Son yıllarda ne çok yaşar olduk beklenmedik öfke patlamalarını ve şiddetin beklenmeyen yüzünü.
Öfke herkesin deneyimlediği temel ikincil bir duygudur. Temelinde farkında olmadığımız önemsenmemek, yetersiz olmak, istenmemek gibi başka bir birincil duygu vardır.
En son ne zaman öfkelenmiştiniz? Hatırladınız mı? En son ne zaman öfkelendiğinizi bile hatırlayamıyorsanız, yazının devamını okumanıza gerek bile yok. Ama hatırladıysanız, devam edin okumaya. ?
Ne olmuştu? Biri ya da birilerinin sözleri ve davranışlarından kendinizi saldırı altında mı hissetmiştiniz? Ya da biri ya da birileri saygısızlık mı yapmıştı ya da size haksızlık mı etmişti? Ya da yapmamanız gereken bir hatanız başkaları tarafından görülmüştü?
Başkalarının davranışlarını okurken düşmanca, aşağılayıcı, kötü ya da saygısızca bir yaklaşım hissettiğinizde ve bunu bilerek yaptıklarını düşündüğünüzde, öfkenizin yükseldiğini gözlemleyebiliyor musunuz?
Şimdi şu soruyu soralım: Sizce neden bu durumları şahsi alıyorsunuzdur, kırılıyor ve ciddiye alınmadığınızı, önemsenmediğinizi düşünüyorsunuzdur? Haydi bu durumlardan birkaç örnek verelim:
Eleştirildiğinizde
Birisi önünüze geçtiğinde
Mağazada sizinle ilgilenilmediğinde
Bekletildiğinizde
Partneriniz hobisiyle sizinle geçirdiği zamandan daha çok zaman geçirdiğinde
Zayıf ya da eksik taraflarınız şaka yollu dile getirildiğinde
Bu ve benzeri durumlarda hızla ivmelendiğinizi deneyimlediyseniz defalarca, bu ve benzeri durumlar sizde aslında nereye dokunup hangi duyguyu tetikliyor, ona bakmalısınız. Öfkeyle baş etmenin en doğru ve sağlıklı yöntemi tanımları değiştirmektir.
Dünyaya geldiğimiz andan itibaren fizyolojik (soluk alma, yeme, içme, uyuma, vb. temel fizyolojik ihtiyaçlar) ve güvenlik (kişinin kendisini, ailesini güvende hissetmesi, sağlıklı barınma gerekliliklerinin karşılanması) ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra ait olma ve sevgi ihtiyacımız ve sonrasında gelen değer ihtiyaçları (kabul ve onay görme, yeterli ve başarılı hissetme) sağlıklı doyurulmayan bireylerin bu birincil duygularla baş etmede yaşadığı zorluklar sıklıkla ikincil bir duygu olan öfke olarak kendini göstermektedir.
Özdeğerimiz düştükçe, kendimizi daha çok başarısız, saldırı ve tehdit altında, kırılmış, başkaları tarafından saygı görmemiş ve önemsenmiyor hissederiz. Değerimizin başkaları ve başkalarının davranışları ile belirlendiğini düşünürüz.
Haydi bir bakalım: kendinize karşı hoşgörülü müsünüz? Hatalarınızı affeder misiniz? Kendinize sabrınız var mıdır? Yoksa kendinize kızar, suçlar, kendinizi hep eleştirir misiniz?
Ne dersiniz hatalarınızı çok mu önemsiyorsunuz? Hatalarınızı ve zayıf taraflarınızı itiraf etmek yerine kendinize öfkeleniyor musunuz? Kendinizi olmanız gerektiği kişi olmadığınız için yetersiz ve beceriksiz mi buluyorsunuz? Siz kendinizde yumuşak karın bulundurdukça, yumruk atan çok olur ve sizin canınız acır. Biz sadece iyi, güzel, olumlu, başarılı, becerikliden oluşmuyoruz. Bizim kötü, çirkin, olumsuz, başarısız, beceriksiz taraflarımız var, hatta zaaflarımız bile var. Biz insanız. Tüm bu olumlu ve olumsuz özelliklerin bileşkesi bizi insan yapıyor. Biz aksaklıklarımızla güzeliz. Hani diyorlar ya, kendimizi olduğumuz gibi sevmeliyiz. Çok doğru, kendimizi gerçekten de olduğumuz gibi sevmeliyiz. Biz her tür aksaklığımıza rağmen sevilmeye layığız.
Her şey ve herkes sizin doğrularınıza göre mi olmalı, davranmalı? Sizin doğrunuz, en doğru mu? Eğer öyleyse, okumaya devam. ?
Başkalarından rica etmiyoruz, talep ediyoruz. Bir durumun ya da davranışın istediğimiz gibi şekillenmesini talep ediyoruz. Karşımızdakiler de buna uymalılar, çünkü en doğrusu bizim doğrumuz. Onlar bize nazik ve saygılı davranmalı, çünkü biz onlardan daha iyi biliyoruz. Onlar bizim doğrularımıza göre davrandıklarında, sıkıntı olmaz, hayat çok daha hakça, kolay ve çabuk akar. İstediğimiz gibi davranmamaları bizi önemsemedikleri, “adam yerine koymadıkları” anlamına gelir ve bunun karşılığı öfke ve maalesef sonrasında gelen şiddettir.
Öfke yönetimini öğrenirken sıklıkla öfkelendikten sonra nasıl şiddete yönelmeyeceğimiz öğretilir seminerlerde, kurslarda. Nefes uygulayın, gevşeyin, çıkın açık havada uzun ve hızlı yürüyün, tenis oynayın, avazınız çıktığı kadar şarkı söyleyin ya da perküsyon kursuna gidin. Evet, ilk etap farkındalığı oluşturup şiddete yönelmemektir, ancak esas önemli olan tanımları değiştirmek ve özdeğerimizi yükselterek öfkenin oluşmamasını başarmaktır.
Taleplerinizi ricaya çevirin.
Sizin doğrunuz her daim en doğru değildir.
Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, hatalarınızla, zayıflıklarınızla. Siz aksaklıklarınızla da güzel ve sevilmeye layıksınız.
En büyük hoşgörüyü kendinize gösterin.
Aksaklıklarınıza gülüp geçin.
Herkes gibi sizin de hata yapmaya hakkınız olduğunu unutmayın.
Hatalarınızı sevin. Hatalarımızla öğreniyoruz hayatı.
Sağlıklı beslenin, düzenli uyuyun.
Dinlenmenin sizin de hakkınız olduğunu asla unutmayın. Gün içinde mutlak kendinize küçük küçük nefes alma zamanları ayırın, anı ve kendinizi fark edin. Kendinizi iyi hissetmek için küçük ödüller verin kendinize.
Olur da ivmelenmeye başlarsanız, hemen mekânı değiştirin, düzenli nefes alın, kendinizi en iyi ve huzurlu hissedeceğiniz bir yerde hayal edin.
Ama asla öfke patlaması yaşayacak seviyeye getirmeyin kendinizi. Siz çok özel ve önemlisiniz. Sakinleştiğinizde kendinizi kötü hissetmenize neden olacak bir şey söylemeyin ve yapmayın.
Hayatta sağlıktan sonra en önemli şeyler ağız tadı ve huzurdur. Bunları kendinizden esirgemeyin.