Başarı üzerine

Bizim başarı algımız bize öğretildiği üzere hep “en”ler üzerine kuruludur. Bir sınavda en yüksek puanı kimin aldığı, kimin en zengin olduğu, kimin yarışmada birinci geldiği gibi bir çok şeyi görerek kendimizi başarılı olarak adlandırabilmek için “en”ler arasında girmemiz gerektiğini düşünürüz. Aslında bu yanlış bir düşüncedir çünkü kimse eşit şartlarda yarışmaz dolayısıyla adaletli bir yarış söz konusu değildir. Genetik özelliklerimiz, çevre şartlarımız, yaşadığımız coğrafya gibi bir çok özellik bizlerin her bir konudaki gelişimini doğrudan ve farklı açılardan etkiler. Başarı hikayelerini hepimiz bir yerlerden dinlemiş veya okumuşuzdur. Bu başarı hikayelerinde dikkat çeken nokta hikayedir ve hikaye hep ne zorluklar sonucunda kişinin o noktaya geldiği üzerine kurulmuştur. Mesela kendisine miras kalan bir şirketin başına geçen ve hem rütbe itibariyle hem de para açısından bir çok insandan yüksek bir konumda olan bir insanın başarı hikayesi diye bir şey görmeyiz çünkü kendisinin çabalamadan doğrudan kendisine verilen bir şey söz konusudur. Ancak köyde doğan ve büyüyen, okuma yazması ve parası olmadan kendi imkanlarıyla kendi çiftliğini kuran, büyüten, satışlarını artıran ve diğer insanlara ilham olan bir çok kişinin hikayesini hepimiz duyarız. İlk örnekteki insan ikinci örnekteki insandan daha “üst” bir rütbede ve daha fazla parası olmasına rağmen başarılı olarak nitelendirdiğimiz ve hikayesini duyduğumuz kişi ikinci kişidir çünkü aslında başarı nerede olduğunla ilgili değil o noktaya gelirken ne kadar zorlukla yüzleştiğimizle ilgili bir meseledir. Masallarda prens, prensesi kurtarmak için ejderhayla savaşırken kılıcını kullanır ve ejderhayı öldürüp kahraman olur. Eğer bu prens tankla ejderhayı öldürseydi ne kahraman olurdu ne de kimse adını duyardı. Bu yüzden kendi başarımızı değerlendirirken diğer insanlarla kıyaslamak ya da hangi konumda olduğumuza bakmak yerine hangi zorlukları aştığımızı kendi içimizde değerlendirip sadece kendimize hesap vermeliyiz. Çünkü hangi şartlarda olduğumuzu, neler yaşadığımızı bizden daha iyi kimse bilemez. Başarının ölçütü başkası değil, dünkü biziz.

Başarı üzerine

Bizim başarı algımız bize öğretildiği üzere hep “en”ler üzerine kuruludur. Bir sınavda en yüksek puanı kimin aldığı, kimin en zengin olduğu, kimin yarışmada birinci geldiği gibi bir çok şeyi görerek kendimizi başarılı olarak adlandırabilmek için “en”ler arasında girmemiz gerektiğini düşünürüz. Aslında bu yanlış bir düşüncedir çünkü kimse eşit şartlarda yarışmaz dolayısıyla adaletli bir yarış söz konusu değildir. Genetik özelliklerimiz, çevre şartlarımız, yaşadığımız coğrafya gibi bir çok özellik bizlerin her bir konudaki gelişimini doğrudan ve farklı açılardan etkiler. Başarı hikayelerini hepimiz bir yerlerden dinlemiş veya okumuşuzdur. Bu başarı hikayelerinde dikkat çeken nokta hikayedir ve hikaye hep ne zorluklar sonucunda kişinin o noktaya geldiği üzerine kurulmuştur. Mesela kendisine miras kalan bir şirketin başına geçen ve hem rütbe itibariyle hem de para açısından bir çok insandan yüksek bir konumda olan bir insanın başarı hikayesi diye bir şey görmeyiz çünkü kendisinin çabalamadan doğrudan kendisine verilen bir şey söz konusudur. Ancak köyde doğan ve büyüyen, okuma yazması ve parası olmadan kendi imkanlarıyla kendi çiftliğini kuran, büyüten, satışlarını artıran ve diğer insanlara ilham olan bir çok kişinin hikayesini hepimiz duyarız. İlk örnekteki insan ikinci örnekteki insandan daha “üst” bir rütbede ve daha fazla parası olmasına rağmen başarılı olarak nitelendirdiğimiz ve hikayesini duyduğumuz kişi ikinci kişidir çünkü aslında başarı nerede olduğunla ilgili değil o noktaya gelirken ne kadar zorlukla yüzleştiğimizle ilgili bir meseledir. Masallarda prens, prensesi kurtarmak için ejderhayla savaşırken kılıcını kullanır ve ejderhayı öldürüp kahraman olur. Eğer bu prens tankla ejderhayı öldürseydi ne kahraman olurdu ne de kimse adını duyardı. Bu yüzden kendi başarımızı değerlendirirken diğer insanlarla kıyaslamak ya da hangi konumda olduğumuza bakmak yerine hangi zorlukları aştığımızı kendi içimizde değerlendirip sadece kendimize hesap vermeliyiz. Çünkü hangi şartlarda olduğumuzu, neler yaşadığımızı bizden daha iyi kimse bilemez. Başarının ölçütü başkası değil, dünkü biziz

Bu makale 16 Aralık 2023 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psikoterapist Şamil Kurt

Psikolog Şamil Kurt 2020 yılında Kapadokya Üniversitesi Psikoloji (tam burslu) bölümünden onur derecesi ile mezun olmuştur. Eğitimini almış olduğu psikolojik testler ile Çözüm Odaklı Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi ve Psikanalitik alanda yaptığı okumaları harmanlayarak danışanlara bütüncül bir perspektiften yardımcı olmakta aynı zamanda sinirbilim, beyin, beslenme, sosyal psikoloji gibi insanın psikolojik rahatsızlıklarına sebep olan, besleyen veya eşlik eden bir çok faktörle ilgili de okumalar yapıp etkinliklere katılmaktadır. Yaşadığımız sorunlar benzer olsada bu sorunları deneyimleme şeklimiz ve bunları oluşturan sebepler her bireyde farklılık gösterdiği için bireyi şuanki durumuna getiren deneyimleri keşfetmesine eşlik ederek bireye özel çözüm yolları bulmaya yardımcı olmaktadır.

Etiketler
Başarı oranı
Psikoterapist Şamil Kurt
Psikoterapist Şamil Kurt
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube