Bir danışanım, üniversite mezunu olmasına rağmen yıllardır ne iş istediğine karar veremediğini, başvurduğu işleri reddettiğini ve evde ‘başlaması gereken bir hayatı’ sürekli ertelediğini anlattı. “Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ama böyle yaşamak istemediğimi biliyorum,” dediğinde, aslında birçok kişinin yaşadığı içsel çelişkiyi çok net özetlemişti.
Kararsızlık, çoğu zaman sadece karar verememek değil, yanlış karar vermekten duyulan yoğun korkudur. Kişi “Ya yanlış yaparsam?”, “Ya pişman olursam?” gibi sorularla zihinsel bir döngüye girer. Bu döngü zamanla eylemsizliğe dönüşür. İşte burada, danışmanlık süreci devreye girer ve bu döngüyü fark ederek kırmaya yardımcı olur.
Erteleme davranışı ise yalnızca tembellik ya da disiplinsizlik değildir. Genellikle altında özgüven eksikliği, mükemmeliyetçilik veya başarısızlık korkusu yatar. Bir başka danışanım “Başladığımda iyi yapmam gerekecek, yapamazsam?” diyordu. Bu düşünce onu yıllarca hiçbir işe başlamamaya itti. Oysa mükemmel yapmamak da bir öğrenme sürecidir.
Danışmanlık sürecinde bireyin kendine karşı daha şefkatli ve anlayışlı bir bakış geliştirmesi sağlanır. Erteleme davranışı genellikle içsel çatışmaların bir dışavurumudur. Bunu sadece ‘zamanı iyi kullanamamak’ değil, içsel bir alarm olarak ele almak gerekir.
Hedef belirleme konusunda ise en sık gördüğüm hata, ya çok büyük hedefler koymak ya da başkalarının beklentilerine göre hedef seçmektir. Bir danışanım, ailesinin isteğiyle girdiği bölümü okumuş, ama yıllarca bu alanda çalışmak istememişti. Hayalindeki hayat ile yaşadığı hayat arasındaki uçurum, onu sürekli tatminsizlik hissine sürüklüyordu. Seanslarımızda kendi değerleri, ilgi alanları ve güçlü yönleri üzerinden yeni hedefler belirledik. Küçük, gerçekçi adımlarla ilerledi ve en sonunda kendi yoluna çıktı. Yazının devamı için tıklayınız.