Doktorsitesi.com

Beslenme ve Kanser ilişkisi

Dyt. Seval Komlıca
Dyt. Seval Komlıca
20 Nisan 201665 görüntülenme
Randevu Al
Beslenme ve Kanser ilişkisi

Kanser hastalıklarının % 40 – 60’ının beslenme ile ilgili olduklarına dair pek çok ipucu saptanmıştır. Öncelikle kötü beslenmenin, bağışıklık sistemini güçsüz bırakması nedeniyle tümörlerin oluşmasına yol açabildiği bilinmektedir. Ayrıca yiyecekler de tümör oluşturan, ya da tümör oluşumunu engelleyen maddeler içerebilirler. Çok fazla miktarlarda enerji verici besinler, yağ, alkol ve nitrat alınması, tümör oluşumunu teşvik eder, buna karşın yüksek oranda lifli maddeler, A (karoten), C ve E vitaminleri ile beslenme, tümörleri engelleyici etki yapabilir. Etin yüksek ısıda ızgara yapılması ya da kızartılması sırasında meydana gelen birçok madde, tümör oluşumuna yol açabilir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, enerji verici besinler bakımından zayıf bir beslenmede yeterince vitamin ve mineral maddeler verilirse, tümör oluşumu oranının belirgin bir biçimde düştüğü, en azından tümör oluşumuna neden olan maddelerin daha az toksik etki yaptıkları kesin olarak kanıtlanmıştır. Bu hayvanların çok daha uzun yaşadıkları da bunu göstermektedir.

C vitamininin tümör oluşumunu doğrudan doğruya etkileyip etkilemediği henüz tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Ama hiç değilse midede kanserojen nitrozaminlerin oluşumunu engellemekle, organizmaya giren nitratların olumsuz etkisini kısmen hafiflettiği olasıdır. Bu nedenle de sebzelerdeki nitrat, fazla toksik etki yapamaz. Ayrıca lifli maddelerle beslenme, kalın bağırsak kanserinin oluşmasına karşı koruyabilir, çünkü lifli besinler bağırsakta kanserojenlerin oluşmasını ve etki yapmasını frenler. Kalın bağırsak kanserine giderek daha sık rastlanmasının, batı ülkelerinde lifli maddeler bakımından nispeten daha fakir olan beslenme biçiminin, dünyanın başka ülkelerinde de yaygınlaşması ile açıklanabileceği öne sürülmektedir. Bunun tam tersine, endüstri ülkelerinde mide kanseri vakaları azalmıştır. Bu durum da, günümüzde buzdolabı ve derin dondurucular sayesinde yiyeceklerin daha güvenle saklanabilmeleri ile açıklanabilir. Böylece yiyeceklerin saklanması için eskisi kadar çok tuz kullanılmamakta, daha az mantar zehirleri oluşmakta ve dumanla, isle bozulmaya karşı korunmuş “füme” yiyecekler fazla tüketilmemektedir.

Demek oluyor ki, tümöre bağlı hastalıkların önlenmesinde sağlıklı beslenmenin büyük önemi vardır, çünkü erken tanı yöntemleri hem oldukça masraflıdır, hem de çok defa tümörlerin varlığı saptandığında, tedavi için artık çok geç kalınmıştır. Tümör hastalıkları sık sık oldukça genç yaşlarda görüldüğünden ve büyük acılara neden olduklarından, bu konu üzerinde önemle durmak gerekir.

Yazar Hakkında

Dyt. Seval Komlıca

Dyt. Seval Komlıca

Dyt. Seval KOMLICA, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde tamamlayarak Diyetisyen unvanı almıştır.  Üniversite eğitiminin yanı sıra Obezite Diyetisyenliği, Klinik Nütrisyon Diyetisyenliği, Onkoloji Diyetisyenliği, Diyabet Diyetisyenliği, İletişim Becerileri ve Psiko-Eğitim, Kardiyoloji Diyetisyenliği, Çocuk ve Ergen Obezitesi, Çocuk Hastalıklarında Beslenme, Spor Diyetisyenliği, Hastalıklarda Diyet Tedavisinin Klinik Uygulamaları, Anorexia'dan Obeziteye Yeme Bozuklukları ve Profesyonel Yaşam Koçluğu alanlarında da eğitimler almıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır