Arkadaş olayım derken ilişkinizin dengesi bozulmasın


Çocuklarını yetiştirirken dengeyi bulmakta zorlanan ebeveynler, sadece bir otorite simgesi olmak yerine çocuklarıyla arkadaş olmaya çalışıyor. Bu da akıllara “çocukla arkadaş olmak mı yoksa ebeveyn kalmak mı daha doğrudur?” sorusunu gündeme getiriyor.
Günümüzde ebeveynler çocukları ile arkadaşlık ilişkisinin daha sağlıklı olduğuna inanıyor. Ancak çocuklar ailenin arkadaşlığından ziyade onlarda net ve sağlam duruşlarıyla anne-baba vasıflarına ihtiyaç duyuyor. Anne-babalar, bu konuda ebeveynlik rolünde net bir biçimde durmalıdır. Çocuğuyla yakın ilişkide olmakla, arkadaş olmak anne babalar tarafından karıştırılmakta, bu durumun ebeveyn çocuk ilişkisinin doğasına aykırıdır ve anne baba bunu çok istese bile çocuğu ile arkadaş olamaz. Çocuklar ergenlik dönemine kadar ailesiyle biz bilinci yaşarlar ve aileyi güvenli kale olarak görürler. Çocuklar için sevgi, bakım ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması yeterlidir. Özellikle ergenlik döneminde çocuğun arkadaşları ailenin önüne geçer ve bu normaldir. AilelerİN ergenlik dönemindeki gencin, çocukluktan çıktığını kabullenerek ihtiyaç duyduğunda rahatlıkla ulaşabileceği bir yerde durmaları gereklidir.
Arkadaş olmaya ihtiyacı yoktur
“Çocuğumla arkadaşım” diyen yetişkin kendini kandırır. Bir çocuğun anne ve babasıyla arkadaşlık etme ihtiyacı yoktur. Olsa olsa bu anne ya da babanın ihtiyacıdır. Çocuğuyla olan sınırları ortadan kaldıran yetişkin, kendisine, böyle davranarak hangi ruhsal ihtiyacın karşılamaya çalıştığını sormalıdır. Aile düzlemindeki ilişkiler arkadaşlığı barındırmaya yatkın ve müsait değildir ve arkadaşlık ilişkisi bir eşitler ilişkisidir. Anne ve baba doğaları gereği arkadaş statüsünde değildir. Arkadaş olmaya çalışırken kayan rol dengeleri çocuğu arafta bırakır ve ait olduğu düzlemde dengede kalmasını zorlaştıracaktır. Çocuklarla olan ilişkiler anne baba duruşu ile daha sağlıklı yaşanabilir.
Aranızda bir sınır olmalı
Bir çocuk ve yetişkinin yaşamı algılayışları birbirinden çok farklıdır. Anne-baba yetişkindir. Küçük bir çocuğun yetişkinlerin dünyasında olan biten her şeyi bilmesi gerekmez, zaten yetişkinin beklentisi doğrultusunda algılayamaz da. Gereğinden fazla detay, açıklama, hak ve özgürlük çocuklarda rolleri ile ilgili karmaşa yaratabilir. Çocuklar sağlıklı işleyen, sevecen ve duyarlı bir otoriteye ihtiyaç duyarlar ve bu şekilde yaşama karşı güven duyguları da artacaktır. Katı ve itaatkar bir otorite aslında işe yaramaz, sadece çocuğu sindirmeye ya da direnç göstermesine neden olur. Bu da çocuğun kişilik gelişimi için uygun bir zemin oluşturmaz. Anne baba olmak sınır ve kural koymaktan ibaret değildir. İlişkisini bozmamak, çatışmadan kaçınmak ya da çocuğundan aldığı sevgiyi ve ilgiyi daim kılmak için sınırlar koymayan ebeveynlerin bu şekilde çocuğun gelişimsel özelliklerinin sekteye uğrayacağını unutmaması gerekir.