Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) genellikle ergenlik döneminde veya erken yetişkinlik döneminde başlar; fakat son araştırmalar başlama yaşının ilk çocukluk dönemine kadar indiğini göstermektedir. OKB klinik anlamda belirgin bir huzursuzluğa ya da işlevsel bozukluğa neden olmasından dolayı önem taşır. Kişilerin yaşam kalitesini belirgin düzeyde düşürür ve işlevselliğini gözle görülür şekilde azaltır. Kişinin aile, akademik, mesleki ve sosyal işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen kronik bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü en fazla yeti yitimi yapan 10 hastalık arasında OKB’yi de tanımlamıştır.
Pek çok ruhsal hastalık kadınlarda daha yüksek oranda bulunuyor OKB’de durum nasıl?
Kadınlarda ve erkeklerde takıntı-zorlantı bozukluğunun (Obsesif Kompulsif Bozukluk) görülme sıklığı neredeyse birbirine eşittir. Toplumda görülme sıklığı %2 civarında olmakla birlikte yüksek sosyoekonomik düzeye sahip kişilerde daha sık görüldüğü kaydedilmektedir. Takıntı-zorlantı bozukluğunun yarı kalıtımsal olduğunun düşünülmesi ile birlikte çevresel faktörlerin etkisinin varlığı da küçümsenemez. Çevresel faktörler derken, kişinin aşırı koruyucu, ya da disiplinli bir ortamda büyümesi, ya da duygusal olarak ihmal edilen bir çevrede büyümesi gibi bireyin yaşam alanının etkisinden söz edilmektedir. Son yapılan araştırmalar OKB’nin; biyolojik faktörler, yaşam deneyimleri, stres ve travmalar ve inanç ve tavırlar gibi psikolojik faktörlerden kaynaklandığını göstermiştir.