Doktorsitesi.com

Terapi Sürecinin İki Boyutu

Psk. Dan. Sinan Tayfur
Psk. Dan. Sinan Tayfur
21 Mayıs 202531 görüntülenme
Randevu Al
Bu makalede danışanların terapi sürecinde yaşadığı temel deneyimlerden bahsediyor ve bu sürecin danışanlar üzerinde ne tarz bir etkisi olduğunu anlatıyorum.
Terapi Sürecinin İki Boyutu

Terapi başladığı yerde biter. Burada mobius bandı örneğini veriyoruz. (Görselin solundaki şekil.) Terapi başladığı yerde biter ama başlama sebebi olan şikayetle farklı türde bir ilişki kurulur. Bu bant boyunca kat edilen bir yol var. Feleğin çemberinden geçmek gibi bir yol. Bu yol akatarım(transferans) ismini verdiğimiz şeyin yoludur. Aktarım, terapistin bir derde çare olacağına dair danışan tarafından beslenen inançtır. Bu inancın çeşitli biçimleri olabilir. Bazen pamuk ipliğine bağlıdır bazense çok güçlüdür. Bazen iki uçludur yani terapist aynı anda hem idealize edilir hem de ondan nefret edilir. Ancak şu bir gerçek ki aktarımın kesinlikle hipnotik bir etkisi vardır. Bu bağlamda terapistin elindeki en güçlü araçtır. Geri kalan araçların tümü aktarıma bağlı olarak etkili hale gelir; bilişsel davranışçı müdahaleler, emdr protokolleri ya da psikoterapi camiasında terapistin alet çantası olarak pazarlanan diğer bütün teknikler.
Bilimsel söylemde terapinin en önemli unsuru terapist ve danışan arasındaki ilişkinin niteliğidir. Psikanalizde bu niteliği aktarım kavramı ile ele alıyoruz. Aktarımın ne zaman başladığı sorusu terapistler arasında bir tartışma konusudur. Bazı görüşler danışan daha telefon açmadan önce aktarımın mevcut olduğunu söyler. Bu durum danışanın başvuru koşullarına göre değişiklik gösterebilir. Bazen ilk görüşmeleri yaparken bile aktarım ortada olmayabilir. Ancak şunu söylemek gerekir ki ne zaman başlamış olursa olsun ilk ortaya çıktığında aktarım imgeseldir yani terapistin benliğine/egosuna/imajına yöneliktir. Bu imaj başlığı altında kariyeri, kişiliği, düşünceleri, konuşmaları, cinsiyeti, dış görünüşü, ofisinin tasarımı vb. değişkenler yer alır. Terapistin üzerine düşen görev aktarımı buradan alıp ikinci boyutuna taşımaktır.


İkinci boyuta geçmeden önce imaja yönelik imgesel aktarım hakkında biraz daha konuşalım. Bu aşamada terapistin kişiliği danışan için fazla önem taşır. İmaja yönelik imgesel aktarım güçlendikçe danışan telkine açık hale gelir. Terapistler danışanın en yüksek yararı ilkesinden yola çıkarak bu güçten yararlanmayı, telkini bir araç olarak kullanmayı tercih edebilir. Bazen aktarım öyle bir boyuta ulaşır ki terapistin ağzından çıkanlar danışanlar için neredeyse bir emir niteliği taşır. İşte aktarımın hipnotik etkisi dediğim şey tam olarak bu. Şimdi kısaca bunun en bariz örneğini aktaracağım.
Tarih’in ilk psikoterapi çalışması olan Anna.O vakası bunun en bariz örneğidir. Hastanın “konuşma tedavisi” olarak isimlendirdiği bu çalışmada Doktor Bruer ne hastasının gözleriyle takip ettiği bir saat sallamaktadır, ne de elini onun alnına bastırıp onun uyumasını sağlayacak komutlar vermektedir. Bruer’in hiçbir şey yapmasına gerek kalmaz. Anna O. seanslar sırasında kendi kendine transa geçmektedir. Sonrasında vaka yazıya dökülürken bu duruma oto-hipnoz ismi verilecektir. Bu durum üst düzey bir vaka olan Anna O.’nun Bruer ile ilişkisinde geliştirdiği aktarımın yoğunluğundan kaynaklanmaktadır. Bu türden bir aktarım imgeseldir; Bruer’in imajına, onun kişiliğine yöneliktir. Bruer süreci yönetemez ve süreç öyle bir boyut kazanır ki Anna O. sahte gebelik belirtileri gösterir ve Bruer’den hamile olduğuna inanmaya başlar. Terapistin, aktarımın imaja yönelik bu ilk boyutunu destekleyecek şekilde hareket etmesi terapi süreci için yararsızdır. Hatta bazı durumlarda danışana da terapiste de zarar verebilir. Ancak daha önce de söylediğim gibi imaja yönelik bu aktarımın belirli bir seviyesi danışanı telkine çok açık hale getirir ve danışanın yüksek yararı açık şekilde görülebiliyorsa terapistler burada telkini kullanmayı tercih edebilir. Yine de bu tartışmalı bir konudur.


Aktarımın ikinci boyutuna gelecek olursak bu aşamada artık terapistin imajının ve kişiliğinin bir önemi kalmaz. İdeal bir çalışmada terapist, süreci daima bu noktaya taşıyarak kendisini önemsiz kılmaya çalışır. Danışan, çalışmayı bizzat üstlenir. Artık terapistin konuşmasına bile ihtiyaç duymaz. Terapist artık sadece bir elçi rolündedir. Danışanın güveni ve çözüme olan inancı artık sürecin kendisine yöneliktir. Burada Leyla’nın bedeninden geçerek ilahi aşka terfi eden Mecnun’a örnek vermeden geçemeyeceğim. Aktarımın iki boyutunu sembolize etmek için çok uygun bir örnektir.


Mobius bandına geri dönelim. Terapi süreci boyunca yapılan konuşmalar, bu bandın üzerinde bir yol katetmek suretiyle kişilerin hayatında değişikliklere yol açar. İç ve dış arasındaki keskin ayrım kalkar. Seanslarda anlatılan hayal kırıklıkları, ilişkilerdeki başarısızlıklar, aile öyküleri, çocukluk travmaları, bunları konuşurken ortaya çıkan ve sonrasında sonsuza dek yankılanacak olan bazı kelimeler ve/veya cümleler... Tüm bunlar sürekli kendini tekrarlayan bir şey içerir. Mobius bandı boyunca bu yolun katedilmesindeki amaç bu tekrarlamaların değişmesidir. Terapistin imajına anlam yüklenen aşamadan, terapistin sadece sembolik bir işlev düzeyine terfi ettiği aşamaya geçmek; danışanların, terapi sürecinde ve bununla beraber kendi hayatlarında sorumluluk almasına olanak tanır. Böylece danışanların tekrarlama zincirini kırabileceği bir alan açılır.

Yazar Hakkında

Psk. Dan. Sinan Tayfur

Psk. Dan. Sinan Tayfur

Psk. Dan. Sinan Tayfur  , Paris merkezli IF-EPFCL’in Türkiye insiyatifinde (Ecole de Psychanalyse des Forums du Champ Lacanien’e bağlı Türkiye Psikanaliz Derneği) 2017-2020 yılları arasında psikanaliz eğitimlerine katıldı. 2020-2022 yılları arası IF-EPFCL’e ve Türkiye insiyatifine üye oldu. Psikanalitik metinlerin çalışıldığı okuma ve üretme grupları olan kartellerde bulundu ve bu kartel çalışmalarına halen devam etmektedir . Kişisel analiz ve süpervizyon süreci ile birlikte psikanaliz formasyonunda yer aldı. Psikanalist Zehra Eryörük’ten süpervizyon aldı. Dernek eğitim komisyonunda görev aldı. Çeşitli seminerlerde konuşmacı olarak bulundu.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.