Duygularımızı beseleyen etkenlerin olduğu gibi kaygılarımızı ve korkularımızı da besleyen etkenler vardır. Bu etkenleri ortadan kaldırmak için tüm yardım ve merhamet duygularımızla yardım etmek istediğimiz kişiye birtakım telkinlerde veya teskinlerde bulunabiliriz. Fakat telkinlerimizin veya yardım elimizin gerçekten yardım edip etmediğini iyi gözetmemiz gerekmektedir.
Kaygı Nedir? Neden Gözlenir?
Kaygı, en basit dille gerilimdir. Ancak gerilim, düzeyine göre “yapıcı” veya “yıkıcı” olabilir. Örneğin, işlek bir caddede karşıdan karşıya geçmek istediğinizi düşünün. İlk durumda aşırı kaygılı olduğunuzu ve aklınızda “Bana araba çarpacak ve öleceğim” düşüncesinin sürekli tekrar ettiğini hayal edin. Bu korku bedeninizde, kusma, çarpıntı, titreme, bacaklarda halsizlik gibi etkilere sebep olabilir. İkinci durumda ise hiç kaygınızın ve korkunuzun olmadığını ve aklınızda “Bana hiçbir şey olmaz” düşüncesinin olduğunu varsayın. Üçüncü durumda ise karşıdan karşıya geçme konusunda yeterince kaygılı olduğunuzu ve tüm güvenlik önlemlerinizi aldığınızı ve aklınızda “Dikkatli olursam ve trafik kurallarına uyarsam bana bir şeyin olma ihtimali çok düşüktür” düşüncesinin var olduğunu düşünün.
Bir insanın ormanda vahşi bir hayvan gördükten sonra verdiği tepki ile ilk durumumuzdaki verilen tepki tamamıyla aynıdır. Bu stres kendisini ellerde titreme, kusma, bulantı, bayılma, baş dönmesi, ağlama, tuvalet kaçırma gibi gösterebilir. Böylesine travmatik bir bedensel sarsıntılar kişinin hedefe ulaşmasını engeller. Bunun görünürdeki en büyük nedeni ise kafamızdaki düşünce veya düşüncelerdir. Hiçbir önlem almadan ve güvenlik koşullarını hiçe sayarak işlek caddeden karşıya geçmeye çalışan bir kişinin hayatını kaybetme olasılığı ilk durumdaki kişiyle kıyaslandığında yüzde yüzdür. Çünkü ilk durumdaki kişi karşıya geçmeyi reddederken, ikinci durumdaki kişi hiçbir önlem almadan hedefine ulaşmaya çalışacaktır. Öyleyse kaygının “yıkıcı” etkisini bu iki zıt örnekte rahatça görürken, yeterince duyulan “yapıcı” kaygı hayati bir önem kazanır. Bu durumda bizi davranışlara iten en somut yapı taşı düşüncelerimizdir.
Sınav kaygısı ve telkinlerimiz
Tıpkı caddede karşıya geçmeye çalışırken duyduğumuz farklı kaygı düzeylerinin sonuca olan etkilerinde olduğu gibi sınav kaygısının da sonuç üzerinde benzer etkileri vardır. Eğer caddenin karşı tarafını hedefimiz olarak ele alırsak sınavı kazanmak da aynı düzlemde bir hedef olur. Ancak hedefe ulaşmaya çalışırken ilk üç örnekte verdiğimiz farklı “otomatik” düşünceler, sınav konusunda da aynı etkiyi yaratmaktadır.
Cadde örneğimizi sınav düzlemine oturtmaya çalışırsak ilk durumda olduğu gibi yüksek bir kaygıya sebep olan örnek düşünceleri sıralayalım:
“Ben sınavı geçemeyeceğim”
“Soruları yetiştiremeyeceğim”
“Sınavda panik yapacağım ve herkes bunu anlayacak”
“Ailem benim için bunca şey yaparken ben hiçbirini hak etmiyorum”
Yukarıda sıralanan örnek cümleler sınav kaygısı yaşayan öğrencilerde çok yaygın bir şekilde görülebilmektedir. Ancak olumlu stres düzeyine inmek için yapılan bazı girişimler, yukarıdaki cümlelerin getirdiği stresi daha da yükseltebilir hatta sıfırdan şiddetli bir stres yaratabilir.
Çocuklarınız için yaptığınız yatırımlar, onlar için kurduğunuz hayaller ve tüm güzel temennileriniz bazı ufak gibi görünen ama etkisinin büyük olduğu hatalı telkinlerle tehlikeye girebilir.
Alkım Seven Nöropsikolog