Obsesif-kompulsif karakter

Obsesif-kompulsif karakter

Birçok insan zaman zaman çeşitli durumlarda evham, kaygı ve takıntılara kapılabilir. Ancak günlük yaşamda ortaya çıkan bu durumlardaki duygularıyla ve düşünceleriyle mücadele edebilir ve problemlerini yaşamını etkileyecek kadar büyük bir noktaya varmadan çözüme ulaştırabilir. Obsesif kompulsif bozukluk adı verilen anksiyete bozukluğuna sahip olan bireylerde ise; takıntılı düşünceler günlük yaşamı etkileyecek ve günlük aktivitelerini kısıtlayacak düzeye ulaşmıştır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Obsesif kompulsif bozukluk ( OKB) , dünya çapında 15-44 yaş arasında hastalık nedeniyle iş göremezliğe sebep olan il 20 hastalık arasındadır. OKB dünyada her yaş grubundan milyonlarca insanı etkileyen ve genellikle ergenlik çağında başlasa da belirtiler zamanla artar. Erkeklerde daha erken başlamasına karşın kadınlarda daha sık görülmektedir.

Obsesyon kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı istenmeyen, takıntılı düşünce ve dürtülerdir. Bireyin isteği dışında oluşurlar, mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve ancak başa çıkamadıkları bu düşünceler yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa neden olurlar. En sık karşılaşılan obsesyon türleri; kişinin kendisine ya da başkalarına mikrop bulaşmasından şiddetli derecede korkması, çevredeki eşyaların düzenli ve simetrik durmasını sağlamak için şiddetli kaygı, ölümcül bir hastalığa yakalanmaktan şiddetli derecede korkma, kişinin kendisine ya da başkalarına kurşun ya da radyoaktivite gibi çevresel atıkların bulaşacağına dair duyulan şiddetli korku, sevilen birinin başına kötü bir şey gelebileceğine dair şiddetli korku, farkında olmadan birine zarar verebileceğine şiddetli bir biçimde inanma, kişinin bir cenazede çığlık atmak gibi toplum tarafından kabul görmeyen davranışları gerçekleştirebileceğine dair duyduğu şiddetli kaygı ve de rezil olmaktan korkma, cansız objelere zarar vermekten şiddetli derecede korkma, şeytanca ve günahkar düşünmekten korkma, etraftaki eşyaların yeterince düzgün ve simetrik olmadığına dair duyulan şiddetli kaygı olarak sıralanabilir.

Obsesif düşüncelere sahip bireyler, bu düşüncelerin yarattığı stresten kurtulabilmek veya azaltabilmek için kompulsiyon olarak adlandırılan zorlantılı davranışlara ve zihinsel eylemlere  yönelebilir. En sık karşılaşılan kompulsiyon türleri; sürekli temizlik yapmak, tekrar tekrar duş alma, ellerini tahriş olana kadar yıkaması, el sıkışmayı veya kapı tokmağına dokunmayı reddetmek, Kapıların, camların ve ocağın kapalı olduğunu sürekli olarak kontrol etmek, her şeyin istenilen düzende olduğundan emin olabilmek için sürekli etrafı toplamak, rutin işleri yaparken içinden veya yüksek sesle sürekli sayı sayma, kişinin sessiz bir şekilde bir duayı ya da kelime bütününü sürekli tekrar etmesi, işleri belli bir sayıda yapma ihtiyacı hissetme, genelde rahatsız edici olan akıldan çıkmayan ve uykuyu bölen kelime görüntülere takılı kalmak, değeri olmayan şeyleri toplama veya biriktirme, benzer ürünlerin aynı şekilde sıralanması için yoğun güç sarf edilmesi olarak sıralanabilir. Bireylerde obsesyon ve kompulsiyonuntek bir türü görülebileceği gibi farklı OKB türleriyle birlikte de görülebilir.

   Doğum sonrası görülen OKB de görülen bir durumdur. Hamilelik döneminden sonra çocuğun doğumu ile başlayan davranışlar doğum sonrası OKB olarak adlandırılır. Özellikle ilk defa anne olan kişiler birçok hormonal değişimin ve duygunun bir arada yaşandığı bu dönemde özellikle anksiyeteye bağlı hastalıklarda artış olabilir. Araştırmalar, doğum sonrasın

dönemin OKB riskini artırabileceğini ya da semptomlarının şiddetinin artabileceğini ortaya koyuyor.

   Her ne kadar genelde ergenlikte veya 20-30 arası görülmesi daha yaygın olsa da çocuklarda da bu hastalık görülebilir. Takıntılı düşüncelere veya dürtülere sahip olan çocuklar kötü şeylerin olmasını engellemek için takıntılı davranışlara yönelebilirler. Düşündüklerinden, duygularından ve yaşadıkları hakkında konuşmaktan utanabilirler bu yüzden ailelerinden çevrelerinden saklama eğilimi gösterebilirler. Çevrelerindeki kişilerin öğrenirlerse alay edeceklerine inanabilirler. OKB sonucunda çocuklar okulda derslerine ve ödevlerine odaklanmakta sorun yaşarlar ve arkadaşlarıyla yaptıkları aktivitelerden zevk almazlar. Genelde huysuz, sinirli ve üzgün olabilirler. Karar vermekte ve seçim yapmada zorlanabilirler. Giyinmek, sırt çantası hazırlamak ve banyo yapmak gibi günlük işlerde daha çok vakit harcayabilirler. 

   Herhangi bir kesinlik kazanmamasına karşın OKB’nin nedeni olarak birkaç varsayım üzerinde durulmaktadır. OKB’li hastaların anne-babalarında ve diğer birinci derecede akrabalarında OKB’nin sık görülmesi hastalığın genetik olabileceğini düşündürmektedir. Biyolojik olarak bakacak olursak, beyin üzerinde yapılan araştırmalarda beynin bazı bölgelerinde ve özellikle beynin içindeki sinirsel iletimde önemli rolü olan seratonin maddesinin işlevlerinde bozukluk saptanması bunların OKB’nin nedeni olarak araştırılmasına yol açmıştır. Bazı çevresel stres yaratıcı problemler örneğin; taşınma, iş veya okulla ilgili problemler,evlilik de neden olabilmektedir. Çocukluk çağı travmaları (örneğin; cinsel istismar, sevilen birinin ölmesi) da OKB’nin gelişmesinde rol oynar. Ayrıca titiz ve mükemmeliyetçi kişiler OKB’ye daha yatkın kişilerdir.

   Tedavide kullanılan birkaç yöntem kullanılmaktadır. İlaç tedavisinde, antidepresanilaçlar, ve özellikle seratonin üzerinde etkili olan Seratonin Geri Alım Engelleyiciler yaygın ve başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Etkilerinin görülmesi için iki hafta kadar beklenmelidir. Etkili olup olmadığına karar vermek için en az 10 hafta süresince beklenmelidir. Etkili olması durumunda arttırılarak en az iki yıl süresince kullanılmalıdır.

Bilişsel-davranışçı terapiler OKB tedavilerinde bir diğer etkili tedavidir. Davranışçı terapide amaç, hastanın kaygı oluşturduğu için kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle( obsesyon) karşı karşıya getirmek ve kaygıyı azaltmak için devreye giren tekrarlayıcı davranışları ( kompülsiyon) engellemektir. Hedef rahatsızlık veren düşüncenin oluşturduğu kaygıyı söndürmek ve alışma durumunu sağlamaktır. Buna alıştırma tedavileri adı verilir. Bilişsel terapide, amaç rahatsız edici düşüncenin oluşturduğu sorumluluk hissini azaltmaktır. Sorumluluk biçiminde bir algı olmadığında hastalar akla gelen rahatsızlık veren düşünceleri yansızlaştırmak ve etkisiz kılmak için tekrarlayıcı davranışlar gösterme ihtiyacı duymayacaklardır. Amaç düşünceleri gerçek gibi algılamayı azaltmaktır. Tedavide sorumluluk algısının gerçekliği ve hangi düşünce hataları sonucu abartılı tehdit ve tehlike algılarının ortaya çıktığı hastayla beraber belirlenir. Bilişsel hatalar bulunduktan sonra işlevsel olmayan düşüncelerin işlevsel ve gerçekçi düşüncelerle yer değiştirilmesi sağlanır. Düşüncelerinin felaketle sonuçlanacağını düşünen hastaların bu düşünceleri durdurmak yerine akıllarına getirilmesi sağlanır ve korkulan sonuçların olmadığını görmeleri sağlanır. Tedavide bilişsel davranışçı terapi bazen tek başına bazen de ilaçla beraber kullanılabilmektedir ve tedavideki rolü çok büyüktür.

   Son olarak, OKB’li hastalar sıklıkla takıntılı düşünceleri ve tekrarlı davranışları çevredekiler tarafından fark edildiğinde, öğrenildiğinde nasıl karşılanacakları hakkında kaygı duyarlar. Çoğu hasta ayıplanacağı ve dalga geçilip küçük düşürülebileceğini düşünmekten dolayı duygularını açığa vurmazlar. Damgalanma kaygısından dolayı tedaviye hastalık başladıktan çok daha sonra gelirler. Aile üyeleri ve arkadaşları bu takıntılı davranışların huzursuzluk verse bile hastanın bu durumu engelleyemediği gerçeğini unutmamalı ve ona destek olmalıdır. 

Bu makale 17 Aralık 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Dan. Fatih Fidan

Uzm. Psk. Dan. Fatih FİDAN, 1980 yılında Kahramanmaraş'ta doğmuştur.  İlk ve Orta öğretimini K.Maraş’ta tamamladı.Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimine Dokuz Eylül Üniversitesinde 2001 yılında başladı. 2005 yılında Buca Eğitim Fakültesinden mezun oldu.Üniversite yıllarında; Klinik Psikoloji, Özel Eğitim, İlk ve Orta öğretim de Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik stajlarını başarıyla tamamladı. 2016 yilinda Klinik Psikoloji yuksek lisansini tamamlayarak uzman klinik psikolog olmuştur. -2005-2008 yılları arasında İzmir’de Psikolojik Danışman ve Rehber olarak görev yaptı. -2008-2009 yılları arasında 8. Mknz. P.Tuğ. Kom. Yrd.’da Rehberlik Merkezinde Uzman Psikolojik Danışman olarak görev yaptı. -2009-2011 yılları arasında Mersin Adliye Sarayı Çocuk Mahkemesinde Pedagog olarak görev yaparken ergenler hakkında sosyal incelem ...

Etiketler
Okb
Uzm. Psk. Dan. Fatih Fidan
Uzm. Psk. Dan. Fatih Fidan
Antalya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube