Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde emdr işe yarayan bir yöntem mi?

Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde emdr işe yarayan bir yöntem mi?

Takıntılı aşk olgusu, bitmiş bir ilişkide kendini gösterebileceği gibi oldukça sorunlu olduğu halde süren ilişkilerde ve karşılıksız aşk durumlarında da kendini gösterebilir. Temeldeki mesele artık gündemden çıkması gereken ilişkinin ve bu ilişkinin aktörü olan kişinin takıntılı bir şekilde düşünüp durulmasıdır. Tabi ki biten, bitmesi gereken ya da başlamamış olan bir ilişki söz konusu olduğunda karşıdaki kişiyi kısa bir süre içinde aklımızdan çıkaramamak normaldir. Ancak, biten bir ilişkide ayrılığın üstünden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, süren bir ilişkide ilişkinin sona ermesi için çok güçlü nedenler olduğu halde, başlamamış bir ilişkide ise karşıdaki kişi neredeyse hiç tanınmadığı halde karşıdaki kişiden düşünsel olarak kopamama hali normal değildir. Normal olmayan bu süreçte kişinin karşıdakini düşünmeden edememesi takıntılı bir durumdur. 

“Bana çektirdiği o kadar acıya rağmen onu hayatımdan çıkaramıyorum”, “Üstünden 6 ay geçmesine rağmen eski sevgilimi dün ayrılmış gibi özlüyorum”, “Ondan nefret ediyorum ama aklımdan bir türlü çıkmıyor”, “Yaşadığımız güzel anılar çok az olsa da hep o anıları düşünüyorum”, “Hiç tanımıyorum ama onsuz yapamayacağıma inanıyorum”, “Beni aldattı ve beni sevmediğini söyledi ama ben onu unutamıyorum”, “Onunla olamayacağını biliyorum ama onsuz bir hayat da hayal edemiyorum”, “Bana ilgi göstermiyor ancak 1 senedir onu düşünmeden yapamıyorum”, “Bana çektirdiği onca şeye rağmen yüzü, kokusu aklımdan çıkmıyor” gibi ifadeleri aşk takıntısı olan kişilerden sıkça duyarım. İçinde bulundukları bu açmazlar bu kişilere çok büyük sıkıntılar yaşatır, takıntı boyutunda yoğun düşünsel saplanmalara yol açar. Böylece karşıdaki kişinin bir nevi ilahlaştırılması söz konusu olur ve bu da kısırdöngüsel bir biçimde karşıdaki kişinin takıntıya dönüşmesini pekiştirir.

Takıntılı aşk durumunda karşıdaki kişiyi gerçekten özlüyor olmak mevzubahis değildir. Özlemek iki unsuru gerektirir; kişi ile olumlu deneyimlerin çokça olması ve ayrılık söz konusu ise ayrılığın üzerinden uzun bir süre geçmemiş olması. Takıntılı aşklardaki dinamikleri gözlediğimizde bu iki kriterin karşılanmadığını görürüz. Karşı cins ile olumlu deneyim ya çok az ya da hiç yokken, ayrılığın üstünden uzun zaman geçmişken ya da kişi ile hiç sevgili olunmamışken karşıdaki kişiyi aklımızdan çıkaramıyorsak bir özleme durumundan bahsedemeyiz, ancak takıntılı düşünme durumundan söz edebiliriz. 

Neden insanlar takıntılı bir biçimde bir kişiye düşünsel olarak saplanıp kalıyorlar? Neden her insan bu takıntılı durumu yaşamıyor da bazıları bunu yaşıyor? Takıntılı aşk durumlarına yol açan birçok geçmiş travmatik deneyim olabilse de üç temel travmatik yaşantı türü en çok karşılaştığım nedenler arasında yer alıyor. Aşk takıntısına yol açan birinci neden çocukluk ve ergenlik döneminde karşı cins ebeveyn ile yaşanan travmatik deneyimlerdir. Karşı cins ebeveyn ile tekrarlayan olumsuz deneyimlerin yaşanması ve/veya olumlu deneyimlerin yeterince yaşanamaması, karşı cinsle ilgili yaşanan takıntılı düşüncelerin karşılaştığım en temel nedenlerinden biridir. İkinci neden geçmiş ilişkilerde yaşanan aldatılma ve/veya kötü muamele görme deneyimleridir. Üçüncü neden ise takıntılı biçimde düşünülen kişi ile yaşanan aldatılma ve/veya kötü muamele görme deneyimleridir. Takıntılı aşklara yol açma ihtimalinin yüksek olduğunu gözlemlediğim üçüncü nedende çelişkili bir durum varmış gibi görünebilir; nasıl olurda bizi aldatan ve/veya bize kötü muamele eden bir kişiyi düşünüp dururuz, bu kişiyi daha kolay unutmamız gerekmez mi? Ne yazık ki durum böyle değildir. Bir kişi ile ilgili ne kadar çok olumsuz deneyim yaşamışsak ya da yaşıyorsak bu kişinin aklımıza takılma olasılığı o kadar artar. Bizde yarattığı travma nedeniyle bu kişi aklımıza gelir durur, yoksa bu kişi bulunmaz hint kumaşı olduğu için değil.

Psikoterapide amaç takıntılı aşk yaşayan kişinin bu takıntısına duyarsızlaşma yapmaktır. Bu takıntılı duruma neden olan travmatik unsur ya da unsurlar tespit edilerek bunlar EMDR yönteminden yararlanılarak travma çalışmasında çalışılır ve kişinin mevcut takıntısına katkıda bulunmalarının önüne geçilir. EMDR yöntemi ile psikoterapide yol kat ettikçe takıntılı aşkın konusu olan kişiyi düşünme oranı ve düşünüldüğündeki rahatsız etme seviyesi azalarak yok olur.

 

Bu makale 7 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Klinik Psikolog Dr. Ercüment Doğan, Ph.D.

Y. Doç. Dr. Ercüment DOĞAN,  lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde başladığı Lisans eğitimini 1994 yılında tamamlamıştır.  1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını “Negatif Duygulanım, Pozitif Duygulanım ve Somatik Bileşen Temelinde Depresyon ve Anksiyete (Kaygı) Arasındaki Farklılıklar” başlıklı çalışması ile tamamlamış ve lisansüstü derecesini alarak Klinik Psikolog uzmanlığını almıştır.   2005-2007 yılları arasında Chicago Psikanaliz Enstitüsü‘nün düzenlediği 2 yıllık Analitik Psikoterapiler eğitimlerini tamamlamıştır.   2004 yılında merkezi Avrupa’da bulunan “EMDR Institute” tarafından verilen eğitimleri almış ve EMDR uygulayıcısı Psikoterapist olmuştur.   Doktora derecesini 2001 yılında “Çalışanın İşine Cezbolması: Dönüştürücü Liderlik ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
youtube
facebook
twitter
linkedin
instagram
Etiketler
Takıntılı aşk
Klinik Psikolog Dr. Ercüment Doğan, Ph.D.
Klinik Psikolog Dr. Ercüment Doğan, Ph.D.
İstanbul - Klinik Psikolog
Facebook Twitter Instagram Youtube