Travma sonrası stres bozukluğu ve tedavisi

Travma sonrası stres bozukluğu ve tedavisi

Travma Nedir?

En geniş tanımı ile travma “gerçek ya da algılanan bir yaralanma içeren, ya da kendisinin veya başkalarının fiziksel bütünlüğüne tehdit oluşturan olay veya olaylar yaşaması, tanık olmasıdır.” Travma, canlı üzerinde hem bedensel hem de ruhsal açıdan önemli yaralanma belirtileri bırakan yaşantı olarak tanımlanabilir. Sağlıklı bir bireyde var olan olağan davranış sistemi; kontrol etme yeteneği, olaylar arasında bağ kurabilme, kişiye veya olaylara anlam duygusu travma yaşayan kişide alt üst olur. Travma yaşayan birey için hayat adeta anlamını kaybeder. Kişinin mutat hayat akışında bir kesintiye uğrama meydana gelmiştir, beklenilmeyen veya beklenilen bir durum olması fark etmeksizin kişide travma sonrası yalnız olma hissi, hayatın kırılganlığı, kişinin ölümün gerçekliğini idrak etmesi, ahlaki değerleri ile bağının kopması gibi durumlar baş gösterir. Kişi için olağan yaşamdaki bu yıkıcı etki; geleceğe dair umudunun kırılmasına, kendini, hayatı ve ötekileri sevme duygusunun yaralanmasına, kendine veya başkalarına güven duygusunun zedelenmesine sıklıkla neden olur.

Travma bireyin adeta “hep başkalarından duyardım, birilerinden dinlerdim, televizyonda seyrederdim, üçüncü sayfa haberlerinde okurdum, benim veya sevdiklerimin başına gelebileceğini hiç düşünmezdim” dediği şeyler ile karşı karşıya gelme, haberdar olduğu ancak kendisinden uzak olduğu ihtimaline sıkı sıkıya bağlandığı olay veya olayların kendisinin de bir gün “baş kahramanı” olma ihtimali yüzleştiği andır.

Birçok insan medya aracılığı ile veya dijital platformlar sayesinde, travmaların birey üzerindeki kötü etkisine ilişkin fikir sahibidir. Ancak yaratılışımız itibari ile sahip olduğumuz “hayatta kalma mekanizması” olumsuz yerine olumlu olana odaklanma, olumlu düşünceyi merkeze alma doğal eğilimindedir. Bu sebeple fikir sahibi olunsa bile çoğu insan otomatik bir şekilde “benim başıma gelmez, ben güvendeyim inancına sıkı sıkıya bağlıdır. Diğer yandan; örneğin sosyal medyada okunulan travma ile ilgili bir yaşantıyı kendisi yaşasaydı bununla nasıl başa çıkacağına dair bir görüsü olur kişinin; çoğu zaman ben olsaydım şöyle yapardım, bu benim başıma gelseydi ben öyle davranmazdım ile başlayan cümleler içerir bu görüş. Ancak travmayı yaşayıp atlattıktan sonra öngörüsünün aksine birçok davranışta bulunduğunu gözlemler ve şaşırır. Bu durumun en önemli nedeni travma deneyiminin olağan yaşam olaylarından bambaşka bir şey olmasıdır.

Travmalar genellikle ani ve beklenmedik olaylardır. Birçok kişinin hayatında çok zorlu bir şey bile olsa olaylara veya durumlara bir “hazırlanma” zamanı olur. Yeni olaya veya yeni değişime ayak uydurabilmek, kabullenebilmek ve bunun için bir şeyler yapmak için kendine veya hayatın kendisine tanıdığı zaman dilimi kişi için önemlidir çünkü zorlu bir yaşam deneyimine hazırlık için ne kadar zamanı olursa bu deneyim ile o kadar iyi baş edebilir. Ancak travma, beklenmedik bir şekilde, aniden ortaya çıkan bir yaşantı olduğu için kişinin hazırlık yapma gibi bir zamanı olmaz, dolayısıyla nasıl davranacağı, nasıl düşüneceği konusunda hızlıca karar vermesi gerekir. Bu durumda kişinin tüm sistemini buna göre aniden ayarlamasını gerektirdiğinden olağan davranış sistemi adeta “hata kodu” verir ve kesintiye uğrar çünkü travma “planlanarak yaşanacak bir deneyim” değildir.

Kişi geriye dönüp baktığında travma sırasındaki bilişsel ve duygusal veya fiziksel tepkilerini manasız bulur, çoğu tepkisi normal bir durumda vereceği tepkiden farklıdır. Kişi için her şey olduğundan farklıdır, güvenlik duvarı yıkılmış gibidir. Travma o kadar ani ortaya çıkar ki, kişinin buna ayak uydurmak için zamanı olmaz, normalinden farklı davranışlar sergilemesinin en önemli nedeni budur. Aynı zamanda bu durum travma sırasında ve sonrasında kişide aşırı korku, dehşet ve umutsuzluk gibi duyguların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Travma Olarak Adlandırılabilecek Aşırı Stres Yaratan Olaylar Nelerdir?

Travmatik yaşantıları iki ana grupta inceleyebiliriz; insanlar tarafından yaratılan travmalar (taciz, tecavüz, şiddet, kaza, işkence savaş vb.), doğal olaylar (deprem, sel, kasırga, hortum, ani ölüm vb.)

Ciddi bir kaza veya deprem, hortum, sel felaketleri vs gibi tabii felaket

Tecavüz veya kriminal saldırı, size karşı ağır suç işlenmiş olması

Savaşta görev almış, savaş bölgesinde bulunmuş olmak

Çocukluk çağı cinsel tacizi veya fiziksel taciz veya aşırı ağır ihmal

Rehine olmak-tutukluluk-işkence görmek-göçmen olarak yer, ülke, şehir değiştirmek zorunda kalmak

Travmatik bir olaya şahit olmak

Sevilen birisinin beklenmedik ani ölümü

Travma kapsamında fiziksel ve duygusal taciz olayları

Çocukluk çağından beri süregelen sevgisiz ortam

Sağlık, eğitim, barınma ve beslenme gereksinimlerinin karşılanamaması

Cinsel tacizler

Doğal afetler ( deprem, sel, fırtına vb.)

Yangınlar

Trafik kazaları

Savaşlar

Çatışmalardan etkilenmek
 

Travmatik Olaydan Sonra Bireyler Nasıl Tepki Gösterirler?

Travma yaşantısı sonrası bireylerde çoğu zaman “normal tepkilerden” farklı tepkiler gözlemlenir. Ancak unutulmamalıdır ki “anormal duruma verilen anormal tepki, normal tepkidir.” Travma sonrasında genellikle bireyde ortaya çıkan tepkiler ise; travmayı kafasında tekrar tekrar yaşama, travma ile ilgili veya onu hatırlatan şeylerden kaçınma, daha fazla gergin, huzursuz veya her zamankinden daha tetikte olma, bunalımda olma ve ağlama şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Travmanın Tekrar Tekrar Kafasında Yaşanması

Hayatta kalma mekanizması devreye girdiğinde zihin olası bir travmaya tekrar yaşama durumuna karşı depolama yapma uğraşına girişir. Bu durum gerçek bir tehdit algısı olduğunda işe yarar görünse de tehlikenin geçip gittiği artık korunmaya ihtiyaç olmadığı zamanlarda pek de işlevsel değildir. Kişi travma sonrasında, travma sırasındaki duygu, düşünce veya imgeleri tekrar tekrar deneyimleyebilir ve bu deneyimler; öfke, korku, çaresizlik, üzüntü, kaygı, dehşet ve diğer duyguları içerebilir. Bazı imgeler, tatlar, kokular ve bedensel rahatsızlık verici duyumlar da tekrar deneyimlenebilir. Bu durum kişinin kendisine, çevresine ve dünyaya karşı güven, sevgi, beraberlik, güvenlik duygu ve düşüncelerini parçalayabilir.

Tekrar Eden Kabuslar, Üzüntüye Sebep Olan Rüyalar ve Uykusuzluk

Travma sonrasında en sık karşılaştığımız durumlardan biri uyku düzeninde ve kalitesinde bozulmadır. Kişi travmaya ilişkin veya ondan tamamen bağımsız fark etmeksizin sürekli tekrar eden üzücü rüyalar veya kabuslar görebilir. Bu durum uykunun sık sık bölünmesine neden olmaktadır. Ayrıca kişi belli bir süreden sonra kabus görmekten korku duyduğu için uykuya dalmakta veya sürdürmekte kaçınma tepkisi gösterebilir. Her iki durum da uyku düzenini ve kalitesini ciddi oranda etkiler ve kişinin sürekli yorgun hissetmesine sebep olur.

Flashback

Travma sonrasında bireyde sık karşılaşılan durumlardan biri geri dönüşlerdir. Travma o kadar acı verici bir deneyimdir ki kişi travma sonrasında sık sık sanki travma tekrar yaşanıyormuşçasına, travma esnasında yaşadığına benzer acı, ses, koku, görüntü, bedensel duyumları tekrar tekrar hissedebilir. O kadar güçlüdür ki kişiye travma sırasındaki bedensel duyumları, duyguları, düşünceleri travma sırasında olduğu gibi tekrar deneyimliyor olduğunu hissettirir. Travma ile ilgili rahatsız edici veya sizi korkutan başka şeylerle ilgili rüyalar görmek, travmanın tekrarlandığını hissetmek-travmayı çok kuvvetli olarak, tekrar yaşamak, size travmayı hatırlatan olaylarla veya duygularla karşılaştığınızda, çok rahatsız, huzursuz olmak, size travmayı hatırlatan olaylar veya anılarla karşılaştığınızda, örneğin, kalp çarpıntısı, baş dönmesi gibi, rahatsız eden fiziksel tepkiler tecrübe etmek gibi durumlar yaşamanız olasıdır.

Travma İle İlgili Olaylardan Kaçınmak ve Hissizleşmek

İnsanın varoluşsal düzeninde sahip olduğu sistem, onu travma sırasında veya sonrasında acı verici duygulardan koruma becerisine sahiptir. Dolayısı ile travma sonrasında birey kendisine çok büyük acı verecek durumlara karşı hissizleşebilir. Travma ile ilgili düşünce, duygu ve konuşmalardan kaçınabilir, travmayı hatırlatan yer, kişi ve olaylardan kaçınabilir, travma ile ilgili bazı anıları hiç hatırlayamayabilir. Ayrıca hayata küsme, kendisini çevresindeki kişilerden ayrı biri olarak düşünme, her zamanki duyguları hissedememe, sanki ödünç alınmış bir yaşamı yaşıyor gibi hissetme gibi durumları yaşayabilir. Travmayı düşünmeye ya da travma hakkında konuşmaya isteksizlik, biri travmadan sonra nasıl hissettiğini sorduğunda başka sorular sorulmaması için konuyu değiştirmek, güvenlik davranışlar; travma öncesinde yapılan bir şeyi daha farklı yapmak, kontrol etme, ritüeller, tamamen kaçınma (durumdan veya araçtan) sık rastlanılan kaçınma ve hissizleşme tepkileridir.

Aşırı Uyarılma Tepkileri

Travma sonrası bireyde her zamankinden daha fazla “tetikte olma” durumu gözlemlenebilir. Bunlar şu şekilde kendini gösterir; Uykuya dalmakta ya da uykuda kalmakta zorluk, sinirlilik ve öfke patlamaları, konsantrasyon ve hafıza ile ilgili zorluklar, dikkat artımı ve kendiniz veya başkalarının güvenliğiyle ilgili abartılı endişeler, size travmanızı anımsatan durumlara karşılık verdiğiniz bedensel tepkiler, cinsel zorluklar.

Travma Sonrası Fiziksel, Duygusal, Bilişsel ve Kişilerarası Tepkiler

Sözü edilen normal stres tepkileri, vücudumuzda sempatik ve parasempatik sinir sistemine dayalı olarak ortaya çıkar. Sempatik sinir sistemi tehlike algılandığı anda devreye girer. Bedenin tehlikeli durumdan kaçmaya veya tehlike ile savaşmaya hazırlanması için gerekli değişikliklerin meydana gelmesini sağlar. Aktivitesi, kalp atışlarında ve nefes alıp vermede hızlanma, terleme, sindirim sisteminde hareketlenme, kaslarda gerginlik, yorgunluk, uykuya dalmada güçlükler, vücudun değişik yerlerinde ağrı ve acı, iştahta değişiklikler, mide bulantısı ve cinsel dürtülerde değişiklikler olarak hissedilir. Tehlike ortadan kalktıktan sonra ise parasempatik sinir sistemi devreye girer; sempatik sistemin vücutta ortaya çıkardığı değişikliklerin geri dönüşümünü beden aktivitelerinin normale dönmesini sağlar.

Travmatize olmuş kişiler şok, korku, yas, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik, ümitsizlik, duygusal uyuşukluk (sevgi, yakınlık, herhangi bir şeye ya da birine duyulan ilgi, gündelik faaliyetlerimizden aldığımız keyif gibi duyguların hissedilmesinde çekilen güçlük) gibi duyguları yoğun bir şekilde yaşayabilirler. İlk bir-iki haftadan sonra eğer bu duygular varlıklarını ve yoğunluklarını korurlarsa bu muhtemel bir psikolojik soruna işaret eder.

Strese verilen bilişsel tepkiler duygusal tepkilerle bağlantılıdır. Verilen bilişsel tepkiler hem olayın kendisi hem de verilen fiziksel ve duygusal tepkiler nedeniyle ortaya çıkabilirler. Söz konusu tepkiler şaşkınlık, dalgınlık, mekan ve zamana oryantasyonda güçlük, hafıza problemleri ve kafa karışıklığı olarak özetlenebilir.

Aşırı stres durumlarında ev, okulda ve-veya işteki arkadaşlık, eş ve ebeveynlik ilişkilerinde ortaya çıkan belirtilerden söz etmek mümkündür. İlişkilerde gözlenebilen bu değişikleri güvensizlik, tedirginlik, artan çatışma eğilimi, içe kapanma, yalnız kalma, kendini reddedilmiş ya da terk edilmiş hissetme, uzaklaşma, ön yargılı olma eğiliminde artış ve kontrol etme ihtiyacında artış olarak gruplanabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğuna Eşlik Eden Bozukluklar

1. Post-Travmatik Depresyon

2. Uyum Bozukluğu

3. Yaygın Anksiyete Bozukluğu

4. Kısa Psikotik Bozukluk

5. Disosiyatif Amnezi

6. Disosiyatif Füg

7. Disosiyatif Kimlik Bozukluğu

8. Depersonalizasyon

9. Uykuda Korku Bozukluğu

10. Somatizasyon Bozukluğu

11. Farklılaşmış Somotoform Bozukluk

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisi Nasıldır?

Toplumumuzda görülme sıklığı yüksek değerde olan Travma Sonrası Stres Bozukluğu birçok farklı terapi tekniği ile tedavi edilebilir bir ruhsal bozukluktur. Özellikle son dönemlerde travma tedavisi denilince akla gelen “Göz Hareketleri İle Tepkisiz Duyarsızlaştırma” tekniği yani bilinen adı ile “EMDR” ciddi oranda ve hızlı bir şekilde travmalar ve sonrası bozukluklar için etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Travma ve sonrası ortaya çıkan bozukluklar için yine sık uyguladığımız teknikler Bilişsel Davranışçı Terapi tekniklerinden olan “imgelemde maruz bırakma” tekniğidir. Bu teknik ile danışana seans içerisinde travmatik anıyı tekrar deneyimlemesi ancak farklı olarak bilişsel hatalı kodların düzeltilip, yerine işlevsel olanların yerleştirilmesi şeklinde ilerleyen ve gerçekten travmaların ciddi düzeyde iyileşmesini sağlayan yöntemlerden biridir. Bilişsel Davranışçı Terapi modeli aynı zamanda travma vakalarında bilişsel yeniden işleme, biyolojik geri bildirim ve rahatlama egzersizleri, sistematik duyarsızlaştırma, girişkenlik alıştırmaları, stresi azaltma alıştırmaları, nefes ve beden egzersizleri ile iyileşme sürecinde güzel başarılara imza atmaktadır.

Kısacası travma ve sonrasında ortaya çıkan diğer ruhsal bozukluklar kaderiniz değildir, popülasyona bakıldığında bu gibi durumlarla çalıştığımız hastalarımız tedavi sonrası kısa sürede eski işlevselliklerine geri dönebilmektedir. Önemli olan doğru terapist ile çalışmak ve onunla birlikte hareket edebilmektir.

Bu makale 22 Ocak 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Ezgi Kılavuzoğlu

Uzman Klinik Psikolog Ezgi Kılavuzoğlu, İstanbul Arel Üniversitesi’nde Psikoloji Lisansını “yüksek onur öğrencisi” olarak tamamlamıştır. Lisan eğitiminden sonra Kanada’da psikoloji eğitimleri almaya devam etmiş; Bilişsel Davranışçı Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, Akılcı Duygucu Davranışçı Terapi, Bilinçli Farkındalık Temelli Terapiler eğitimlerini başarı ile tamamlamıştır. İstanbul Arel Üniversitesinde başarı bursu ile “Klinik Psikoloji Yüksek Lisans” programını tamamlamış ve Uzman Klinik Psikolog ünvanını almaya hak kazanmıştır. Lisan eğitimi sırasında Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi; kadın psikoz, erkek psikoz, çocuk ve ergen grubu, AMATEM servislerinde staj ve araştırma yapma imkanı bulmuştur. Aynı zamanda birçok özel klinikte hem staj hem eğitim dönemini kapsayan faaliyetlerde bulunmuştur. Yüksek lisans ...

Etiketler
Travma sonrası
Uzm. Kl. Psk. Ezgi Kılavuzoğlu
Uzm. Kl. Psk. Ezgi Kılavuzoğlu
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube