyla yayılan, abartılı ve yanlış inanışlarımız gelmelidir.
Geleneksel olarak kulaktan kulağa yayılan, toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren gerçek bilimsel verilerle bağlantılı olmayan cinsel mitler, olumsuz düşüncelerdir ve cinselliğin doğasına uygun değildir.
Cinsel mitlerin en önemli nedeni; cinselliğin toplumun değer yargılarıyla yakından ilişkili olması ve cinsellikle ilgili konuların açıkça konuşulmaması, tartışılmaması ve üzerinde yeterli bilimsel çalışılmaların yapılmamasıdır.
Bu bilinmezlik korkuyu körükler, nedeni bilinmeyen korkular abartılı olarak kulaktan kulağa dolaşır ve cinsel mitler oluşmaya başlar. Cinsel mitler, oluşturdukları abartılı ve gerçekçi olmayan cinsel beklentiler, suçluluk ve yetersizlik hisleri, kaygı ve başarısızlık korkularıyla cinsel işlev bozukluklarına zemin hazırlarlar.
A – Kadın-erkek rolleri ile ilgili yanlış inanışlar
Erkekler duygularını belli etmemelidir.
Bu yanlış inanış erkeklerin hem ikili ilişkilerinde hem de cinsel yaşamlarında oldukça ketleyici bir rol oynamaktadır. “Erkekler ağlamaz” miti duygularını açmak, isteklerini söylemek, özellikle de istemediklerini söylemek konusunda erkekleri ketlemekte ve ilişki açısından sınırlayıcı olmaktadır.
Bedensel, zihinsel ya da ruhsal bitkinlik gibi nedenlerden dolayı isteksiz olan bir erkek bu duyguları partneriyle paylaşamaz ise olumsuz sonuçlanacak cinsel birleşmeler sonunda kendini her geçen gün daha da kötü hissetmeye başlayabilir. Bu nedenle erkeklerde her türlü duyguyu yaşayabilir ve paylaşabilir. Bu durum doğaldır.
Cinsel ilişki isteğini erkek belirtmelidir.
Bu inanış hem cinsel olarak aktif olmak isteyebilecek kadını ketlemekte hem de cinsel olarak aktif davranan eşini yadırgayan erkeği etkilemektedir. Bu da cinsel istek bozukluğuna neden olur.
Oysa pasif olarak kendini kadının dokunuşlarına bırakan birçok erkek çok zevk aldıklarını belirtmişlerdir. Gene aktif davrandığı zaman daha çok zevk aldığını belirten birçok kadın olmuştur.
Başka şeylerde olduğu gibi cinsellikte de başarıya ulaşmak son derece önemlidir:
Bu mit erkeklerin hedefe ve başarıya yönelik yetiştirilişleriyle birlikte etki ederek, cinsel hazzın paylaşımını bir performans konusuna dönüştürmektedir. Başarı odaklı ve cinsel birleşme hedefine yönelik sevişme, cinsel iletişimin zengin paylaşımını sınırlamaktadır. Erkekler kafalarında yaşattıkları jürinin önünde başarmaları gereken bir sınava çıkmış olduklarını varsaydıklarından anksiyete içinde davranmaktadırlar. Olası bir “başarısızlık” erkeklikleriyle ilgili tasarımlarını ciddi ölçüde zedeleyebilmekte ve tesadüfi bir sorun kalıcı olabilmektedir.
Cinsel iletişimi başarılı olmak zorunda olduğu bir aktiviteye çeviren erkek, eşinin de cinsel hazzını azaltmaktadır. Cinsel hazzı paylaşmak için değil de bir şey başarmak derdinde olan biriyle birlikte olmak kadının da hazzını azaltmakta hatta engellemektedir.
Erkekler cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdırlar.
Erkeklerin cinsel yaşamlarına bir yük getiren ve cinsel yaşamlarını çarpıtan bu yanlış inanış, erkeği cinsel ilişkiyi istemediği durumlarda zorlamakta, istese de istemese de cinsel ilişkiye girmeye çalışmaktadır.
Belki bundan daha önemli olarak kadın erkek ilişkilerini ve arkadaşlıklarını bozmaktadır. Bu inanışla kadınlar kendilerine yakınlaşan her erkeğin her zaman cinsel ilişki talebiyle yakınlaştığını sanmakta, erkek de yakınlaştığı veya kendisine yakınlık gösteren her kadına cinsel istek duyması gerektiğini sanmaktadır. En yaygın mittir.
Cinsel ilişki arzusunu belli eden kadın hafif biridir.
Bu inanış kadınların cinsel yaşamlarını ketlediği gibi, erkeğin de eşini yargılayıcı olmasına neden olmaktadır. Erkek kafasındaki doğru-temiz-saf kadın tasarımına uymayan arzulu kadınla karşılaştığında ya sadece sevişilecek kadın kategorisine sokarak rahatlamakta ya da ne yapacağını bilemez duruma düşmektedir. Bu nedenle birçok evli erkek, eşinin cinsel ilgi ve arzusunu açıkça ifade etmesinden rahatsız olmaktadır.
Özellikle kendine güvensiz ve aldatılma korkusu içindeki erkekler eşlerinin cinsel arzularının farkına varmaktan rahatsız olurlar. Bu yanlış inanış sayesinde kadın sadece eşinin istediği zaman onu memnun etmek için ilişkiyi kabul etmeye kendini koşullandırır.
Tüm fiziksel yakınlaşmalar sevişmeyle sonlanmalıdır.
Bu inanış erkeği daha çok etkilemekte ve yakınlık gösterilerini, cinsel ilişki istemediği durumlarda sıkıntıyla karşılamasına yol açmaktadır. Öte yandan eşlerin birbirlerine sevgi, sıcaklık ifadesi olarak temaslarını sınırlamaktadır. Eşinin sadece sevgi ifadesi ile sokulduğu durumda erkek bazen ikisi de istemediği halde cinsel ilişkiye geçmek zorunda hissetmektedir.
B – Cinsel İstekle İlgili Yanlış İnanışlar
Yaşlanma cinsel isteği tamamen ortadan kaldırır.
Araştırmalar yaşlanmaya bağlı cinsel yaşamın sınırlanmasının biyolojik etkenler olduğu kadar kültürel faktörlerle de ilgili olduğunu göstermiştir. Yaşlıların cinsel isteğini hoş karşılamayan toplumlarda insanlar yaşlanmayla cinsel yaşamlarını daha sıklıkla noktalamaktadırlar.
Kadınların cinsel isteği azdır:
Cinsellik kadın için zevk verici değildir, görev olarak yapılır. Bizim kültürümüzde kız çocuklarına yerleştirilen en sık yanlış inançlardan biridir. Böyle yetiştirilen bir kadın kendi cinselliğinden utanmakta ve cinsel ilişki sırasında kendisini ketlemektedir.
Menopoz cinsel isteği ortadan kaldırır:
Üreme ile sevişmeyi birbirine bağlayan kültürel gelenek ,menopoza giren kadının artık cinsel isteğinin de yersiz olduğunu bundan sonra cinsel isteğin ancak bir sorun olabileceğini telkin eder. Menopozla kadının cinsel hayatının sona erdiğine inanan bir erkek eşiyle sevişme isteğini daha çekinerek dile getirmektedir.
Kadınlar açısından ise bu inanış cinsel isteklerini bastırmaya ya da cinsel arzularını ifade etmemeye yol açmaktadır.
C – Cinsel İlişki Sırasındaki Davranışlarla İlgili Yanlış İnanışlar
Sevişmek cinsel birleşme demektir.
Böyle inanan bir erkek sevişmenin birleşme dışındaki yönlerini ihmal ederek hem cinsel yaşamın zevklerini sınırlamakta hem de cinsel ilişkide yakınlık, sıcaklık gibi duygusal yönlere daha çok gereksinim duyan kadını hayal kırıklığına uğratarak cinsel ilişkiye katılımını ve zevk almasını ketlemektedir.
Sevişmek cinsel organda sertleşmeyi gerektirir.
Daha cinsel yaklaşım aşamasında dikkatini penisine ve ereksiyonuna çeviren erkek, böylelikle kendisini sıkıştırmakta ve performans anksiyetesine bağlı cinsel keyfini ketlemektedir. Özellikle zaman zaman sertleşme zorlukları olan erkeklerde cinsel ilişkiye konsantrasyonu bozarak ereksiyon zorluklarının artmasına neden olmaktadır.
İyi bir sevişme cinsel heyecanın sürekli tırmanması ve orgazmla sonlanması demektir.
Sevişirken dikkat ve konsantrasyonunu yitiren çift, kısa ve geçici de olsa da bu inanış yüzünden cinsel ilişkiyi sürdürme isteğini yitirmektedir. Hayal kırıklıkları yaratan ve kişilerde yetersizlik hissi doğuran cinsel mittir.
Her sevişme orgazmla sonuçlanmayabilir. Bu çok doğal bir durumdur. Önemli olan, kişinin yüksek düzeyde cinsel gerginlik ve coşkudan sonra rahatlama hissi duyup duymadığıdır. Özensiz, acele ve sırf tatmin olmak için yapılan cinsel birleşmede orgazm olmak iyi bir cinsel birleşme anlamına gelmez.
Cinsel ilişkiyi erkek başlatmalı ve sürdürmelidir.
Cinsel rollerin kadını pasifize etmesiyle ilgili bir yanlış inanıştır. Erkek ve kadın kendine biçilen rolün dışına çıkamaz ve cinsellik konusunda kendilerini geliştirme imkanından mahrum kalırlar.
Erkek cinselliği açık ve basittir.
Bu mit, erkeklerin cinsellik konusunda çok rahat olmasını, cinsel ilişkinin en iyi şekilde nasıl yapılacağını çok iyi bilmesini ve bunu sık sık yapmasını gerektirir. Bu durum erkeklerde çok büyük bir baskı oluşturur.
Cinsellik penisin vajinaya girmesinden ibarettir.
Cinselliğin amacını sadece penisin vajinaya girmesi ile sınırlayan bu cinsel mit, cinselliğin yalnızca neslin devamına yönelik olması gerektiğine ilişkin bazı tutucu görüşlerle de paralellik gösterir. Ön sevişme olmaksızın yapılan cinsel birleşme ile sınırlı kalan cinsel eylemler kadınlarda uyarılma yetersizlikleri ve orgazm olamama sorunlarına da zemin hazırlar.
Uyarılmış erkek boşalmazsa zararlı olur.
Sevişmeyi cinsel birleşmeye yönelten ve kadını istemediği durumlarda da erkeği orgazma götürmekle görevlendiren yanlış bir inançtır. Birçok kadın orgazm olamadığı halde sevişirken eşi orgazm olmazsa suçluluk ve yetersizlik hissetmektedir.
Dikkat başka yere çekilirse erken boşalma önlenebilir.
Böylesi yöntem kişilerin boşalmanın kontrolünü tümden yitirmeleri anlamına gelir. Erkek böyle yaparak boşalmanın geldiğini fark edemez ve erteleyemez. Aniden ve beklenmedik boşalmalar yaşarlar. Ayrıca böyle yöntem kullanan erkeklerde cinsel ilişkiden alınan zevk azalır. Cinsel heyecana konsantre olmalarını sağlamaya çalışmak gerekir. Ancak böylelikle erkek boşalmanın geldiğini fark edip durdurabilir.
İlk boşalmadan sonraki boşalmalarda erken boşalma sorunu olmaz.
Birçok erken boşalma vakası ikinci cinsel ilişkideki uyarılmanın düşük olacağı inancıyla ilk kez seviştiklerinde çabuk boşalmakta ikinci boşalmayı kontrol etmeye çalışmaktadır. Bu yöntem sevişmenin süresini uzatabilir ancak, ikinci sevişmenin cinsel istek olmaksızın yapılması, cinsel uyarının tamamen mekanik temasa bırakılması gibi sakıncaları yanında boşalma kontrolünü sağlayıcı bir yararı yoktur.
Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır; sevişmek hakkında konuşmak düşünmek veya hayal kurmak onu bozar.
Sevişme sırasında çiftlerin birbirlerine ne hissettikleri ile ilgili geri bildirimde bulunmaları hem konsantrasyonlarını ve dolayısıyla cinsel hazzı arttırmakta hem de istemedikleri ve konsantrasyonlarını bozan temasları önlemelerini sağlamaktadır.
Ayrıca cinsel zevki ve yakınlığı arttırmak çiftlerin birbirlerinin fantezilerini kendi olanakları ölçüsünde yaşamalarını da sağlar. Böylelikle çiftler kendi içlerinde sakladıkları ve cinsel yaşamlarına sokmadıkları arzularının ifade edilmesini ve yaşanmasını sağlayarak bunları cinsel yaşamlarının bir parçası haline getirme olanağına kavuşurlar.
Penis sertleştiğinde boşalmalıdır:
Penisin sertleştiğinde hemen cinsel ilişkiye girilmesi, sertleşmenin kaybolup bir görevin yerine getirilmemesi endişesini körükler. Bu da sertleşme olunca ilişkiye girilmesini hızlandırır ve bu hız boşalmayı da hızlandırır.
Erken boşalmanın nedenlerinden olan bu cinsel mit pek çok erkeğin endişe ve suçluluk duymasına yol açmaktadır.
Her erkek her kadına nasıl zevk vereceğini bilir:
Öncelikle erkeğin sevişme biçimini ve tarzını sorgulamasına gerek kalmadığı mesajını veriyor olsa da, sorun olduğunda erkeğin kendi erkekliğini sorgulamasına ve durumun ağırlaşmasına götürür. Eşinin yeterince zevk almadığını veya orgazm olmadığını öğrenen birçok erkek bu durumu çözümlenmesi gereken bir sorun olarak değil de kendi erkekliğinin yetersizliğinin bir kanıtı olarak değerlendirmektedir.
Sevişme ancak her iki tarafın birlikte orgazm olmasıyla güzeldir:
Bu yeni ve modern inanış çiftleri birlikte orgazm olmadıklarında eksiklik duygularına sevk etmektedir.
Eşler birbirlerini sevdikleri takdirde sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini de bilirler:
Bu yanlış inanış sayesinde, sevişmekten yeterince zevk alamayan ya da kendini sevişmeye veremeyen birçok kadın veya erkek hem kendilerinin eşlerini yeterince sevmediklerinden hem de eşlerinin kendilerini yeterince sevmediğinden kuşkulanmaktadırlar. Oysa sevgi cinsel ilişki için iyi bir zemin olmakla birlikte yeterli bir şey değildir. Bu cinsel mit çiftleri baskı altına almanın ötesinde öğrenmeyi ve tecrübe kazanmayı da geciktirir.
Cinsel ilişki sırasında mastürbasyon yanlıştır:
Cinsel ilişki sırasında her türlü katkıyı ortadan kaldırmaya yönelik yanlış inanışlardan biridir. Birçok kadın mastürbasyonla orgazm olabilirken cinsel birleşme sırasında orgazm olamamaktadır ve eğer bir kadın isterse cinsel ilişki sırasında kendi veya eşinin mastürbasyonuyla çok daha kolay orgazm olabilir.
Erkek cinsel organında sertleşmenin kaybı, eşini çekici bulmadığı anlamına gelir:
Sevişme sırasında bir erkeğin dikkati azalabilir veya herhangi bir şekilde ereksiyonu geçici olarak ortadan kalkabilir. Eğer erkeğin cinsel arzusu varsa devam etmesiyle ereksiyon yeniden sağlanacaktır.
Erkek veya kadın sevişmeye hayır diyemez:
‘’ Sevişmeyi reddetmek eşi reddetmek’’ anlamına gelir ile ‘’Cinsel sorunu olmayan bir kişi cinsel talebe hayır diyemez.’’ varsayımlarının bir bileşeni olan bu yanlış inanış birçok erkeğin ve kadının cinsel kimliklerine ve cinsel güçlerine laf gelmesin diye istemedikleri halde cinsel ilişkiye girmelerine neden olmaktadır. İsteksizce veya çatışmalı olarak başlanan bir cinsel ilişki de doğal olarak haz verici olmamakta ya da hazzın kalitesinin düşmesine yol açmaktadır.
Olgun kadın birleşmeyle orgazm olmalıdır:
Birçok kadın cinsel birleşmeyle orgazm olamamaktadır. Ancak bu yanlış inanış cinsel birleşmeyle orgazm olmayan kadının kendisini eksik hissetmesine ve farklı haz arayışına girmemesine yol açmaktadır.
D – Cinsel İşlevlerle İlgili Yanlış İnanışlar
Güçlü erkekler üst üste birkaç kez sevişebilirler:
Pornografinin ve erkekler arasında böbürlenmelerin yarattığı bu yanlış inanış erkeklerin kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açmaktadır.
Bir erkek ne kadar sık ve üst üste sevişebiliyorsa o kadar güçlüdür:
Cinsel yaşamı ve ilişkiyi sevişme sayısına indiren bu yanlış inanışın ardında kadınları sadece cinsel bir meta olarak algılayan ayırımcı anlayış yatmaktadır.
Bir kez cinsel sorun yaşanırsa bu tekrarlayacak demektir:
Bu yanlış inanış, cinsel sorunların uzamasına yol açmaktadır.
E-Cinsel Anatomiyle İlgili Yanlış İnanışlar
Erkek cinsel organının büyüklüğü oranında zevk verir:
Erkeklerin cinsel kimlikleriyle ilgili kuşkuları en çok penis boylarının yeterli olup olmaması ile ilgili kaygılarla kendini göstermektedir. Pornografik yayınlarla da pekiştirilen bu cinsel mit, kadınların tatmin olabilmesinin ancak büyük bir penis ile mümkün olabileceği önyargısına neden olmaktadır. Pek çok erkek kendi cinsel organının boyutlarını etraftan duyduğu abartılı tanımlamalarla karşılaştırarak yetersizlik hissi ve endişe duyabilir. Bir erkeğin penisinin küçük olması onun cinsel anlamda yetersiz olduğu anlamına gelmez. Aksine büyük penis çoğu kez kadınlara acı verir.
Penisin vajinaya girişi zordur:
Birçok vajinismuslu kadın penisin vajinaya giremeyeceğine ilişkin inanca sahiptir.
İlk cinsel birleşmede kan gelmezse kız bakire değildir.
Bu yanlış inanışın toplumuzda çok üzücü sonuçları olmuştur.Kızlık zarı bazı kadınlarda son derece esnek bir yapıya sahip olup defalarca da ilişkiye girilse de kanama olmaz.
Yapılan çalışmalar %30 oranında kadınların esnek kızlık zarı yapısına sahip olduğunu gösteriyor. Bazı kızlık zarlarının da esnek olmamasına rağmen dokularında damar olmaması nedeniyle kanamanın olmaması görülmektedir ve bu çok normaldir.
İlk cinsel ilişkide “başarısız” olan erkek, erkek değildir:
Gerdek gecesi ve kanlı çarşaf geleneği ilk cinsel ilişkiyi toplumsal bir sorun haline getirir ki toplumun gözaltında cereyan eden bu “başarısızlık algısı” erkeği cinsel kimliğinden ve seceresinden kuşkuya götürür.
İlk cinsel ilişki kadın için çok ızdırap vericidir. Kadın için tehlikeli olabilir:
Cinsel ilişkinin kadınlar için katlanılması gereken bir görev olduğu inancının yerleştirilmesinin basamaklarından biri cinsel ilişkiyi zevk alınmayacak bir şey olarak sunmakla kalmayıp onu ızdırap verici olarak tanımlamayı gerektirir. Özellikle somut ve gerçek bir acının yaşanacağı ilk cinsel ilişkideki ağrının abartılması bu inancın yerleştirilmesi için gereklidir.
Sürtünme ile kızlık zarı bozulabilir:
Kızlık zarının hemen bozulabilen bir şey olarak yerleştirilmesi tedbirli olmayı arttıran ve cinsel yakınlık şöyle dursun onu çağrıştıracak olaylardan bile uzak durulması gerektiğini öğreten bir yanlış inanıştır.
Evlenmeden önce kızlık zarının bozulmaması için çok tedbirli olunmalıdır:
Kızlık zarının kutsallığını ve her an onu korumak gerektiğini yerleştirebilmek amacıyla geliştirilmiş izlenimi veren çok sayıda yanlış inanış vardır. Bunlar bisiklete binmek, ağaca çıkmak gibi kısmen ilgili şeyler olabileceği gibi bacaklarını açıp oturmak, el ele tutuşmak gibi ilgisiz şeyler de olabilmektedir.
Mastürbasyon ile kızlık zarı bozulur:
Gençlerin sadece başkalarıyla cinsel yakınlık kurmalarını engellemek yeterli olmayabileceğinden cinsel arzularının farkına varmalarını engellemek ve özellikle orgazmın hazzını öğrenmeleri tehlikesini ortadan kaldırmak için geliştirilmiş bir grup inanışta mastürbasyonun tehlikeli ve zararlı olabileceğine aittir.
F-Hamile Kalmayla İlgili Yanlış İnanışlar
Öpüşme, dokunma gibi yakınlaşmalarla hamile kalınabilir:
Cinsel birleşme olmaksızın çeşitli cinsel yakınlıkların hamileliğe yol açabileceğine dair inanışlar ve bu gibi inanışların işlevleri gençleri evlenmeden önce cinsel yakınlıklara karşı “korumak” ve her türden cinsel yakınlığın tehlikeli olduğu inancını yerleştirmektir. Ama insanlar cinsel yakınlığın her biçiminin tehlikeli olabileceğine inandıklarında cinsel yaşamlarında da rahat olamazlar.
Hamileyken kurulan cinsel ilişki bebeğe zarar verir:
Bu cinsel mit yüzünden hamilelik döneminde çiftler, bireysel tatminlerini ön plana çıkarıyorlar ve eşler mastürbasyon yaparak cinsel doyuma ulaşmaya çalışıyorlar. Tabi aynı sorun doğum sonrasında da devam ediyor.
Bu cinsel mit kadının ilişki sırasında enfeksiyon kapacağı ve emzirme yoluyla hastalığını bebeğine bulaştıracağı cinsel mitini de daha sonra beraberinde getirebiliyor. Bu durum eşlerin cinsel yaşamdan uzaklaşmalarına neden oluyor.
Gerçekte ise; Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı bir hekim tarafından aksi söylenmedikçe, gebelik sırasında ilk 6 ay cinsel birleşmenin bir sakıncası yoktur ve orgazm kasılmalarından dolayı bebek kafa travması veya beyin sarsıntısı geçirmez.
Uyarılma Bozukluğuna Eşlik Eden Mitler
Cinsel ilişki, cinsel birleşme demektir.
Cinsellikte kadının uyarılması gerekir.
Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır, sevişme hakkında konuşmak ve düşünmek onu bozar.
Sevişme sırasında fantezi kurmak yanlıştır.
Kadınlarda orgazm cinsel birleşme ile sağlanmalıdır.
Cinsellik içgüdüseldir, öğrenilmez.
Cinsel fanteziler ahlak dışı, sapık ve sadakatsiz davranışlardır.
Cinsel Tiksinti Bozukluğuna Yol Açan Mitler
Meni mikrop taşıyan bir salgıdır.
Meni kötü kokar bu nedenle temiz değildir.
Meni değen yer hemen temizlenmelidir, bulaştığı yere zarar verir.
Cinsel organlar temiz değillerdir, elle ya da ağız ile dokunulmamalıdır.
Cinsel İstek Bozukluğuna Yol Açan Mitler
Kadının cinsel isteğini baskılaması, eşine, partnerine onu cinsel olarak arzuladığını çok fazla hissettirmemesi gerekir.
Kadının cinsel isteği cinsellik dışındaki olaylardan etkilenmez.
Kadın istemese de kocasına karşı görevi olduğu için cinselliği yaşamak zorundadır.
Kadın evlenene kadar cinsellikle ilgili hiçbir şey öğrenmemelidir.
Cinsel ilişkide kadının cinsel isteğinin, uyarılmasının, haz almasının önemi yoktur.
Cinsel isteksizlikle başvuran her kadın cinsel istek azlığı yaşamaktadır.
Cinsel istek doğal olarak herkeste vardır. İsteği oluşturmak ya da artırmak için yapılabilecek hiçbir şey yoktur.
Kadının cinsel isteği partnerine göre az ise mutlaka rahatsızlığı vardır.
Normal çiftlerin cinsel ilişki sıklığı, yirmili ve otuzlu yaşlar için haftada en az dört olmalıdır. Sürekli olarak daha az olması düşük cinsel isteğin göstergesidir.
Kadın duygusal ilişkisinde problem yaşasa da cinselliği olağan olarak yaşar, cinsellik ilişki sorunlarından ayrı bir şeydir.
Orgazm Bozukluğuna Yol Açan Mitler
Cinsel ilişki, cinsel birleşme demektir.
Masturbasyon zararlıdır.
Cinsellik içgüdüseldir, öğrenilmez.
Kadınlarda orgazm cinsel birleşme ile sağlanmalıdır.
Masturbasyonun cinsel güce zarar verici etkisi olabilir.
Oral seks, olgunlaşmamışlığın göstergesidir ve güvensizdir.
Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır, sevişme hakkında konuşmak ve düşünmek onu bozar.
İstenmeyen gebelikleri önlemek, yalnız kadının sorumluluğundadır.
İyi bir sevgili (eş), hemen her cinsel birleşmelerinde partnerine orgazm yaşatabilmelidir.
Çift için “aynı anda orgazm” gerçekleştirilmesi gereken en önemli amaç olmalıdır.
Yararlanılan Kaynaklar:
-Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Dr. Cem KEÇE “Cisnel Terapi Eğitimi” notları
– Bir Kaçınma ve Erteleme Hastalığı olan Vajinismus’un Üstesinden Gelmek, Dr.Cem KEÇE, Kasım 2007, Ankara
– Evlilk ve Çift Terapisi, Gerald W. Weeks&Stephen R. Treat, Pusula Yayınevi, Ankara 2012
-Bir Denetimsizlik ve Kontrolsüzlük Hastalığı Olan Erken Boşalmanın Üstesinden Gelmek, Dr. Cem KEÇE