Kafanızda Hiç Durmadan Konuşan Birisi mi Var?

Uzm. Dr. Burak Toprak
Uzm. Dr. Burak Toprak
6 Mayıs 2018184 görüntülenme
Randevu Al
Kafanızda Hiç Durmadan Konuşan Birisi mi Var?

Kafanızın içinde sizi sürekli eleştiren, karar almanızı güçleştiren, hata yapıyorsun, hata yapıyorsun diye konuşan iç sesiniz mi Var? İstemediğiniz düşünce ve imajlar mı zihninizde canlanıyor?

Bu düşünceler size büyük bir ızdırap mı veriyor? İnsanlar tarafından dikkatsiz, hayalperest, umursamaz, olarak mı görünüyorsunuz? Eğer cevabınız evetse aşağıdaki yazıyı dikkatlice okumanızı tavsiye ederim.

Obsesif Kompulsif Bozukluk her yaştan bireyi etkileyebilecek erken dönemlerde kişi ve çevresi tarafından kendiliğinden geçer denip tedavisiz bırakılan bir psikolojik rahatsızlıktır. Toplumun yaklaşık yüzde 1’ini etkileyen takıntı hastalığı özellikle ergenlik yıllarında başlamakta ve maalesef çoğu zaman tedaviye başvurana kadar uzun yıllar geçmektedir. Takıntılar Çocukları Nasıl Etkiler? Genel olarak, istenmeyen ve zorlayıcı düşünce ve imgeler kişinin aklından bir türlü çıkmazlar (Takıntılar).

Takıntılar nedeniyle ortaya çıkan kaygıyı azaltmak için sık sık bir takım ritüellere başvurur (kompulsiyonlar) ve rutini yapmaya zorlanırlar. Yetişkinlerden farklı olarak, OKB olan çocuklar ve gençler, takıntılarının ve zorlayıcı davranışlarının aşırı olduğunun veya semptomlarını tedavi edilebilen bir bozukluk olduğunun farkına varamayabilirler. Takıntı hastalığına sahip çocuklar çoğu zaman ebeveynleri tarafından fark edilmez ve bu durum çocuğun öğrencilik hayatını ve sosyal yaşantısı ciddi anlamda bozabilir.

Kişi bu seslere o kadar odaklanır ki çoğu zaman çevresi tarafından dikkatsiz, dalgın, tembel ya da umursamaz biri olarak etiketlenirler ve bu durumun bir kişilik yapısı olduğu ve düzenleyeceği şeklinde bir yanlış inanış ortaya çıkar. Hem iç sesleri ile savaşan hem de çevresi tarafından damgalanan birey içine kapanır ve bu durumla ilgili yardım arayışından vazgeçebilir.

İçimdeki Ses Susmuyor Takıntı hastalığı olan kişi iç sesinin eleştirilerine karşı sürekli karşı düşünceler geliştirmeye kendini ikna etmeye ya da çevresindeki insanlardan onay almaya çalışır. Kişi en basit işlerini bile yaparken karar vermekte zorlanır. Kişi bir türlü emin olamadığından yakınır, acaba kapıyı kapadım mı kapamadım mı? Elime pislik bulaştı mı? Ödevimi düzgün yaptım mı yapmadım mı? Şeklinde bireyin beynini adeta kemiren içsesler ile günün büyük bölümünü geçirir.

Olayları en ince ayrıntısına kadar düşünür ancak bir türlü karar verme mekanizmasını devreye geçiremez ya da karar verse dahi verdiği kararın doğruluğunu sorgulamaya devam eder. Peki, takıntı hastalığı tedavi edilmezse ne olur? Kişinin içinde bulunduğu durum o kadar zorlayıcıdır ki gün boyu birçok konu hakkında binlerce kez düşünen birey bir işini yapamaz hale gelebilir. İç sesiyle o kadar uğraşırki gündelik işlerini yapamaz hale gelebilir. İçinde ki sese odaklanan birey etrafında gerçekleşen olayları kaçırır tabloya çoğu zaman unutkanlık, dikkat dağınıklığı, hayattan zevk alamama, boşluk duygusu, kronik bir kaygı hali eşlik edebilir ve maalesef tedavisiz kalan kişilerde major depresyon gelişmesi an meselesidir.

Takıntı Hastalığının Tedavisi Mümkün mü? Takıntı hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar etkili olmakla birlikte yapılan çalışmalarda tedaviye eklenen bilişsel davranışçı terapinin en etkili tedavi yöntemi olduğu ve hastalığın tekrarlanması en aza indirdiği saptanmıştır. Bilişsel davranışçı terapi ile kişiye işlevsel olmayan duygu, düşünce ve davranışları hakkında belirgin bir farkındalık kazandırılarak tekrarlayıcı davranışlara ve kaçınma davranışlara yönelmesi yerine takıntılı düşüncenin ortaya çıkardığı sıkıntı hissine alışması hedeflenir. Terapi sürecinde kişiye ilk aşamada psikoeğitim verilerek hastalığın doğası öğretilir. Takıntıların oluş biçimi takıntılar ile ilgili varsayımları, inançları ele alınarak farklı bakış açıları geliştirilir. Kişinin baş etme metotları saptanmaya çalışılır.

Örneğin size yemyeşil bir ağaç resmini düşünmeyin dersem ağaç resmini zihninizden çıkarmaya çalıştıkça beyninizde yüzlerce ağaç imajı oluşmaya başlayacaktır o yüzden takıntılı düşünceyi zihninden kovmaya çalışmak yerine onu diğer olumlu düşünceler gibi nasıl kabulleneceğiz ve beynimizi serbest bırakmayı terapi sürecinde öğretilen bazı metotlardır.

Takıntılarımız için ‘’takma kafana geçer’’ dememek lazım yukarıda bahsettiğimiz gibi ciddi sosyal ve mesleki işlevsellik kaybına neden olan takıntıların tedavisi için bilişsel davranışçı terapinin en etkili yöntem olduğu unutulmamalıdır.

Etiketler

Obsesif kompülsifObsesif kompulsif bozukluk tedavisiObsesif kompulsif bozukluk tedavi yöntemleriObsesif kompulsif tedavi başarısıObsesif kompulsif tedavisiObsesif kompulsif kontrolüObsesif kompulsif olmakObsesif kompulsif desteğiObsesif kompulsiften kurtulmakObsesif kompulsif ilaç tedavisiObsesif kompulsif davranışçı terapiTakıntı hastalığıObsesif kompulsif bozukluk belirtileriObsesif kompulsif bozukluk nedirObsesyon belirtileriObsesif kompulsif bozukluk yaşıObsesif kompulsif bozukluklarObsesif kompulsiz bozukluklarObsesif kompulsif bozukluk başlangıcıTakıntılarTakıntılar türleri ve nedenleriTakıntı ve türleriTakıntı hastalığının belirtileriTakıntı ve tedavisiTakıntılı insanTakıntı belirtileriTakıntının nedenleriTakıntılara örneklerTakıntılı olmakTakıntılı bireyTakıntı hastasına nasılTakıntılı olma hastalığıTakıntılı depresyonTakıntı şekerTakıntı hastalığının yorumlarıTakıntı tedavisiTakıntı terapisiTakıntı hastalığı nedirTakıntı hastalığı tedavisiTakıntı nedenleriTakıntı problemleriTakıntı hastalığı ilaçlarıTakıntı tedavisi psikoterapiTakıntı ve yaklaşımTakıntı rahatsızlığıTakıntı rahatsızlığının tedavisiTakıntı mutlu olamama

Yazar Hakkında

Uzm. Dr. Burak Toprak

Uzm. Dr. Burak Toprak

Uzm. Psk. Burak TOPRAK, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 2008 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, 2009 - 2014 yılları arasında Erenköy Ruh Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Psikiyatri unvanı almıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.