Doktorsitesi.com

Terapi Ne İşe Yarar?

Uzm. Dr. Şeyma İlhan
Uzm. Dr. Şeyma İlhan
19 Temmuz 2025183 görüntülenme
Randevu Al
Farklı psikoterapi yaklaşımları bu soruya farklı yanıtlar verir ancak psikanalitik terapiler açısından bu sorunun cevabı belki de şöyle özetlenebilir: "Duyguyu dile getirmek, zihnin zamanını yeniden kurgulamak ve kendine ait bir hikâyede yer bulmak."
Terapi Ne İşe Yarar?

Psikoterapiye dair belki de en temel soru şudur: “Gerçekten değişim mümkün mü? Mümkünse, bu değişim nasıl gerçekleşir?”

Farklı psikoterapi yaklaşımları bu soruya farklı yanıtlar verir ancak psikanalitik terapiler açısından bu sorunun cevabı belki de şöyle özetlenebilir: "Duyguyu dile getirmek, zihnin zamanını yeniden kurgulamak ve kendine ait bir hikâyede yer bulmak."

Bu üç kavram —duyguyu dile getirmek, zihne zaman kazandırmak, kişisel anlatıyı kurmak— sadece kuramsal değil, aynı zamanda sinirbilimsel olarak da temellendirilebilir. Bu yazıda, terapide değişimin doğasını psikanalitik kuram ile nörobilimsel değişim mekanizmaları arasında bir köprü kurarak açıklamaya çalışacağım.

 

Geçmişin Yükü: Zamanın Katmanlarında Sıkışmak

İnsan zihni çoğu zaman geçmişin yükünü bugünün sırtına yükler. Yaşanmış fakat söze dökülmemiş, hissedilmiş ama adlandırılamamış deneyimler zamanla iç içe geçer. Böylece kişi yalnızca bugünü yaşamaz; farkında olmadan geçmişte kalmış duygularla bugünü yeniden üretir.

Psikoterapi tam da bu noktada devreye girer: İnsana yaşanmış olanı tanıma, anlamlandırma ve yerli yerine koyma fırsatı sunar.

 

Söze Dökülemeyeni Söze Dökmek

Terapinin en temel iyileştirici yönlerinden biri, daha önce adı konmamış, tanımlanamamış duyguların ilk kez kelimelerle buluşmasıdır.

Bazı duygular vardır ki yalnızca zihinde değil, bedende de yaşanır; ancak hiç konuşulmazlar. Çünkü onlara karşılık gelen kelimeler henüz bulunamamıştır. Bu yüzden çoğu zaman ne hissettiğimizi tam olarak bilemeyiz. Hatta sıkça “abartıyorum” ya da “ben zaten hep böyleyim” diyerek yaşadığımız deneyimin üzerini örtmeye çalışırız ama üstünü örtmek, o deneyimi ya da bıraktığı etkileri ortadan kaldırmaz.

Terapide bu duygular, duyumlar ve deneyimler yavaş yavaş ortaya çıkar. Bazen dile gelmeyen bir kelime, bazen gözümüzde beliren bir damla yaş olur. Terapist ise yalnızca ne söylediğimizi değil, nasıl söylediğimizi de duyar. Sözümüzün tonunu, suskunluğun yükünü, gözlerimizdeki titreşimi fark eder.

İşte tam da bu duyulma, bu görülme anında kişide bir şey çözülmeye başlar. İçeride düğüm olmuş duygular kelimeyle buluşunca gevşer. Çünkü söz, zihnin mimarisidir ve sözle düzenlenen bir duygu, artık taşınabilir hale gelir.

 

İlişkide Yeniden Deneyimlemek: Yaralı Bağlardan Onarıcı İlişkilere

Terapötik iyileşmenin merkezinde ilişki vardır. Kişi çoğu zaman bir ilişkide yaralanır ve yine bir ilişki içinde iyileşebilir.

Terapist burada yalnızca bir dinleyici değil; duygusal olarak var olan, empati kurabilen, tutarlı bir öznedir. Bu bağlamda kurulan ilişki, kişinin zihninde bugüne kadar var olmuş “ben yalnızım”, “yüküm ağır”, “anlaşılmam” gibi temel anlatıları sorgulatmaya başlar.

Bu yeni bağlanma deneyimi, kişinin yalnızca iç dünyasını değil, dünyayla kurulan ilişkisini de dönüştürmeyi amaçlar.

 

Zihne Zaman Kazandırmak: Belleğin Dönüşümü ve Nöroplastisite

Psikanalitik kurama göre, geçmişte bastırılmış ya da işlenmemiş duygular bugün tekrar eder. Nörobilim ise bu duyguların beyinde iz bıraktığını söyler.

Travmatik bir deneyim, sadece bilinçte değil; beden ve sinir sistemi düzeyinde de taşınır. Terapide bu duygular yalnızca konuşulmaz, aynı zamanda yeniden hissedilir, düzenlenir ve zihinsel olarak sınıflandırılır.

Bu süreçte yaşanan dönüşüm, örtük (bildirimsel olmayan) bellekten açık (bildirimsel) belleğe geçişi temsil eder. Bu yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik bir değişimdir. Bu biyolojik değişim, nöroplastisite olarak adlandırılır: Beyin, her yeni deneyimle birlikte yeni yollar öğrenir ve yeni bağlantılar kurar.

Terapist ile kurulan güvenli ilişki, beynin tehdit algısını yatıştırır. Kurulan bu güvenli ilişkinin sayesinde, karar verme ve duyguların düzenlenmesinden sorumlu prefrontal korteks daha etkin çalışmaya başlarken, kaygı ve korku ile ilişkili amigdala ise daha az tetiklenir. Bu nörobiyolojik değişim, kişinin duygularını tanıma ve düzenleme kapasitesini belirgin biçimde artırır.

Tüm bu nörolojik ve duygusal düzenleme süreçleri, kişinin iç dünyasını toparlamasına olanak tanır ancak asıl dönüşüm, bu yaşantıların bir bütün hâlinde anlamlandırılmasıyla gerçekleşir.

 

Kendi Hikâyesini Kurmak: Anlamın Örgütleyici Gücü

Terapide yalnızca iyileşme değil, aynı zamanda kişisel anlatının yeniden kurulması da mümkün olur.

Nörobilim bize şunu söyler: Beyin, anlam arayan bir organdır. Dağınık- karmaşık duygular, kopuk sahneler, tekrar eden ilişkiler...Hepsi anlamlandırıldığında, beyinde sinaptik bağlantılar daha organize hale gelir. Yani kişi sadece duygusal olarak değil, nörolojik olarak da toparlanır.

Terapide güvenli bir anlatı alanı oluşur. Kişi zamanla yaşadıklarını ilk kez kendi sesiyle anlatır. Bu anlatı yalnızca söylenmekle kalmaz; zihinsel olarak sahiplenilir.

 

Sonuç: Terapi Beyni ve Zihni Nasıl Değiştirir?

Terapi yalnızca bir teknik değildir, aynı zamanda bir karşılaşma anıdır. Fakat bu karşılaşma sadece ruhta değil, beyinde de iz bırakır. Nörobilim der ki; her yeni deneyim, beyinde yeni bağlantılar demektir. Terapide kurulan ilişki, kazanılan içgörüler, duygulara verilen anlam: tüm bunların hepsi beynin duygusal devrelerinde yeniden yapılanmaya yol açar.

Terapi geçmişi yok etmez fakat geçmişin yükünü zihinde ve bedende dönüştürür. Zamanla kişi şunu fark eder: Geçmiş artık yük değil, anlamlı bir yere yerleşmiş bir hikâyedir. Artık kendisiyle baş edebilen bir benlik, şimdiyle temas kurabilen bir zihin ve geleceğe yönelen bir özne vardır.

Bu nedenle terapi yalnızca konuşmaktan ibaret değildir; aynı zamanda zihinsel ve nörolojik düzeyde bir yeniden doğum sürecidir.

 

Yazar Hakkında

Uzm. Dr. Şeyma İlhan

Uzm. Dr. Şeyma İlhan

Uzm. Dr. Şeyma İlhan Lise Öğreniminin ardından İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanmıştır . 2012 yılında  Üniversiteden mezun olmuştur,2013-2016 yılları arasında Radyoloji alanında uzmanlık eğitimi aldı. 2016-2021 yılları arasında Marmara Üniversitesi çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları anabilim dalında uzmanlık eğitimini almıştır.Şuan çalışmalarına kendi kliniğinde devam etmektedir .

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.