Doktorsitesi.com

Absürt Felsefesi ve Başkaldırı

Psk. Dan. Veysel Hasan Gül
Psk. Dan. Veysel Hasan Gül
6 Eylül 202524 görüntülenme
Randevu Al
Camus’nün absürt ve başkaldırı felsefesi, sanatla yaşamı anlamlı kılma yolunu açar. Pir Sultan, şiirlerinde absürt duygusunu ve başkaldırıyı sanatla işleyerek Anadolu’da bu düşüncenin halk şiirindeki temsilcisi olmuştur.
Absürt Felsefesi ve Başkaldırı

Geleneksel ahlak anlayışına göre itaat etmek bir erdem, itaatsizlik ise bir ahlaksızlıktır. İtaatkârlık, kişiyi itaat ettiği gücün bir parçası haline getirerek kendisini güçlü hissetmesine neden olur. İtaat etmek bu kadar kolay ve güvenli bir yol iken, itaatsizliğe kalkışma cesaretini gösteren kimdir? Erich Fromm, itaatsizliğe kalkışacak, başkaldıracak, hayır diyecek kişiyi, ancak bireyselleşmiş, gelişimini tamamlamış, kendi adına düşünebilme ve duyumsayabilme yetisine ulaşabilmiş bir kişi olarak tanımlar. İtaatsizlik edecek, başkaldıracak kişi bunları göğüsleyebilecek cesarete sahip olmalıdır. Başka bir deyişle başkaldıran insan, kendini gerçekleştirmiş ya da gerçekleştirme cesaretine ve bilincine kavuşmuştur.

 

İtaatsizliğin psikolojik boyutuna ek olarak Camus başkaldırıya felsefi bir yorum getirir. Camus'nün felsefesinin en önemli yapı taşı “absürt” kavramıdır. Başkaldırıyı anlamak için önce “absürt” ü anlamak gerekir. “Absürt” sağduyuya ve aklın kanunlarına zıtlık teşkil eden demektir. Absürt duygusunu açığa çıkaran, hayatın tekdüzeliğidir. Her günün, her durumun bir öncekinin aynı olduğunun farkına varan bilinç aniden uyanır. Büyük bir panikle bu tekdüzeliğe, absürtlüğe çare aramaya başlar. Absürtten kaçmanın tek yolu umut etmek ya da tüm bu olup bitenlere ölümle bir son vermektir. Camus, bu iki kaçış yolunu da reddeden insanın davranışını “başkaldırı” olarak tanımlar.

 

Başkaldırı bazen bir insana, küçük bir zümreye ya da bütün bir idari yapıya yönelik olabilir. Başkaldırının temel ögesi sınırlarının ihlal edildiğini hissederek “hayır” diyen insandır. Başkaldırmak, açıkça başkaldırılan ve çoğunlukla ezici, baskıcı varlığın ya da durumun varlığını kabul etmek anlamına gelmektedir. Bu zıt varlığa karşı kişi kendi varlığını hissetme ve anlamlandırma ihtiyacı hisseder. Böylece başkaldıran insan, yaşama meydan okuyarak onu kendisi için anlamlı hale getirir.

 

Camus, başkaldırıyı akıl dışı dünya ve uyumsuz insan arasındaki ilişkiyle açıklar. Camus’nün felsefesinde dünya aklın alamayacağı düzeydedir, bu akıl dışılık içerisindeki her şey büyük bir absürtlük içindedir. Akıl dışı dünyaya karşı bir yaşam sürdürmek insan için son derece zordur ama buna rağmen o yaşamayı tercih eder. Bu, bir başkaldırıdır. Camus, insanın bu direncini Sisifos mitiyle ilişkilendirir. Yaşamın absürtlüğüne rağmen yaşamayı seçen insan, tıpkı Sisifos’un kayayı umutsuz ve yararsız bir biçimde yukarı taşıyıp durması gibi, kendi yaşamını sürdürmeye devam eder. Çünkü insanın bu dünyadan vazgeçmekten başka yapabileceği şey, bu absürt dünyayı kabul etmek, onunla yaşamanın bir yolunu bulmaktır. Böylece insan, yaşamı anlamlı kılmak için başkaldırı yolunu seçer. İnsanın kendisini gerçekleştirmesinin yolu buradan geçmektedir.

 

Uyumsuz insan başkaldırısını “Don Juan”, “aktör”, “fatih” ve “sanatçı” olmak üzere dört farklı kimlikle gerçekleştirebilir. Camus, bu ilk üç tipi dördüncü tip olan “sanatçı” dan farklı bir yere koyar. Bu tipler, bir yargı oluşturmaktan ve ahlaki başkaldırıdan uzaktırlar. Bunlar yalnızca bir yaşam stili oluştururlar. Dördüncü tip olan sanatçı ise bunlardan farklıdır; Camus yalnızca sanatçının başkaldırısını ahlaki bulur. İnsan, beklentilerine cevap vermeyen bu us dışı dünya karşısında uyumsuz bir bireye dönüşür. Böylece sanatçı kimliğine bürünerek dünyayı kendi özlemlerine göre yeniden oluşturur. Sanatçının yaptığı, bu dünyayı yok etmek değildir. Sanatçı, absürt dünyayı kabul eder, onaylar ama diğer yandan da onun doğurduğu sonuçlara başkaldırır, onları reddeder ve yerine kendi dünyasında yeni bir biçimini inşa eder. O, absürt bulduğu dünyada uyumsuzluk içinde uyumu, çaresizlik içinde çareyi arayarak ahlaki ve ideal bir başkaldırı sergiler. Sanat, sanatçının yaşamı göğüsleme biçimidir. Bunu yaparken önce absürtlüğü onaylar, ardından adaleti, düzeni, iyiliği kurmaya çalıştığı kendi evrenini meydana getirir, kendisini yaşatır. Bu yönüyle sanatçı özgürlüğünü yaşayan kişidir. Eğer dünya/yaşam bu kadar us dışı olmasaydı, sanatın meydana gelmesi de mümkün olmazdı. Camus, sanatın ortaya çıkmasını yaşamın bu örtüklüğüne bağlar.

 

Başkaldırı kavramı çok yönlü olarak düşünüldüğünde ilk insandan, anlatı kahramanına, kahramandan sanatçıya kadar uzanan bir tabloyla karşılaşılır. Varoluşuyla birlikte ilk itaatsizliğini sergileyen insanda isyan, karşı gelme davranışları kodlanmış ancak insan uzun bir zaman bunu reddetmiş ve itaat etmemeyi ahlakdışı görmüş, hatta kendisinden üstün mertebede gördüğü tüm kişi ve kurumlara itaat etmenin bir erdem olduğu gibi insanın öz benliğini istismar eden bir yanılgıya düşmüştür. İnsanın insana karşı verdiği hak arama mücadelesi bir oyunbozanlık, kadere ve yaratıcıya karşı gelme olarak görülmüştür. Ancak masal ve destan gibi halk anlatmaları, idealize ettiği kahramanlarda sıklıkla haksız düzene karşı mücadele veren karakter profilini çizerek insanın varoluşsal davranış biçimini yeniden hatırlatmaktan geri durmamışlardır.

 

İnsan için bu kadar doğal kabul edilen “isyan” tepkisi kendisini folklorik ürünlerde de gösterir. Folklorun beşinci işlevi olarak değerlendirilen protesto, folklorda çatışmaları göz önüne sermek, karşıtlıkları belirginleştirmek, kişinin çıkarlarına uymayan kurulu düzene ve değerlere direnmeleri arkalamak gibi işlevlere yönelik olarak kullanılır. Şiirlerle, türkülerle memnun olunmayan mevcut düzeninin değişimine, yıkılmasına yönelik eylemlerde bulunulmaya çalışıldığı görülür. Köroğlu, Ömer Seyfettin’in Yalnız Efesi hep kurulu düzeni yıkmaya yönelik başkaldırı temalı ürünlerdir. Camus’nün sanat yoluyla başkaldıran, hem de bunu halk şiirinin bir malzemesi olarak kullanan insanı düşünüldüğünde Anadolu coğrafyasında akıllara ilk gelen isimlerden biri kuşkusuz Pir Sultan’dır. Onun şiirlerinde “absürt duygusu” ve başkaldırma arzusu, bunun için seçtiği sanat yolu çok net olarak dikkat çekmektedir. Pir Sultan’ı anlamak için önce onda absürt duygusunun ve başkaldırının ortaya çıkışında rol oynayan etkenleri görmek gerekir.

 

Kaynakça: https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/1185266/absurte-baskaldiran-bir-sanatci-olarak-pir-sultan

Yazarlar: Aynur KOÇAK, Fatma Zehra UĞURCAN

Etiketler

Ruhsal gelişimOnline terapiOnline psikolojik danışmanlıkBireysel psikoterapiBireysel destekAlbert CamusFelsefeErich Fromm

Yazar Hakkında

Psk. Dan. Veysel Hasan Gül

Psk. Dan. Veysel Hasan Gül

Veysel Hasan Gül, Çukurova Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı üniversitede Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü de tamamlayarak çift anadal yapmıştır. Ayrıca Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü yandal programını bitirmiştir. Lisans eğitimini takiben, Millî Eğitim Bakanlığı Ankara Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü’nden "Özel Eğitim Alan Uzmanlığı" almıştır. Aile Danışmanlığı eğitimini ise doğrudan Millî Eğitim Bakanlığı'nın akreditasyonu ve yetkilendirmesi ile tamamlamıştır. Psikoloji alanında kuramsal eğitimlerine varoluş psikoterapi üzerine doktor Erkan Kalem'den temel eğitim ve süpervizyon eğitimlerini almış olup, vaka süpervizyonlarını sürdürmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimini Prof. Dr. Şükrü Uğuz'dan almıştır. Çocuk ve ergenlerde gelişim alanında ilkel refleks eğitimi ve öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu üzerine Brainfit eğitimini Dr. Mehmet Engin Uysal'dan almıştır, süpervizyonlarına devam etmektedir. Birçok özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde kuruculuk, eğitim koordinatörlüğü, okul psikolojik danışmanlığı görevlerinde bulunmuştur. Ayrıca Adana UCİM (Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği) Rehabilitasyon Başkanlığı görevinde bulunmuştur. 2013 yılından bu yana aktif olarak sahada görev yapan Gül, 10 yılı aşkın mesleki deneyime sahiptir. Kariyeri boyunca bireysel danışmanlık, çocuk ve ergen danışmanlığı, aile danışmanlığı ve ruh sağlığı alanlarında çeşitli çalışmalar yürütmüştür. Hâlen Adana’nın Seyhan ilçesinde bulunan Varlık Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nde hizmet vermeye devam etmektedir. Poyep Çocuk ve Ergen Gelişim markasının kurucusudur.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.