Stres ve stres ile başa çıkma

Stres ile baş etmek...

Stres ve stres ile başa çıkma

Stressiz bir hayat yaşamak mümkün mü? Bu sorunun cevabı elbette ki hayır zira stres günlük rutinimiz içinde evde, iş yerinde, trafikte ve toplumsal hayatın her alanında karşı karşıya kaldığımız bir durum. Birbiriyle ve çevresiyle sürekli bir iletişim içerisinde bulunan insanın stres yaşantılarına maruz kalması kaçınılmazdır. Organizma çevreyle iletişime girdiğinde çevreden gelen talepler cevap verme kapasitemizi aşan ve tehdit eden unsurlar içeriyorsa fizyolojik ve psikolojik uyum hali bozulmaya başlar bu da kişiyi duygusal olarak gergin bir hale getirir ve kişi stres yaşar.

Organizma çevreden gelen bir tehdit ile karşılaştığında sempatik sinir sistemi harekete geçmeye başlar ve beden “savaş” ya da “kaç” tepkisi gösterir. Bu tepki neticesinde vücutta oluşan fiziksel ve kimyasal değişimler sonucu kişi stres kaynağı ile yüzleşmeye ya da kaçmaya hazır hale gelir. Kalp atışları artar, tansiyon yükselir, soluk alıp verme hızlanır ve adrenalin salgılanır. “Savaş” ya da “kaç” tepkisi aslında bedeni tehlikelere karşı harekete geçiren bir alarm mekanizması gibidir. Stres kaynağı ve yoğunluğu stres düzeyini arttırarak fizyolojik, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkilerin ortaya çıkmasına neden olur.

Olaylar olumsuz, beklenmedik, kontrol edilemedikleri ve belirsiz olduklarında stres yaratırlar. Stres algısı kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Her bir bireyin olay ve durumlara verdiği tepki farklıdır. Bir kişi için stres yaratan durum diğer bir kişi için yaratmayabilir. Başlıca stres kaynakları, kişisel stres kaynakları, örgütsel stres kaynakları ve örgüt dışı stres kaynakları olmak üzere üç gruba ayrılır. Kişisel stres kaynakları, bireyin geçmiş yaşantıları, yaşam tarzı, ekonomik durumu, kültürel farklar, yaş, cinsiyet, sağlık durumu, bireyin duygu durumu, mükemmeliyetçilik, kontrol odağı olma, kararsızlık, öfke kontrol eksikliği ve hayır diyememektir. Örgütsel stres kaynakları, iş ile çalışanın uyumsuzluğu, iş doyumunun ve motivasyonun düşük olması, statü farkları, vardiyalı çalışma sistemi, ücretler, elverişsiz çalışma şartları, iş yerindeki risklerdir. Örgüt dışı stres kaynakları ise aile içi yaşantılar (evlenme, boşanma, çocuk sahibi olma, ölüm), ekonomik sorunlar, salgın hastalıklar ve göçtür.

Stres altındayken gösterdiğimiz fiziksel, duygusal ve zihinsel belirtiler bulunmaktadır. Fiziksel belirtiler çarpıntı, baş ağrısı, soğuk ya da sıcak basması, mide ve bağırsak sorunları, nefes darlığı, ellerde titreme, gürültü veya sese karşı hassasiyet, uykusuzluk, bitkinlik, boyunda, sırtta belde ağrı gerginlik ve kasılmalardır. Zihinsel belirtiler konsantre olamamak, unutkanlık, kararsızlık, zihin karışıklığı, organize olamamak, ilgi azalması, işlem hatalarında artma, ve olumsuz düşüncelere odaklanmaktır. Duygusal belirtiler ise huzursuzluk, sıkıntı, gerginlik, kaygıda artış, neşesiz, çökkün, durgun olma hali, sinirlilik ve saldırganlık, öfke patlamaları, duygu durumda hızlı değişiklikler, aşırı hassasiyet, güvensizlik hissidir.

Stresin sanıldığının aksine her zaman olumsuz bir etkiye sahip değildir. Orta seviyede stres performansı olumlu yönde etkilerken düşük ve yüksek seviyedeki stresin performansa olumsuz yansımaları olmaktadır.

İçinde yaşadığımız çağda hızla gelişen teknoloji, bilgi ve iletişim ağının bir sonucu olarak karmaşıklaşan yaşam şartlarına uyum sağlamaya çalışan insan kendini zaman zaman baskı altında ve tükenmiş hissedebilmektedir. Bu durum kişilerde motivasyon kaybına, hayat doyumunun ve kalitesinin azalmasına dolayısıyla verimin düşmesine neden olmaktadır. Bireylerin stres yaşantılarının farkında olması, stresle yaşamayı öğrenip olumsuz etkilerini azaltarak stresle nasıl baş edeceklerini bilmeleri önemlidir. Stresin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı ne gibi etkileri olduğunun ve baş etme yöntemlerinin bilinmesi gerekmektedir. Kişi stres yönetiminde etkin rol alırsa bu fiziksel ve ruhsal dengesini sağlıklı bir şekilde korumasına, dolayısıyla karar verme, problem çözme yetkinliklerinde ve günlük hayatta daha verimli ve doyumlu bir yaşam sürmesini sağlayacaktır. Kronik stres kalp, diabet, yüksek tansiyon, kanser, zatürre, artrit, ülser gibi hastalıkların meydana gelmesinde büyük rol oynamaktadır ve halk sağlığını korunması açısından da stresle mücadele önemlidir.

Stres ile başa çıkmak ve daha kaliteli bir yaşam sürmek için stres ile karşı karşıya kalındığında durum ve duruma verilen tepkileri değiştirmeye stres yönetimi denir. Etkili bir stres yönetimi için psikofizyolojik uyarılma azaltılmalı ve uygulanan yöntemler kişinin kişilik ve yaşam stiline uygun olmalıdır. Günlük yaşam içinde stresle baş edebilmek için bedensel, davranışsal ve zihinsel yöntemlerin kullanılmasından söz edebiliriz. Öncelikle sağlıklı bir yaşam sürdürmek, beslenme alışkanlıklarına ve uyku düzenine dikkat etmek, düzenli egzersiz yapmak, normal fizyolojik ritmi tekrar yakalamak için kas gevşetme ve nefes tekniklerini kullanmak, yoga ve meditasyon yapmak önemli ölçüde rahatlamayı sağlayacaktır. Zaman yönetimi stresi azaltmada önemli bir davranışsal başa çıkma yöntemidir. Önceliklerin belirlenerek daha etkili bir şekilde organize olmak, dağınıklığın önüne geçmek için yapılacaklar listesi yapmak kaygıyı azaltarak kişide kontrol ve başarı duygularını arttıracaktır. Bunun yanında sosyal bağları ve etkili iletişim becerilerini geliştirmek, problem çözme becerilerini kazanmak ve günlük yaşam olaylarını yorumlamayı öğrenmek stres düzeyini önemli düzeyde azaltmaya yardımcı olacaktır. Kişilerin durumu olumlu veya olumsuz şekilde anlamlandırmaları bireysel algılama biçimlerindeki farklardan kaynaklanmaktadır. Bireyin içinde bulunduğu durumu farklı bir şekilde değerlendirebilmesi için bilişsel süreçlerinde yapacağı değişiklik stresin yarattığı olumsuz etkiyi azaltacaktır. Stres yaratan durumların farkında olunup bunların önüne geçmek için nedenleri belirleyip bunları ortadan kaldırmak için çeşitli düzenlemeler yapmak stresin azaltılmasına destek verecektir. Duyguların ifade edilmesi ve gizlenmemesi, öfke ve kırgınlığın doğru ifade edilebilmesi, başkaları ile iletişim kurmak dertleşmek veya bir uzmandan destek almak da oldukça önemlidir. Bazı durumlar vardır ki ne yapsak değiştirmemiz mümkün olmaz, bu gibi durumlarda değiştiremeyeceğiniz durumları kabul etmek en iyi çözümdür. Problemlere çözüm yolu ararken geçmiş deneyimlerinizden yararlanın, olumsuz sonuçları hatırlayın ve kıyas yapın. Sürekli geçmiş olayları irdelemek ya da gelecekte olabilecekler üzerine endişelenmek yerine içinde bulunduğunuz anı yaşayın. İçinde bulunduğunuz durumda memnun olmaya gayret edin, gerçekçi hedefler belirleyin, esnek olun, yaşadığınız stresin olayda değil ona verdiğiniz anlamda olduğunu hatırlayın ve sıkça gülümseyin.

Bu makale 15 Aralık 2023 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Seden Çakır

Uzm.Psk. Seden Çakır Spontan Danışmanlık'ta  çalışmalarına devam etmektedir.

 Neden Çift Terapisi?

Evlilik de tıpkı bir organizma gibidir.Yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç  duyar.Sağlıklı ve doyumlu bir evlilik ilişkisini sürdürmek enerji seviyesinin belli bir seviyede tutulması ve korunması ile mümkündür..Bazen çiftler evlilik enerjilerinde çeşitli sebeplere bağlı olmak üzere kayıplar yaşarlar.Enerji kaybı,ilişki ve iletişim problemlerini arttırır. Çift terapisi enerji seviyesindeki kayıpları çeşitli davranış değişiklikleri yapmak kaydı ile azaltmayı,doyumlu, mutlu ve anlamlı bir evlilik ilişkisi sürdürmeye destek vermek amacı ile uygulanır.

Etiketler
Depresyon nedir
Uzm. Psk. Seden Çakır
Uzm. Psk. Seden Çakır
Bursa - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube