Obsesif kompulsif bozukluk hakkında

Obsesif kompulsif bozukluk hakkında

Obsesif-kompulsif bozukluk (Okb), ilk olarak 19. yüzyılda tanımlanarak, kompulsiyon ile birlikte, karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Obsesyon, tekrarlayan şekilde, bireyin zihnine gelerek, bilinçli bir gayret ile uzaklaştırılamayan, huzursuzluk oluşturan, dürtü veya  düşüncelerdir. Kompulsiyonlar ise, obsesyonların negatifliğini ortadan kaldırarak, nötralize etmek  amacıyla, bireyin tekrarladığı hareket ya da zihinsel eylemlerdir. Obsesyonların meydana getirdiği huzursuzluğu başlarda giderici etki yapan kompulsiyonlar,  zamanla, kendi varlıklarıyla da anksiyete ve rahatsızlık yaratabilmektedirler.

Okb’nin  ortaya çıkışını ve devamlılığını izah etme konusunda, bilişsel teoriler,  bu rahatsızlığa yatkınlığı, bazı işlevsiz inançlarla ilişkilendirmişlerdir. Obsesyonlara bağlı tehdit algılamaları ve bu tehdidi ortadan kaldırmaya yönelik başa çıkma davranışlarının, işlevsiz inançlara dayandığı düşünülmekte olup, yanlış davranışların cezalandırılması gerektiği düşüncesi, mükemmelliyetçi bakış açısı, fikirlerin, bazı kötü sonuçlara yol açabileceğine ve belirsizliğe dayanamamaya dair işlevsiz inançlar, en sık rastlanan şekillerdir.

Toplumsal, mesleki, sosyal işlevsellik alanlarında bozulmalar  meydana getiren, kişinin benliğine yabancı, genel olarak kadın ve erkeklerde eşit oranlarda görülen, diğer bazı ruhsal rahatsızlıklarla birlikte seyreden Okb, en sık majör depresyon ve sonrasında ise, fobik bozukluk ile birlikte görülmektedir. Ayrıca, anksiyete bozuklukları, alkol kullanım bozuklukları,  yeme bozuklukları,  ve kişilik bozuklukları  da  Okb’ye   eşlik edebilen rahatsızlıklar arasındadır.   

Yetişkinlerde en sık görülen obsesyonlar sıralamak istersek , bulaşma, kuşku duyma, simetri, saldırganlık ve cinsel obsesyonlar olup, en sık görülen kompulsiyonlar ise ; kontrolcülük, yıkama, sayma, simetri ve biriktiriciliktir. Hep ya da hiç tarzı düşünme, duygulardan sonuca varma eğilimi,  felaketleştirme senaryoları, zihin okumaya çalışma ve aşırı genelleme alışkanlığı, yapılan bilişsel hatalardan bir kısmıdır. 

 Okb’de birincil bilişsel bozukluk, yürütücü işlev bozukluğu olup, bellekle  alakalı bozukluklar, bundan sonra gelmektedir. Bu tanıyı alan kişilerin sağlıklı akrabalarında da bilişsel bozukluklar saptanmış olup, Okb, kompleks bir psikiyatrik  rahatsızlık olduğundan, tanı koyma ve metodolojik sorunlar sebebiyle, çelişkili bulgulara da neden olabilmektedir. Bununla birlikte, başlangıç yaşı, nörolojik belirtiler, çalışmalardan alınan sonuçları etkilemekte ve aile-ikiz çalışmaları ise, net olarak, Okb’nin genetik geçiş özelliğini gözler önüne sermektedir.

Okb seyrini bilişsel  olarak izah eden araştırmalar, bireyin, inatçı-yineleyici düşüncelere sahip olması ardından, imgelerle dürtülere verdiği  yanıtların, bireydeki işlevsiz inançlardan kaynaklandığı,  ve kişide bulunan,  “Abartılan Sorumluluk”’, “Düşüncelerin Kontrol Edileceğine Dair  Eğilim”, “Düşüncelere Fazla Önem Verme”, “Abartılı Tehdit Görüşü”, “Mükemmeliyetçilik”, “Belirsizliğe Tahammülün Azlığı”  şeklinde 6  ana başlıkta toplandığını belirtmektedir.  “Mükemmeliyetçilik” ve “Abartılan Sorumluluk” inançlarının, bu kişilerde, anlamlı derecede yüksek bulunmasının yanı sıra, bu inançlar aynı zamanda, Okb belirtilerinde de öngörü oluşturabilmektedir. Örneğin, Okb  rahatsızlığı olan bireylerde, sorumluluk inancında değişim sağlandığında, “Kontrol Etme” kompulsiyonlarının  azaldığı belirlenmiştir.

Kişi, ağırlıklı olarak  ruhsal bütünlüğünü sağlamaya yönelik olarak, bu şekilde bir savunma düzeneğini farkında olmadan geliştirirken, bu noktaya gelene kadar geçen süreçte, erken çocukluk dönemi faktörlerinin, yaşam boyu gelişimdeki etkisi ve yetişkin dönemdeki kişilik ve oluşan psikopatolojilerle ilgisi göz önünde bulundurulmalıdır.

Tedavi

Yapılan çalışmalara istinaden, iç görünün az olması, hastalığın erken yaşta başlaması, hastalığın uzun sürmesi, eğitim süresinin kısa olması, İşsizlik, Okb şiddeyle ilişkili bulunmuştur.

Okb’de, erken müdahalenin mümkün olabilmesi için risk altındaki bireylere ait özelliklerin bilinmesi fayda sağlayacaktır. Bu durumda en çok kullanılan tekniklerden Bdt Kuramı, obsesif düşüncelerin sebeplerinin, nitel farklılığından değil, normal düşüncelerin kişiyi zorlayacak şekilde oluşumundan  kaynaklandığı düşüncesine dayanmaktadır. Bu varsayımla, aslında takıntılı fikirler, toplumun büyük kısmında bulunmakla birlikte, hastalık yaratan  durum, kişinin bu düşünceleri, zararın tasarımı ve önlenmesine dair aşırı değerli kılan tutumlarıdır.

Bu makale 11 Aralık 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Arzu Beyribey

Etiketler
Obsesif kompülsif
Uzm. Kl. Psk. Arzu Beyribey
Uzm. Kl. Psk. Arzu Beyribey
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube