MUTLULUĞUN PEŞİNDE


Hayatta hep bir arayışın içinde olan insan, mutluluğun da bir arayışında olur. Ve hep bir mutluluk koşuşturmacasındadır. Şuna kavuşursam , şunu elde edersem ,şöyle bir yerde oturursam ,şuna sahip olursam, şu okula gidersem gibi söylemlerde bulur kendini. Tahayyülünde, mutluluk onun için ulaşılması gereken veya bir şeylere kavuşunca gelebilecek olan bir öğreti gibidir. Anı yaşayamaz ,bulunduğu ortamdan lezzet alamaz belkide. Nihayi amacı mutluluk denen kutuyu yakalamak ve ona sahip olmaktır. Oysa mutluluğun anda olduğunu varılması gereken bir liman değil bir tenezzügah olduğunun bilincinde olması gerekir. Tabiî ki bu bilinçli hal de hapsolunmamış bir iç görüden geçer. Yani o bilinçli halde olmak için de iç görüyü gerçekçi olmayan pembe dünyaya maruz bırakmamak gerek. Çünkü o dünyada bize vaat edilenler hep bir şeylere sahip olununca gelen mutluluktan bahsederler. İnsanı bir koşuşturma içerisine sokarak mutluluğa vardırmaya çalışırlar. Gerçekçi hayattan uzak hayal dünyasında oyalayıp durdururlar. Taki insan hayal kurduğu şeylere ulaşınca mutluluğun orda da olmayışını fark edene kadar. Mutluluğun avuçlanamayacak veya kavuşulması gereken bir liman olmadığını hayatta olduğu her halde mutlu olması gerektiğini mutluluğun peşindeyken deneyimlemiş olur. Bekaya muhtaç olduğunu kavuştuğu şeylerdeki doyumunun mutluluk olmadığını farkına varır. Hatta kavuştuğu her şeyde doyumsuzluğunu fark eder. Yanlızca bulunduğu durumda mutlu olmayı deneyimleriyle öğrenmiş olur.