Obsesif kompulsif bozuklukta başlangıç ve seyir

Obsesif kompulsif bozuklukta başlangıç ve seyir

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), obsesyon ve/veya kompulsiyonlar ile karakterize ruhsal bir bozukluktur OKB’si olan kişi çoğunlukla obsesyonlarının anlamsızlığının farkındadır ve hem obsesyonlarını, hem de kompulsiyonlarını ego-distonik yaşar.Obsesyonlar zaman kaybettirici olabilir(günde 1 saatten fazla), kişinin normal rutinine, mesleki işlevlerine, olağan sosyal aktivitelerine, arkadaş ve aile ilişkilerine önemli ölçüde engel teşkil edebilir. Hastalığın bir döneminde aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmektedirler.

Obsesyon:İstenmeden gelen, inatçı, tekrar edici, anksiyete ya da sıkıntı uyandıran düşünce, dürtü ya da düşlemlerdir. Egodistoniktir.

Kompulsiyon:Obsesyonlardan kaynaklı sıkıntı ya da anksiyeteyi azaltmak ya da korktuğu bir durumdan korunmak için yapılan yineleyici davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Bulaşma obsesyonuna karşılık el yıkama davranışı. Cinsel içerikli obsesyona karşı dua etme, 3 kere ışığı kapatıp açarak ailesini ölümden korunma Kompulsiyonlar majikal düşüncenin sonucu olarak kendisini, yakınlarını ya da diğer insanları hastalık, ölüm, felaket gibi durumlardan korumak amacı ile yapılır. Kişiye özel ritüeller içerebilir Etkisizleştirilmesi ya da korunulması gereken şeylerle gerçekçi biçimde ilişkili değildir(ışık açıp kapama) ya da açık biçimde aşırı düzeydedir. 10 kez el yıkama gibi.

DSM-IV OKB tanı ölçütleri

A. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır:

Obsesyonlar aşağıdakilerden (1), (2), (3), (4) ile tanımlanır:

1.Bu bozukluk sırasında kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da imgeler görülür.

2.Düşünceler, dürtüler ya da imgeler yalnızca gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir.

3.Kişi, bu düşünce, dürtü ya da imgelerine yok saymaya ya da bunları baskılamaya çalışır ya da başka bir düşünce ya da eylemle etkisizleştirme girişimlerinde bulunur.

4.Kişi, obsesyonel düşünce, dürtü ya da imgelerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür, dışarıdan zihnine sokulmuş olarak değerlendirmez.

B.Kompulsiyonlar aşağıdakilerden (1), (2) ile tanımlanır:

1.Kişinin, obsesyona tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir.

2.Davranışlar ya da zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir; ancak, bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleştirilmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da açıkçası çok aşırı bir düzeydedir.

EPİDEMİYOLOJİ

Sıklığı  %2,5,Güncel epidemiyolojik çalışma bulgularında OKB en sık görülen dördüncü ruhsal hastalık olarak bulunmuştur. Obsesif Kompulsif Bozukluk Ömürboyu prevalansı ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. En düşük oranlar Tayvan’da ( % 0,5-% 0,9 ) ve Hindistan’da (% 0,6) gözlenmektedir. Kuzey ve Orta Avrupa da bu oran % 2,6 ve % 3,2 arasında bulunmuştur. Okasha ve arkadaşları Mısır’da ayaktan tedavi gören hastalar arasında nokta prevalans oranını %2.3 olarak bildirmektedir.Bu çalışmalarda yetersiz kişilerin görev alması nedeni ile çalışma sonuçları, güvenirlik açısından eleştirilmektedir. Görüşmeci olarak psikiyatristlerin kullanıldığı çalışmalarda OKB prevalans oranları daha düşük bulunmuştur.Stres tetikleyebilir Gebelik ve doğum sonrası riskli .1.derece akrabalarda daha sık görülmektedir.

Kadınlarda sık (çocuk ve ergende erkeklerde) ,18–24 yaş OKB gelişimi açısından en riskli yaş grubu olarak gözükmekte.%65’den fazlası 25 yaş öncesi,%5’den azı 40 yaş sonrası ,Erkekler daha erken yaşta başlangıç göstermekte.Erişkinlerde %30-50 başlangıç genellikle çocukluk döneminde gerçekleşmekte.Yavaş başlangıç, tedaviye başvuru geç OKB’ nin prevelansı erişkinlerde ortalama %1-3, Hastalığın dağılımı cinsiyet farklılıklarından etkilenmez,Cinsiyet farklılığı semptom içeriğinde önemlidir.

ETYOLOJİ

Biyolojik faktörler: Beyin karmaşık bir yapıdır. Bedenin normal işleyişi için ihtiyaç duyulan, nöron adı verilen milyarlarca sinir hücresi vardır. Nöronlar elektrik sinyalleri yoluyla iletişim kurar. Nörotransmiter adı verilen kimyasallar bu sinyallerin nörondan nörona iletilmesine yardım eder.

Araştırmalar serotonin adı verilen nörotransmiterin seviyesinin düşmesi ile OKB gelişimi arasında bir bağlantı saptamıştır. Serotonin dengesizliğinin ebeveynden çocuğa geçtiğine dair kanıt da vardır. Bu da obsesif-kompülsif bozukluğun genetik olabileceğinin göstergesidir. Ayrıca beynin belirli bölgeleri serotonin dengesizliğinden etkilenir, bu da OKB’ye yol açar. Bu problemin, beynin sağduyu ve planlama ile ilgili bölgeleri ve bedensel hareketleri içeren mesajları süzen bölgeleriyle bağlantılı olan beyin yolaklarıyla alakalı olduğu görülür

Genetik faktörler:Genetik faktörlerin OKB oluşumuna katkıya bulunduğuna dair kanıtlar giderek artmaktadır. Bu kanıtlar ikiz çalışmaları ve OKB hastalarının birinci derece akrabalarının araştırmalarından kaynaklanmaktadır. OKB için ikiz çalışmalarında, monozigotik ikizlerde dizigotik ikizlere göre anlamlı olarak yüksek konkordans oranı saptanmıştır.Aile çalışmalarında, OKB hastalarının 1. derece akrabalarının % 35’inin bu bozukluklan etkilendiği bulunmuştur

Beyin Görüntüleme Çalışmaları: OKB hastalarındaki beyin görüntüleme çalışmaları, orbitofrontal korteks, İnhibisyon bozukluğu Dikkatin odağını değiştirmekte bozukluk (kural değiştirme),Olaylarla ilişkili ödül ve ceza algısı Artmış OFK=Artmış ceza algısı, Yönlendirilmiş unutma testi .Her bir kelimeden sonra hatırla-unut komutu veriliyor.OKB ler negatif olanları unutmuyor. Kaudat nükleus ve talamus arasındaki nöronal bağlantılarda aktivite değişiklikleri göstermiştir. Pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi çeşitli görüntüleme çalışmalarında,OKB hastalarının frontal loblarında, bazal ganglionlarında (özellikle kaudat nükleusta) ve singulumlarında artmış metabolizma ve kan akımı saptanmıştır. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MRI) çalışmalarında, OKB hastalarında kaudat nükleus çaplarının bilateral azaldığı bulunmuştur.

 

Kaynaklar

1.Anksiyete Bozuklukları. (2006). Ankara: Türkiye psikayatri derneği.

2.Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-IV-TR. (4th ed.). (2000). Washington, DC: American Psychiatric Association.

3.Eğrilmez, A., Gülseren, L., Gülseren, Ş, & Kültür, S. (n.d.). Obsesif Kompulsif Bozukluk Tanisi Konan Bir Grup Hastada Obsesyonlarin Fenomenolojik Özellikleri. Kriz Dergisi, 124-128.

4.Güleç, C., & Köroğlu, E. (1997). Psikiyatri temel kitabı (pp. 493-504). Hekimler Yayın Birliği.

5.Practice guideline for the treatment of patients with Obsessive-compulsive disorders (pp. 1-112). (2008). Arlington, Va.: American Psychiatric Association.

6.Sadock, B., & Kaplan, H. (2007). Kaplan & Sadock's synopsis of psychiatry: Behavioral sciences/clinical psychiatry. (10th ed.). Philadelphia: Wolter Kluwer/Lippincott Williams & Wilkins.

7.Uğuz, F., & Aşkın, R. (2006). Obsessif Kompulsif bozuklukta ilaç tedavisine yanıt ile ilişkili etmenler. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 207-212. 

UZMAN  KLİNİK PSİKOLOG NURULLAH SARI

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Nurullah Sarı

Etiketler
Okb hastalığı
Uzm. Kl. Psk. Nurullah Sarı
Uzm. Kl. Psk. Nurullah Sarı
Karabük - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube