ÖFKE HAKKINDA


Öfke, bir duygu değil bir davranış modelidir. Öfke, olaylar ya da kişiler karşısında kendisini, suçlu, yetersiz ve değersiz hisseden kişilerin direk egosal yaklaşımlarıdır. Kişiler, zaman geçip sakinleşince hatalarının ya da gereksiz fazla tepkilerinin farkına varsalar da iş işten geçmiş olur. Her ne kadar öfke kontrolü için kişilere bilgi versek ve uygulamaları gereken metotları söylesek de, alt bilinçten aile iletişimi, sevgisizlik, ya da güvensizlik duygularının üst bilince ve davranışlarına yansıması olağandır. Bu durumda öfkesi ile baş etmeyi başaramayan kişinin öfkesi bir kat daha artar. Her zaman ki gibi anne ve babaya hatta topluma bu konuda çok görev düşmektedir. Gereksiz baskı ile, suçluluk duygusu ya da korkutularak, ebeveynine, arkadaşlarına, yani topluma kendini ifade edemeyen öfkeli bireyler yetiştirme ihtimalimiz olasıdır. Çocuklarımızın kendi fikirlerini ifade etmelerine, duygularını anlatmalarına izin vermeliyiz. Fakat çocuk daha duygularını, fikirlerini anlatmaya çalışırken, kendine göre uygun olmadığına inandığı fikirleri ya da olayları dinlemeden ebeveyn müdahale eder, bu da ebeveynin kendi içsel korkusunun yansımasıdır. Fikirlerini yani kendini ifade ederek kendini tanımlayan ve kendini tanımaya çalışan çocuk, ifade alanı kısıtlanınca, içsel sıkışmışlık duygusu, kimsenin onu anlamadığı ya da anlamayacağı inancı ile öfkeli duygu ve davranışını artırır. Çocuk eğer henüz ergenlik sürecini tamamlamamışsa, çocuktaki öfke kontrolü için ebeveyn davranışları gözlemlenmeli, ebeveynlerde ki öfke ya da farklı davranış durumlarının çözülmesi için uygun terapi, teknik ve yöntemler uygulanarak, ebeveyn davranış ve psikoloji tarafı iyileştirilmelidir. Çocuk, bir ağacın dalı ve yapağı gibidir, gövdeyi ya da kökleri sağlamlaştırıp, güçlendirmezsek yaprak ve dallarda zayıf, problemli ve faydasız olacaktır. Anne ve baba genellikle çocuklarının sorunlarını ya da öfkesini önemsemeyip, zamanla olgunlaşır ve geçer dediklerinde, bu durum katlanarak giden hatta ergenlikte daha çok artıp ileriye doğru taşınan bir davranış bozukluğu haline gelmektedir. Çocuklarının bir birey olduğunu unutulmadan dinleyen, değer veren, yaptıklarını eleştiren değil, takdir eden ve gelişmesine destek olan aile ile büyüyen çocuklar daha sakin ve dengededir. Çocuk zamanla alt belleğine aldığı bu bilgiler ile dinlenildiği için dinler, değer gördüğü için değer verir, anlaşıldığı için anlar, takdir gördüğü için takdir eder. Yani kendini seven, değer veren, kendi yeterliliğine güvenen ve kendini ilerletmek için çaba gösteren mutlu bireyler her zaman daha başarılıdır. Ebeveynin çocuktan fazla beklentisi, takdir etmek yerine hep bir şeyler beklemesinden de kaynaklı olarak, çocukta yetersizlik ve beklentilere karşılık veremeyeceği inancı ve blokajı ile de öfke başlar. Ektiğiniz bir tohumun bir fidan olup, büyümesini izlerken sabırsız davranıp, öfkelenir misiniz? Hayır. Fidanı, sularız, gübreleriz ve doğanın güneşine, oksijenine de teslimiyetle bırakırız. Siz de geleceğe keyifli, mutlu, özgüvenli kendini seven bireyler yetiştirmek ve faydalı halleri ile hayata teslim etmek istiyorsanız, çocuklarınızı beklentisiz, inanıp, güvenip, takdir ederek sevin. İhtiyacı olan ilgiyi, desteği, sevgiyi gücü, aynı fidan büyütür gibi verin ve gerisini hayatın, doğanın öğretilerine bırakın ki, özgürce, baskısız, öğrenerek, hata yaparak, güçlenerek yoluna faydalı devam edebilsin. Kendini geliştiremeyen, ne istediğini bilemeyen, hedefleri olmayan, kendi yapabileceklerine değil de ailesinin ya da toplumun beklentilerine odaklanıp, kendine öfkeli bireyler yetiştirmemek, aile ve toplum olarak bizim elimizde. Sabırsız kişi, tahammülsüz ve öfkeli kişinin, kişiler ile iletişim problemi olacağı için hayat içinde ki sosyal ve statü başarılarına da kendisin ket vurma ihtimali çok büyüktür. Çocukluk negatif blokajlarınızı, terapi yolculuğu ile çözerek, hayatınızı, duygularınızı, iletişiminizi kolaylaştırmak ve bunları uygulayarak mutlu olmak sizin elinizde