Pankreas kanseri önlenebilir mi ?

Pankreas kanseri önlenebilir mi ?

Pankreas kanseri batı toplumlarında kansere bağlı ölüm nedenleri arasında üst sıralardadır. Bunun ağırlıklı nedeni de tanı anında hastalığın genellikle ileri evrede karşımıza gelmesidir.

Son yıllarda akciğer, meme, prostat ve kalın bağırsak kanserlerine bağlı ölüm oranlarında düşüş yaşanmasına rağmen aynı durum pankreas için geçerli olmamıştır. Bazı tümörlerde ölüm oranlarında düşüş yaşanması sadece etkin tedavi yöntemlerinin bulunmasına değil erken tanı ve tarama programlarının başarılı bir şekilde uygulanmasına da bağlıdır. Bu anlayıştan doğan yeni bir cerrahi yaklaşım da önleyici cerrahidir. Önleyici cerrahi kavramı kansere yatkınlığı bilinen bir kişide kanser öncesi değişiklikler ya da erken kanser olarak tanımlanabilecek doku değişiklikleri bulunması durumunda kanser gelişmeden yapılan cerrahi girişimlerdir.

Geçmişte pankreas kanseri tarama veya erken tanı programları açısından az sıklıkta görülmesi nedeniyle uygun bulunmamıştır. Günümüzde oluşan bilgi birikimi bu görüşü kısmen değiştirmiştir. Pankreas kanseri tanı konulduğunda ileri bir aşamada olsa bile yıllarca süren bir kanser gelişim sürecinden geçerek bu aşamaya gelmektedir.

Pankreas kanseri başlangıçta iyi huylu olarak gelişen bazı öncül lezyonlardan zaman içerisinde kansere dönüşmektedir. Bu öncül lezyonların günümüzde daha fazla saptanır olması pankreas kanserlerinin önlenmesini veya daha fazla tanınmasını sağlayabilmektedir.

Pankreas kanserlerinin görülme sıklığının düşük olması genel toplum taramalarını anlamlı kıldırmamakla beraber, bazı yüksek riskli hasta gruplarının özel tarama programlarıyla incelenmesi erken kanserlerin ve öncül problemlerin saptanmasını sağlayarak kansere bağlı ölümleri azaltabilecektir.

Pankreas Kanseri Risk Grupları

Genetik olmayan risk faktörleri arasında en net olarak bilinenler sigara kullanımı, obesite, kronik pankreatit ve aşırı alkol tüketimidir. Bu risk faktörlerinden sadece kronik pankreatit tarama programlarına dahil olmayı gerektirecek kadar yüksek riske sahiptir. Kronik pankratitli kişilerde risk 16 kat fazladır. Genetik olmayan risk faktörleri arasındaki diğer grup ise bizim kontrol edemeyeceğimiz faktörler içerisinde yer alan pankreas kistleridir. Özellikle İPMN ve müsinöz kistler ile kansere dönüşüm arasındaki ilişki çok net olarak ortaya konmuştur.

Genetik risk faktörleri arasında üç ana grup vardır. Ailevi pankreas kanseri en yüksek risk faktörüdür ancak nadir bir durumdur. En az üç birinci derece yakınında pankreas kanseri olanlar bu gruptadır ve bu durum riski 30 kat arttırmaktadır. Birinci dereceden bir aile bireyinde pankreas kanseri olması riski 4.5 kat arttırmaktadır ve böyle bir durumda pankreas kanserine yakalanma riski 70 yaşına gelindiğinde yaklaşık %2 ‘dir.

Diğer genetik rahatsızlıklar familial polipozis coli, meme ve yumurtalık kanser sendromu, Peutz-Jeghers sendromu ve herediter pankreatittir.

Riskli Hastalarda Tarama Yöntemleri

Kalıtsal olmayan risk grubundaki hastalar kronik pankreatit ve pankreas kisti olan hastalardır. Bu hastalar genellikle bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans(MR) ile görüntülenerek incelenirler. Bunlara ek olarak son yıllarda gerektiğinde endoskopik ultrasonografi de uygulanmaktadır. Kalıtımsal risk grubundaki hastalara da benzer yöntemler uygulanmaktadır.

Bu tarama programlarında amaç erken kanserleri saptamak olduğu kadar kanser öncesi gelişen ve kansere dönüşebilen doku değişikliklerini saptayabilmektir. Genel olarak topluma göre 5-10 kat risk taşıyan hastalarda 50 yaşta bu tarama programlarını başlatmak önerilmektedir

Risk taşıyan hastalarda tarama programlarında solid lezyon, kist veya PanIN-3 olarak adlandırılan problemler saptandığında cerrahi tedavi koruyucu olarak önerilmektedir

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Kaan Karayalçın

Prof. Dr. Kaan KARAYALÇIN, 1964 yılında Ankara'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimini 1981 yılında Ankara Koleji'nde bitirmiştir. Ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1987 yılında tamalayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise Ankara Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü'nde yapmış ve 1993 yılında Genel Cerrahi umzanı olmuştur. 1992-1993 yılları arasında 1 yıl süreyle İngiltere'de karaciğer nakli merkezinde, 1995-1996 yılları arasında da New York Memorial Sloan Kettering Cancer Hastanesi'nde yurtdışı çalışmaları yapmış olan Prof. Dr. Kaan KARAYALÇIN, 1998 yılında Doçent, 2003 yılında ise Profesör olmuştur. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Karaciğer Safra Yolu Pankreas Cerrahisi Ünitesi'nde mesleki çalışmalarına devam eden Prof. Dr. Kaan KARAYALÇIN, 15 yıla yakın s ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Pankreas kanseri nedir
Prof. Dr. Kaan Karayalçın
Prof. Dr. Kaan Karayalçın
Ankara - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube