Hipotroidi ideal vücut ağırlığınıza ulaşmanıza engel değildir

Hipotroidi ideal vücut ağırlığınıza ulaşmanıza engel değildir

Öncelikle tiroid bezimizi tanıyalım;

Tiroid bezi, boğazımızda yer alan, küçük, kelebek şeklinde, metabolik süreçlerde rol alan, tiroid hormonlarını salgılayan önemli bir organdır. Tiroid bezi tarafından salgılanan tiroid hormonları, enerji metabolizmasının, vücut ısısının ve kan kalsiyum seviyesinin düzenlenmesinden, büyüme ve gelişmeden, bebeklik döneminde beyin gelişiminden sorumludurlar.

Tiroid bezinin yetersiz çalışması da fazla çalışması da sağlık problemlerine sebep olabilir;

Yeterli düzeyde tirod hormonu salınamamasına bağlı olarak gelişebilen “hipotroidizm”in bazı belirtileri açıklanamayan ağırlık kazanımı, cilt kuruluğu, soğuğa aşırı duyarlılık, kabızlık, kas ağrısı ya da zayıflığı, kan kolesterol seviyesinde artış, saç ve tırnaklarda kolay kırılmadır. Risk, kadınlarda erkeklerden daha yüksektir. Yaş da riski arttıran bir etmendir. Yaş arttıkça risk de artar. Buna ek olarak, riski arttıran etmenler otoimmün hastalık öyküsü, radyasyona maruz kalma, tiroid ameliyatı geçirmiş olma ve menapozdur. Bu risk etmenleri ya da belirtiler sizde varsa yaptıracağınız kan tahlili ile tiroid hormonu seviyenize baktırabilir ve normal dışı değer olup olmadığını görebilirsiniz. Tiroid hormonlarınız (kan değerlerine ilişkin) normal aralığın dışında çıkarsa, başta bir endokrinoloğa, sonra da tedavinize uygun beslenme tedavinizi alabilmek için beslenme ve diyet uzmanına başvurmanız gerekir.

Peki, troid bezi sağlığını koruyabilmek için nasıl beslenmemiz gerekir?

Tiroid sağlığı ile ilişkili besin ögeleri; iyot, selenyum, çinko, demir, bakır, omega-3 yağ asitleri, A, C, E, D, B12 vitaminleridir. Troid bezi sağlığını koruyabilmek için tüketmememiz gereken besinler; soya ve soyalı besinler (soya yağı, soya sütü, tofu, soya sosu, miso, natto), yapay tatlandırıcılar ve yapay tatlandırıcı içeren besinler (besin etiketi okumayı unutmayınız) ve guatrojenik (guatra neden olan) besinlerdir. Guatrojenik besinler, brokoli, turp, lahana, Brüksel lahanası, karnabahar, şalgamdır. Bazı çalışmalarda gluten içeren besinlerin (buğday, arpa, çavdar ve ürünlerini içeren besinler) de guatrojenik etkisinin olabileceğine değinilmiştir.

Hipotroidisi olan kişiler zorlanmadan zayıflayabilirler mi?

Bu sorunun cevabı kesinlikle “evet”... Bunun en güzel örneği Sayın Mert K. Mert Bey, hipotroidisi olmasına rağmen 50 kg kaybetmeyi başarmış örnek bir danışan. Ve de en güzeli kaybettiği ağırlığın çok büyük bir kısmını karın bölgesinden vermiş olmasıdır.

Eğer, hipotroidiniz ve buna ek olarak da fazla kilonuz varsa, beslenme ve diyet uzmanınızın (diyetisyeninizin) kan bulgularınıza, beslenme alışkanlıklarınıza, yaşam tarzınıza uygun olarak hazırladığı beslenme programını düzenli bir şekilde uygular, diyetisyeninizle iletişim içinde olur, endokrinoloğunuzun verdiği ilaçları düzenli kullanır, hayatınızda egzersize yer açarsanız (egzersiz yapmaya vaktiniz yoksa, yaşam tarzınıza egzersizi entegre edebilirsiniz; merdivenleri kullanmak, arabanızı uzağa park etmek gibi) hayalinizdeki vücut ağırlığına ulaşmanız, emin olun, hiç zor olmayacaktır.

Hipotroidisi olmasına rağmen 50 kg kaybeden Mert Bey’in size cesaret vereceğine inanıyorum...

“Bu süreçte diyetin amacının zayıflamadan daha çok sağlıklı yaşam ile yaşam kalitesini arttırmak olduğunu öğrendim. Beni mutlu eden asıl şey ise her hafta tartıda gördüğüm değer yerine, gün içerinde aldığım nefesten herhangi bir hareketi yaparken hissetmiş olduğum rahatlığı farkedebiliyor olmam oldu. Mesleğim gereği çoğu zaman bilgisayar başında geçen hareketsiz hayatın çoğu diyetin mantığına ters olarak görünmesine rağmen Tuba Hanım'ın uygulamak istediği hayatın şekline uygun diyet yöntemi ayrıca önemli bir faktör oluşturdu. Gün içerisinde öğlen veya akşam yemeklerinden sonra ortaya çıkan yorgunlukların ortadan kalkmış olması günü daha dolu yaşamaya sporun yanında yapmak istediğim bir çok etkinlik için zaman yaratmaya başladı. Bundan sonra da, hissetmiş olduğum yaşam kalitesini arttırmak için sağlıklı beslenmeye devam edip, sporu keyif alınan bir etkinlik haline getirerek hayatımı devam ettirmeyi planlıyorum” (Mert K.). 

Sağlıklı ve “güzel” günler dilerim...

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr.Öğr.Üyesi Tuba Günebak

4 Mayıs 1979’da Ankara doğdum. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi tamamladım. “Metilentetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi olan Gebe Kadınlarda Antenatal Depresyon ve Bazı Aminoasitlerle İlişkisi” konulu  doktora tez çalışmamı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda yürüttüm. Araştırma görevlisi olarak görev yaptığım üniversitemden doktora tez çalışmamı tamamladıktan sonra ayrıldım ve Dr.Tuba Günebak Beslenme Danışmanlığı ve Eğitim Merkezi’ni kurdum. Bugün, Ankara, Beytepe’de bulunan kliniğimde yürüttüğüm bireysel ve kurumsal beslenme danışmanlığı hizmetlerimin yanında akademik kariyerime İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi’nde “doktor öğretim üyesi” ünvanı ile devam ediyorum. Bireysel besle ...

Etiketler
Obezite tedavisi
Dr.Öğr.Üyesi Tuba Günebak
Dr.Öğr.Üyesi Tuba Günebak
Ankara - Diyetisyen
Facebook Twitter Instagram Youtube