Ana baba tutumlarının çocuğun sosyalleşmesindeki etkisi


İnsan ilişkileri içinde en uzun ömürlü ve en önemli etkileri olanı hiç kuşkusuz ana-baba ile çocuklar arasında olan ilişkilerdir. Aslında bir çocuğun yetişmesinden, başarı ya da başarısızlıklarından yalnızca veya yüzde yüz ana-babayı sorumlu tutmak doğru değildir. Çünkü çocuk, yalnızca ana-babasının, aile eğitiminin etkisi altında kalmış olsaydı, bir ailedeki tüm çocukların, birçok özellikleri yönünden birbirlerinin aynı olmaları gerekirdi. Her çocuk ailenin bir parçasıdır, fakat onun yetişmesi ve gelişmesinde okulun ve en geniş anlamda toplumunda sorumlulukları, katkıları vardır. Aile de, çocukların yetişmesi sırasında onlara rehberlik ve yardımda bulunan kurumlardan birisidir. Fakat en önemlisidir. Bununla birlikte ana-babaları tarafından gerçekten seçilip sayıldıklarına inanan çocuklar, davranışlarında daha bağımsız ve kendilerine daha çok güvenen insanlar durumuna gelmektedirler.
Ana-baba tutumlarının çocuğun toplumsal gelişimi üzerinde de etkisi vardır;
Aile kurumu, çocuğa alacağı kavramları seçerek vermekte, onları yorumlamakta ve sonucu değerlendirmektedir. Bu seçici ve değerlendirici süreç, çocukla kişisel ve sosyal davranışlarla ilgili değer duygusunun gelişmesiyle sonuçlanmaktadır. Hiç kuşkusuz çocuğun bulunduğu kültür çevresi içinde yer alan ve onu etkileyecek olan gelenek ve kurallar vardır. Ancak yargıların oluştuğu tercihlerin yapıldığı ya da en azından etkilendiği yer ailedir. (Onur, 1997) Kişiliğin gelişmesi bir dizi tercihin geliştirilmesiyle olanaklıdır. Bu tercihler bireyin değerlerini temsil eder ve geniş ölçüde ailenin koşullandırılmasının bir sonucudur. Çocuğun yetiştiği ailenin yapısı, genişliği, ekonomik ve kültürel düzeyi onun ilk sosyal deneyimlerini, dolayısıyla duygusal ve toplumsal gelişimini etkileyecektir.
Her anne-babanın bilerek ya da bilmeyerek çocuklarına karşı tutumu değişik olabilmektedir. Bazı çocuklar daha çok sevilmekte, bazılarına baskı yapılmakta, bazıları istenmeyen çocuk olarak görülmekte, bazılarını ise daha çok hoşgörü gösterilmektedir. Bütün bu anne-baba tutumları,çocuğun hem kişiliğinin, hem de sosyal gelişiminin değişik biçimler kazanmasına neden olmaktadır.
Ailenin gerek çocuğun eğitimine, gerekse duygusal ve toplumsal gelişimine olan katkısı farklı aile üyeleriyle çocuk arasındaki ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Bu ilişkiler, başta aile üyelerinin çocuklarına karşı takındıkları tavır ve davranış biçimleri olmak üzere ailedeki tüm yaşam biçiminin etkisi altındadır. Örneğin; ilgi ve faaliyetlerini çocuklarına yöneltmeleri gerektiğine inanan ve bunu gerçekleştirmeye özen gösteren anne-babaların bulunduğu ailelerde çocuk ailenin en önemli bireyi olarak yetiştirilir.
Bunun tam tersine, çocuklarını sadece gören ancak onları dinlemeyen bazı ailelerde, ailenin en önemli bireyleri erişkinlerdir. Bu tür ailelerde çocuklara verilen görev ve roller ikinci derecededir. Aile üyelerinin tümü çocuğu aynı derece etkilemezler. Aile üyesinin etkili olabilmesi; çocukla arasındaki duygusal ilişkinin varlığına bağlıdır. Çocuğun davranışlarını ailenin etkileyişinde, çocuğun sahip olduğu kişilik özellikleriyle, yaşı büyük rol oynar. Çocuğun yaşı küçük olduğu oranda aile üyelerinin daha etkili olmalarına karşılık, yaşı büyüdükçe, aile dışı bireylerin ve arkadaşlarının etkisi giderek artmakta, aile üyelerinin etkisi ise azalmaktadır. (Yavuzer,1984)