Hayatta hepimizin taşıdığı yükler vardır. Her ne kadar bırakmak istesek de bırakamadığımız. Her zaman yanımızda taşıdığımız. Çok yorulduğumuzu fark etsek bile vazgeçemediğimiz. Bu yükler genellikle geçmiş yaşantımızdan gelir. Yaşadığımız bir ayrılık, bir kayıp, bir kavga gibi bir çok olumsuz yaşantı maalesef orada yaşanıp bitmez. Aslında en sağlıklısı bu yüklerden alacağımız bilgileri alıp posasını bırakmaktır. Danışanlar psikologların harika bir içsel sağlığı olduğunu düşünürler ancak maalesef bazen biz psikologlar da dahil hepimiz bu yükleri taşımaya devam ediyoruz. Sadece bu yükleri taşımak ile kalmayıp üzerine her gün yenilerini ekliyor ve sırtımızdaki ağırlığı sürekli artırıyoruz. Bu yükler bazen sırtımızı öyle büküyor ki aslında bizi mutlu edecek bir çok güzelliği kalkıp da göremiyoruz.
Eckhart Tolle, Varolmanın Gücü adlı kitabında ‘Geçmiş sizi şimdide yaşamaktan alıkoyma gücüne sahip değildir. Bunu sadece geçmişe dayalı nefret ve kin yapabilir. Peki kin ya da nefret nedir? Sadece eski düşünce ve duygulardan oluşan bir yük.’ diyor. Tam olarak söylemek istediğim de bu aslında geçmişte yaşadıklarımız bugün sahip olduğumuz hayatı etkileyemez ancak biz onları sürekli yanımızda taşıyarak hayatımızı kendimiz etkileyebiliriz. Terapi dediğimiz durum ise bu yükleri bırakabildiğimiz, öğrendinlerimizi alarak posasını orada bıraktığımız ve gün geçtikçe hafiflediğimiz yerdir. Sonuç olarak terapiye gitmek için güncel yaşam problemleri olması veya bir hastalığa sahip olunması gerekmez. Terapiye bazen daha sağlıklı olabilmek, daha çok hafiflemek ve kendi potansiyelimizi farkına varmak için gitmek gerekir.