Annelik, kadınlık ve bağlanma

Annelik, kadınlık ve bağlanma

Bağlanma bakım verenizimle ilk etkileşimle oluşan sağlıklı bir duygusal bağın gelişmesi anlamına geliyor. Nedir bu stres anında güvenli bir üs , keşif için güvenli bir temelin olması.. bunlar yetişkinlik dönemimizide ki gelişimimizin yapı taşlarını oluşturur. Ebeveynim beni fark etti mi ihtiyaçlarımı anladımı ve karşıladı mı duygusal ve ruhsal olarak güvendemiydim. Keşfe izin verildi mi

Güvenli kaygılı ve kaçıngan olarak ebeveynimize bağlanmış olabiliriz ilk dönemde, sevecen bi ebeveynimiz yoksa,ihtiyaçlarımızı anlamamışsa reddetmişse, öfkeliyse, korkutucuysa, bizimle oynamamışsa, dokunup öpmemişse ne oluyor biz yetişkinliğimizde kaygılı kaçınan dirençli dağınık kişiler oluyoruz. Bir bakalım çocukluğumuza biz nasıl bir bakım verene sahiptik neler yaşadık. Ağladığımızda korktuğumuzda neler oluyordu. Başımız sıkıştığında neler yapıyorduk? Dönelim bugüne… Bu yaşadıklarımız yetişkinliğimizde bizi nasıl etkiledi? Aslında bu nesilden nesile aktarılan bir durum ve kısır döngüler halinde devam ediyor. Örneğin; yoğun kaygı ailevi nedenlerden dolayı vardır. Tabii kültüründe önemi çoktur ve kültür ailemizin ailesidir. Ailemizin ailesinde hastalık varsa tüm aile aynı hastalıkla mücadele eder.

Kadını aslında bir çok zorluğa rağmen ayakta tutan sezgisel yanıdır. Örneğin; bir kız doğdu ve doğduğu andan itibaren öğrenilmiş kalıplar içerisinde nazik olması kibar olması entelektüel olması öğretilmeye başlanır. Ve büyüdükçe bu kişi toplum ve ailesi tarafından kabul görmek adına bu kalıpların içerisine sığmaya çalışır. Aslında bu kız çocuğu nasıl biri olmak istiyordu? Aslında kim var orada? Kendini kabulden öte başkalarının onu nasıl kabul edeceğine doğru şekillenmeye başlar. Daha doğu kültürlerinde ise erkek çocuğuna verilen önemden dolayı veya annenin erkek çocuğuna fazlaca ilgisinden dolayı cinsiyet kimliğini kabul etmeyen kişiler görürüz. Bu en belirgin ergenlikte görülür. Regl olmak istememe, göğüslerini saklama, büyümeyi reddetme gibi..

Kendi kimlikleriyle bütünleşmele ilgilisi vardır. Kadın üstü kapalı baskılara maruz kaldıkça özgürlüklerini yitirirler. İçgüdüsel sezgileri ile iletişimleri kopmaya başlar. Yarı yarıya harap olmuş yaşar. Fakat her zaman sezgisel olarak ortayada çıkma eğilimindedirler. Kalıpları ara ara reddetme başkaldırma gibi. Kadının algılanış biçimine ayak uydurma ve kabul görmek üzerine yetiştirilen kadınlar gebelik, emzirme, büyütme, doğurma çemberi arasında yaşayınca gün sonu yorgunlukları zamanla depresif ve yorgun bir hale getirir. O kadın yaratma, üretme ve çabalama üzerine gün sonu yorgunluğu çekemezler ve içgüdüsel sezgisiyle tekrar iletişim kurana kadar ruh halleri gittikçe çökkünleşir. ‘Yaşamak nede güzel şey!’ demez. Tüm kadınlar dinleyici, teşvik edici, hayalperest, telkin edici, gözlemci ve yaratıcıdır. Fakat zamanla baskı ve yetiştirilme doğaları gereği sezgileriyle iletişimi kopar ve bunlardan yoksunmuş gibi yetersiz ve değersiz hissetmeye başlarlar.

Bağlanma burada devreye giriyor. Sizin sezginizi, yaratıcılığını ve kim olduğunuzu merak etmeyen, size hayat yolculuğunuzda eşlik etmek yerine yalnızca öğüt veren suçlayan ve eleştiren ebeveynle büyümüşseniz sezgilerini ve varolan gücünüzle iletişiminiz kopmuş olabilir. içinde ki güçle ilişkisinin kesilmesi; yorgun, çaresiz, kırılgan, çökkün, karışık, korkmuş, suskun, cansız, kızgın, anlamsız ve bastırılmış hissettirir. Kendi temposunda ısrar etmeyen kendi başınalıktan korkan, dilini tutmaktan korkan, yeniyi denemekten korkmak gibi bir sürü olumsuz durum içinde hisseden kişi kadının doğal ve doğasında uzak olduğu anlamına gelmekte çünkü kadın hayat vericidir, yaratıcıdır, baş etme gücü doğuştan var olandır. Sahte elbiseler içinde, aslında içinde iyi hissetmesede uyum sağlamak için öyle-miş gibi yapan kadınlar doğalarından uzaklaşırlar. Kadınlar doğaları gereği yaratıcılıkla meşgul olmalıdırlar.

Ruhunuzu her beslediğinizde onun gelişimini güvence altına alırız. Berrak bir görüş ve benlik bütünlüğü sayesinde serpilip gelişir. İç güdüsel hayatlarının en derin bilgilerine ulaşmaları özgür kılar, ve asıl benliklerini görmelerini sağlar. Cömert ve özgür olmalıdır. Kendi bilme yeteneğine ve sezgilerinin tekrardan açığa çıkmasına izin vermelidir. Ruhumuzu ve geçmişimizi kabul ettikçe özgürleşiriz. Benim ruh sesime ne oldu? İçgüdüsel benliğimle ilişkim ne durumda? En son ne zaman özgürce konuştum? Hayatı tekrar ne zaman canlı kılarım? Ruhumuz kendi içgüdüsel sezgilerimizle iletişimi kestiğinde çöle dönüşür ama yeşertmekte bizim elimizde. İnsanın acılarının çoğu özensiz yetiştirilmeyle bağlantılıdır. Bu bizim üstümüzde yıpratıcı ve öldürücü baskı kurar. Gerçekliğimizden kopartır. Her kadının kendine ait saf dili vardır. Hanım hanımcık hoşa gider hale gelmenizi mi istiyor yoksa özgürce giyinmek ve konuşmak mı istiyor? Fakat kadınlar nasıl bir ikilemde olurlarsa olsunlar zihinleri onları bilinçli davranmak konusunda ısrarcı olurlar. Gölgelerimizin ardını araştırmalı ve bol bol soru sormalıyız.

Bu makale 5 Ağustos 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Hilal Uçak

Uzman Klinik Psikolog Hilal Uçak lise öğreniminin ardından lisans eğitimini Yeditepe Üniversitesi'nde tamamlamıştır. Yüksek lisansını Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Anabilim Dalı'nda "Öfke İfade Tarzlarının Çocukluk Çağı Travması ve Bağlanma Stilleri ile Değerlendirilmesi" başlıklı tezi ile Prof. Dr. Sinan Canan danışmanlığında tamamlayıp Klinik Psikolog Unvanını almıştır.  Fransız Lape Hastanesi ve NP Beyin Hastanesi'nde stajlarını tamamlamıştır. Eğitim hayatının ardından özel bir eğitim kurumunda kurum müdürlüğü yapmıştır. Uzman Klinik Psikolog Hilal Uçak mesleki hayatına çocuk, ergen ve yetişkin terapistliği  ile devam ettirmektedir. EMDR Derneği ve Theraplay Derneği üyesidir. Ayrıca, Çocuk Kitabı olan; Ayşe Sıfır Atık Öğreniyor 1 kitabının yazarıdır. Yetişkinlerde İlgi Alanları; Depresyon, panik atak, travma, sosyal ...

Etiketler
Kadın
Uzm. Psk. Hilal Uçak
Uzm. Psk. Hilal Uçak
İstanbul - Klinik Psikolog
Facebook Twitter Instagram Youtube