1 - 2 yaş çocuklarında ilk kelimeler / konuşmaya doğru

1 - 2 yaş çocuklarında ilk kelimeler / konuşmaya doğru

Çocuklar doğduklarında beyinlerinin büyük bir bölümü dil öğrenmeye ve konuşmaya ayrılmış olarak dünyaya gelirler. Hatta  daha anne karnında bile çevredeki sesleri duyan, kaydeden ve öğrenen varlıklar olduklarını biliyoruz.

Çocukların kendi ana dillerini daha doğmadan tanıdıkları, diğer yabancı dillerden ayırt ettikleri yapılan araştırmaların sonucunda ortaya çıkmış durumda. Dile ve öğrenmeye bu kadar yatkın olan çocuklar yaklaşık 1 yaş civarında ilk anlamlı sözcüklerini söylemeye başlarlar. Sesini kullanmayı öğrenen bebek heyecanla ve hızla her şeyi öğrenmeye devam eder. Özellikle kelimelere karşı çok meraklıdır. Duyduğu sesleri taklit etmeye bayılır. 

Çocukların dil gelişimine baktığımızda doğumdan 9. aya kadar olan süreçte genellikle anlamsız seslerden başlayıp, tek heceli seslere dönüşen bir konuşma çabası varken, 10. aydan sonra ilk anlamlı sözcükler ve seslenişler görülür. Baba, dede, gel gibi bilinçli sözcükler bu dönemde çocuğun söylemekten keyif aldığı sözcüklerdir. Hızla yeni kelimeler öğrenmeye devam eder. 12. aya geldiğinde kendisine yönelik talimatları ve uyarıları anlar. Uygun istekleri yerine getirmeye çalışır. Bildiği kelime sayısı 20 civarındadır. Kişilerin isimlerini bilir, hatta kendince seslenmeye çalışır.

Bir yaştan iki yaşa kadar olan sürede dil gelişimi müthiş bir hız kazanır. Buna bağlı olarak taklit yeteneğinin de geliştiği göze çarpar. Çocukların pek çok şeyi taklit ederek, modelleyerek öğrendiklerini biliyoruz. Bu modelleme ve taklit özellikle konuşmada dikkat çekicidir. Çocuk, duyduğunu taklit ederek konuşmayı öğrenir.

İlk Kelimeler, İlk Tepkiler

Bir iki yaş çocuklar için gerçekten de her yönüyle sihirli ve değişime en açık oldukları yaştır. Bu yaşlar artık ilk kelimelerin bilinçli olarak kullanılmaya başladığı yaşlardır. Bir de hayat sadece kendilerinden oluşuyormuş tavrı içindedirler ve her istediklerinin yapılmasını istedikleri biçimde davranışları ve hatta zaman zaman ortaya çıkan öfke nöbetleri dikkat çekicidir.

Bu döneme özgü bu davranış bazı yönlerden ebeveynleri sinirlendirir ve üzer.
Oysa gelişimlerinin doğal bir parçasıdır. Her şeyi yaptırmak isterler ve istedikleri yapılmadığında şiddetli tepkiler verirler. Kendini yerden yere atan çocuğa kızmak, bağırıp çağırmak işe yaramadığı gibi durumu daha da zorlaştırabilir. Çünkü çocuk bu davranışı anne babasını kızdırmak için yapmaz. O sadece iletişim dili olarak bu tip bir tutumu bilmekte ve ona uygun davranmaktadır. Özellikle kendilerini tam olarak ifade edemedikleri, yeterli dil olgunluğuna ulaşmamış oldukları bu yaşlarda sıklıkla konuşma çabası içindedirler. Duydukları her kelimeyi tekrar etmeye bayılırlar.
Aynı şekilde bildikleri ama duymaktan hoşlandıkları bazı kelimeleri özellikle vurgulayarak tekrar edilmesini isterler. En meraklı ve öğrenmeye en açık oldukları bu dönemde çocuğun konuşması engellenmemeli aksine teşvik edilmelidir.

Çocuklar duyduklarını tekrar ederek konuşmayı öğrenirler. Bu nedenle çocukla asla yarım kelimelerle ya da bebek diliyle konuşulmamalıdır. Hem dil gelişimini olumsuz etkilersiniz, hem de konuşmasını geciktirirsiniz. Yapılması gereken yetişkinlerin kullandığı biçimiyle konuşmak, kelimeleri çocuğun anlamayacağı düşüncesiyle bozmamaktır. Çocuk nasıl duyuyorsa o şekilde konuşmayı öğrenecektir. O nedenle konuşmayı öğrenme aşamasında özellikle yakın çevrenin konuşma biçimine ve kullanılan kelimelere dikkat etmesi çok önemlidir.

İki yaşından sonra çocuklardaki kelime haznesi yaklaşık olarak 200 kelimeyi kapsayacak kadar gelişir. Kendi ismini ve vücudundaki bölgeleri gösterip isimlerini söyleyebilir. Tanıdığı insanlarla, hatta bazen yabancılarla konuşmaya çalışabilir.
Konuşmanın akıcılık kazanması için 2 yaşın bitimini beklemek gerekir. Ancak 3 yaşa geldiği halde kelime sayısı sınırlı kalmış olan ya da konuşmayı öğrenmekte sorunlar yaşayan çocuklar için mutlaka uzman desteği almak gerekir. Bazı gelişim bozuklukları 3 yaş civarında kendisini ortaya koyar ve genellikle ilk belirtisi konuşmadaki gecikmeler ya da bozukluklardır.

Çocuklar bebeklik dönemindeki aşamaların birinde takılıp kalabilir veya bebeklik dönemine geri dönüş yapabilir. Bazen ‘Kazanılmış becerilerde geri dönüş’ olarak tanımladığımız bir durum olan konuşma becerisinde gerileme de görülebilir. Bütün bunların psikolojik veya biyolojik sebepleri vardır. Bazen her iki durum aynı anda ortaya çıkabilir.

Konuşma bozuklukları, konuşmayı öğrenememe, öğrenilenleri unutma, ifade yetersizlikleri, yanlış ifade etme, doğru cümleler kurmaktaki yetersizlikler olarak görülen sorunların arkasında zihinsel, işitsel, fiziksel, duygusal problemler olabileceği gibi aile içinde şiddete tanık olma ya da şiddete ve tacize uğrama da bulunabilir. Bütün bu sebeplerin doğru olarak tespit edilebilmesi, uygun ve doğru yaklaşımın belirlenmesi için çok önemlidir.

1-2  yaş çocuklarının en belirgin bir diğer özelliği çocuğun bütün ikili ilişkilerinde öne çıkan ‘Benmerkezci Tutum’ dur. Sadece kendileri varmış ve tüm dünya onların dediklerini yapmak zorundaymış şeklinde bir tavırları vardır. Bu döneme özgü bu davranış bazı yönlerden ebeveynleri sinirlendirir ve üzer. Oysa gelişimlerinin doğal bir parçasıdır. Her şeyi yaptırmak isterler ve istedikleri yapılmadığında şiddetli tepkiler verirler. Kendini yerden yere atan çocuğa kızmak, bağırıp çağırmak işe yaramadığı gibi durumu daha da zorlaştırabilir. Çünkü çocuk bu davranışı anne babasını kızdırmak için yapmaz. O sadece iletişim dili olarak bu tip bir tutumu bilmekte ve ona uygun davranmaktadır. Zaman içinde büyüdükçe yeterli bilişsel olgunluğa erişecek ve bu davranışları törpülenecektir.

Ailelere Öneriler

•    Çocuk konuşmaya başladığında onu dinlemek sözünü kesmemek, onun adına kelimeyi tamamlamamak.
•    Çocukla konuşma fırsatı yaratmak, konuşması ve anlatması için teşvik etmek.
•    Çocuk konuşmaya çalışırken, tamamlamasını beklemeden ne istediğini anlayıp onu susturmamak.
•    Çocukla bebek gibi konuşmamak, kelimeleri yarım yarım söylememek.
•    Çocuğun yaşına uygun kitaplar okuyup, anladıklarını tekrar etmesine fırsat vermek.
•    Oyun gruplarına ya da akranlarıyla olabileceği ortamlara katılmasını sağlamak.

Bu makale 7 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Serap Duygulu

Psk. Serap DUYGULU, İstanbul'da doğmuştur.  Psikoloji dalında gerçekleştirdiği çalışmalarına önemli ölçüde katkılar sağlayan, Sosyoloji, Edebiyat, Kamu Yönetimi alanlarında da Lisans  düzeyinde akademik eğitimler alan Serap Duygulu İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘Uygulamalı Psikoloji’ üzerine Yüksek Lisans yapmış ve  "Afazi Hastası Yakınlarında Depresyon ve Olumsuz Otomatik Düşünceler" başlıklı tezi ile lisansüstü derecesini almıştır.  Ayrıca bu çalışma bu alanda yapılmış ilk ve tek psikolojik araştırma olarak önemini halen korumaktadır.  2009- 2011 yılları arasında Bakırköy Halk Eğitim Merkezi ile yürütülen ortak bir çalışma sonucunda her hafta Perşembe günleri, Bakırköy Halk Eğitim Merkezi'nde Bakırköy halkına kişisel gelişim seminerleri vermiştir. 2012 yılında Cine5'te her gün canlı olarak yayınlanan ‘ ...

Etiketler
Konuşma
Psk. Serap Duygulu
Psk. Serap Duygulu
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube