Aşırı kıskançlık ilişkiye nasıl zarar verir?...

Aşırı kıskançlık ilişkiye nasıl zarar verir?...

Sağlam bir ilişki temeli güven, sevgi ve saygı üzerine kurulmuş; iki tarafında değerli hissetmesi, hissetirmesi ile sürebilen bir paylaşımdır. Birini sahiplenmek ve aynı zamanda aidiyet duygusu geliştirmek ilişkiler için kuvvetli bir bağ oluşturur. Fakat ilişkilerde kıskançlık sıkça rastlanılan çoğu zamanda ciddi sorunlar yaratan bir durumdur. İnsanın sevdiğini sakınması, tehlikelere karşı koruması ve kollaması iç güdüsel olsa da bu duygunun aşırılığı karşı tarafı ilişki süresince yıpratır, ve ilişkinin ruhuna zarar verir…

1922’’de Freud normal kıskançlığın bile mantık dışı bir olay sayılması gerektiğini, böyle bir duygunun bilinç denetimi altında olmadığı gibi, dış dünyanın herkesçe paylaşılan gerçekliği içinde yaşanan durumlarla orantısız olduğu görüşünü dile getirmişti.

Adını ünlü yazar William Shakespeare’’in “Othello” adlı eserinden alan bu rahatsızlık, kişinin  sevdiği birini hastalık derecesinde kıskanması durumu olarak ifade edilmektedir. Sevginin kaybı ya da kaybedilme tehlikesi, sevilen kişiye ve bir rakibe karşı duyulan düşmanlık ve kendine saygıyı azaltan narsistik darbe kıskançlık duygusunu oluşturan temel öğeler olmuştur.

Aşırı kıskançlık duygusu ile kişi karşı tarafa kısıtlamalar getirir. Bu sınırlandırma bireyin kendi potansiyelini gerçekleştirme; İş hayatı, sosyal hayatı, arkadaş ilişkileri, akrabalık bağları olmak üzere pek çok konuda özgür hissetmesini engeller. Daha ileri boyutlarda kıskanç kişi kendine de zarar vermeye başlar; sahip olduğu nitelikleri ve potansiyelin farkına varamaz. Çünkü bu kişi başkasının sahip olduklarına ve olacaklarına daha fazla odaklanmıştır. Karşı tarafın gelişime dair ufacık bir adımı o kişide “narsistik bir yara açar” ve yine kendini değersiz ve yetersiz hisseder.

Patoloji boyutta kıskançlık ilişkide gergin bir ortam yaratır,. Çiftlerin birbirlerinden soğuması, uzaklaşması ile  güvensizlik, sevgisizlik ve değersizlik duygularını pekiştirir. Bu durum çiftlerin cinsel hayatlarına da yansır; Sevgi, güven ve saygının sürdürelemediği bir ilişkide tutkulu bir cinsellik beklenemez.

Bu sebeplerle bir ilişki yaşarken kimsenin sahibi olmadığımızı unutmamamız gerekir. Biz olmak diğerinin hayatına nüfuz etmek, onun özgürlüğünü kısıtlamak demek değildir; ne olursa olsun bireylerin sağlıklı bir ilişki yaşayabilmesi ve bu ilişkinin sürdürülebilmesi için özel hayatlarının iki kişilik yaşamda da devam ediyor olması önem arz eder.

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Handan Horasan

Psk. Handan HORASAN, 29 Ekim 1990 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Lise öğrenimini 2008 yılında Arnavutköy Korkmaz Yiğit Anadolu Lisesi’nde bitirdikten sonra aynı yıl burslu olarak Bahçeşehir Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’nü kazanmıştır. Lisans eğitimini 2013 yılında başarıyla tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. 2014 yılında Maltepe Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında başladığı Yüksek Lisans eğitimine ise halen devam etmektedir. Lisans eğitimi süresince Haydarpaşa Numune Hastanesi, Üsküdar Devlet Hastanesi ve Bengi Semerci Enstitüsü gibi Türkiye’nin saydın kurumlarında çeşitli stajlar yapmış olan Psk. Handan HORASAN, 2014 yılından beri Özel Gülen Çocuklar Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde Psikolog “zeka geriliği ve buna bağlı öğrenme güçlüğü olan (otizm, down sendrom vb.) çocukların sosyal becerilerini geliştirmek için ça ...

Etiketler
Kıskançlık
Psk. Handan Horasan
Psk. Handan Horasan
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube