Meme kanseri nasıl bir hastalıktır? sıklığı nedir?

Meme kanseri nasıl bir hastalıktır? sıklığı nedir?

Meme dokusunun hücrelerinde kötü huylu dönüşümle başlayan ve çevre dokulara yayılma ya da uzak organlara (metastaz) sıçrama da gösterebilen bir hastalıklar grubunun genel adı meme kanseridir. Bütün meme kanserleri aynı tipte tümör davranışı sergilemezler ve dolayısıyla hepsinin tedavisi de birbirinin aynı değildir. Doğan her 12 ile 8 kız çocuğundan birinin ömrünün bir aşamasında meme kanseri teşhisi alması beklenmektedir.

Dünyada ve Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser türü olup ülkemizde kadınlarda tüm kanser olgularının kabaca 4’te 1’i meme kaynaklıdır. 25-40 yaş grubundaki kadın kanserlerinin %35’i yine meme kanseridir.

Nedenleri nelerdir?

Kadın olmak en önemli risk faktörüdür. Erkek / kadın meme kanseri oranı 1’e 100’dür. Meme kanserlerinin önemli bir alt grubunda östrojen hormonu hastalığın ilerlemesinde en belirleyici etkendir.

Hormona maruz kalınan süre de bu anlamda belirleyicidir. Halk arasında, doğum yapmanın ve emzirmenin koruyucu etkisi olduğu yönünde yaygın bir kanaat vardır ki, esasında o da bu hususla ilişkilidir. Östrojen hormonuna doğurganlık çağındaki dozlarda maruz kalmayan çocuklarda meme kanserinin esas formlarının görülmemesi bundandır.

Periferik östrojen miktarını artıracak faktörler; örneğin alkol tüketimi, obezite gibi, bu etkilerinden dolayı meme kanseri için de riski arttırmaktadırlar. Genetik yatkınlık ve aile öyküsü de belirleyicidir.

Belirtileri nelerdir? Teşhis nasıl konulur?

İlerlemiş meme kanseri olguları haricinde genellikle çok net belirtileri olmayabilir. Memede ele gelen kitle en önemli şüphe nedeni olmalıdır. Meme başında içeri çökme ya da derisinde gamzeleşme, şekil değişikliği, emzirme dönemi dışında meme başından akıntı, koltukta ele gelen şişlikler gibi belirtiler önemlidir ve ihmal edilmemelidir.

Ağrı varsa kanser yoktur çok sakıncalı bir şehir efsanesidir. Evet, pek çok kitlenin başlangıcında ağrı beklenmeyebilir. Ama ağrının yokluğu iyi huyluluk için yeterli ya da gerekli bir şart değildir.

Kadınların kendi kendilerine meme muayenesi yapmasını ve kendi meme dokularının normal olan formunu bilmelerini, anormallik sezdiklerinde hekime başvurmalarını önermekteyiz.

Teşhis için doğal olarak önce muayene, ardından da bazı görüntüleme yöntemleri ilk aşamadır. Meme başı akıntısı gibi hallerde akıntıdan alınan örneklerin Sitolojik incelemeye tabi tutulması da bazı hallerde tanı koydurucu olabilir.

Mammografi, meme ultrasonu ve meme MR’ı hastanın yaşına ve özelliklerine göre kombine edilebilir. Bu görüntüleme yöntemlerinde şüphe duyulan alanlardan uygun yöntemlerle alınacak biopsilerle doku tanısı konur.

Yaygın bir yanlış kanaat ya da şehir efsanesi var. Maalesef, bıçak değince tümörün üreyeceğine inanan insan sayısı hiç de az değildir. Doku tanısının yapılabilmesi biopsi olmadan mümkün değildir! Ve doku tanısı olmadan tedavinin hiçbir aşaması planlanamaz.

Meme kanseri için tarama yöntemi var mıdır? Erken teşhisin önemi nedir?

Evet. Meme kanseri için tarama yöntemleri vardır. Bugün için meme kanserinde erken tanı için tarama yöntemleri altın standarttır. Bunda da esas, yaş gruplarına göre uygun aralıklarda mamografilerin çekilmesidir.

Neredeyse üzerinde fikir birliğinin tam olduğu mammografik tarama sıklığı, 40-50 yaş grubu için 2 yılda bir, 50 yaş sonrasında da yılda birdir.

Aile öyküsü nedeniyle riski daha yüksek olan kadınlarda ya da başka bazı özel hallerde takip farklı bir sıklıkta ya da farklı bir yöntemle olabilir. Bu konuda okuyucularımızın hekimlerine danışmaları gerekmektedir. Erken teşhis çok önemlidir! Hem yaşam süresini hem de yaşam kalitesini arttırır!

Tedavi yöntemleri nelerdir?

Tedavi yöntemi cerrahidir. Hem hastalığın kesin doku tanısının sağlanmasında, hem de evrelendirmenin yapılmasında ameliyat hayati bir öneme sahiptir.

Ameliyatla hastalıklı doku ve çevresinde bir miktar sağlıklı doku çıkartılır. Eskiden göğüs duvarını örten kasların bile çıkartıldığı ağır bir ameliyat türü uygulanmaktaydı. Şimdi hem farkındalığın artmış olması, hem de erken teşhis olanaklarının artması sayesinde tümörün küçük ve henüz yayılmamış bir halde yakalanması mümkün olabilmektedir.

Bu sayede meme koruyucu cerrahi seçenekleri de hastalara sunulabilir olmuştur. Koltuktaki lenf bezlerinin eskiden büyük bir kısmı çıkartılırken bugün işaretlemelerle örnekleme yapabilmek mümkündür. Bunlar uzun vadede hem kozmetik algıyı, hem de işlevselliği büyük ölçüde korumaya yardımcıdır ve yaşam kalitesini arttırmaktadır.

Ameliyat sonrasında nihai doku tanısı ve evreleme tamamlanır. Hastalığın tipine ve yayılım derecesine göre kemoterapi, ışın tedavisi ve hormon baskılayıcı ilaçlar ya da özel monoklonal antikorlar kullanılabilir.

Son 30 yılda tıbbi onkolojide ve radyasyon onkolojisinde sağlanan önemli gelişmelerle bu tedavilerin yan tesirleri de önemli ölçüde azaltılmış ve konfor önemli ölçüde artmıştır.

Tedavi uzun bir takip süreci gerektirir. En az 5 yıllık bir yakın izlem olacağı bilinmelidir. Hastalara bugün artık meme kanserinin tıpkı şeker hastalığı gibi, yaşam boyu takip gerektiren bir süreç olduğu anlatılmaktadır.

Gerek erken teşhis oranının artması, gerek de cerrahi ve medikal tedavi yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde başarı oranı çok artmıştır. Sağ kalım oranları yıldan yıla daha da düzelmektedir.

Tedavi sonrasında şekil bozukluklarını düzeltmek için yöntemler var mı?

Elbette. Onkoplastik meme cerrahisi özellikle bu konuda uzmanlaşmış hekimler tarafından yapılmaktadır.

Memedeki şekil bozukluğuna göre implantlarla (silikon protezlerle) ya da kişinin kendi dokusundan çevirilen fleplerle bunları düzeltmek mümkündür.

Yine de, hastalarımızın ameliyat öncesindekinden bile daha iyi kozmetik sonuçlar beklememesini önemle belirtiyoruz. Beklentilerde gerçekçi olmak gerekir.

Silikon protezler kanser yapar diyenler var ama. Bu ne kadar doğru?

Bilimde %100’lerin ve %0’ların bir yeri yoktur. Ama bugünkü bilgilerimiz ışığında, dünya çapındaki kurumlarca onaylanmış protez materyallerinin kanser yapmadığını %99,9 güvenilirlikle ifade edebiliriz

Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar var mı?

Cerrahi ya da radyoterapiye bağlı lenfödem dediğimiz kolda şişlik gelişebilir. Bunun için özel fizyoterapi yöntemleri vardır.

Kemoterapinin özel takibiyle ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar ayrıca mevcuttur ve takip eden onkologlar tarafından hastalara detaylı olarak anlatılmaktadır.

Özellikle tamoksifen dediğimiz hormon regülatörünü kullanmak durumunda olan kadınların jinekolojik kontrollerini tam ve zamanında yaptırmaları çok önemlidir. Çünkü bu ilacın da endometrium ( rahim zarı ) üzerinde etkileri mevcuttur. Meme kanseri tanısı olan hastalara her yıl sonografi eşliğinde jinekolojik muayene ve pap smear ( rahim ağzı kanser tarama testi ) yapılmalıdır. Bazı özel hallerde bu kontrollerin arası daha sık olabilir.

Bitkisel ürünlerin ya da alternatif tıbbın yeri nedir?

Sağlam bir metodoloji ile etkileri sınanmamış ve yan tesir profili bilinmeden hiçbir ürün, hekim bilgisi haricinde kullanılmamalıdır.

Alternatif tıp, akapunktur, homeopati, transdantal seyahat ya da yoga ile meme kanseri tedavisi yapılmamalıdır.

Meme kanseri mutlaka bilimsel dayanağı kesin olan tıbbi yöntemlerle tedavi edilmelidir.

Meme kanseri tedavisi eş ve aile desteğinin önemli olduğu bir süreçtir. Hastaların ruh halinin son derece kırılgan olabilmekte, hastanın özellikle yakın çevresine çok büyük sorumluluk düşmektedir. Bu konuda profesyonel yardım hizmeti ve psikolojik destek veren danışmanlar vardır.

Bu makale 20 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Hale Bengisu

Etiketler
Meme kanseri tedavisi
Op. Dr. Hale Bengisu
Op. Dr. Hale Bengisu
İstanbul - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube