Hatalı Üretim mi? Kullanım Hatası mı?


Bugün babaannemi anımsadım, onu çok özlediğimi derinden hissetim. Öyle içten bir insandı ki… Sevgisini göstermeyi çok iyi biliyordu. Bunu hissediyordun, yalan değildi. Uzun zamandır görmediği biri kapıdan girdiğin de dizini döverek, yerinden kalkamasa da beden diliyle, sözüyle, gözündeki ışıltıyla onu gördüğündeki memnuniyeti hissederdiniz. Çok özledim seni kaymak kadın. Ne güzeldi yüzün, tenin, kokun… Sarılışın, torunlarına dakikalarca masaj yapışın… Çok uzun zaman oldu seni görmeyeli...
Şimdi düşünüyorum ve babaannemin benim dünyamda nereye dokunuyor olduğunu anlamaya çalışıyorum. O otantik bir kadındı, gelenekseldi, bağnaz düşünceleri vardı ancak sevebilen ve ilişki kurabilen bir kadındı. Onun bir mizah anlayışı vardı, kendiliğinden komikti. Dalgındı,sürekli yama yapardı, ince ince dikerdi. Tamir ederdi bir şeyleri. Acaba bu tamir ettiği yamalı şeyler, iç dünyasında neyi temsil ediyordu. Neresinin deliklerini kapatıyordu. Neyi onarmak istiyordu?
Onun hayatına baktığımda hiç kolay olmamış sanki.14 yaşında diğer köyün ağası eşini bir nedenden dolayı boşadığı için onu kaçırmış ve kendi çocuklarına anne kendine eş yapmış. Bir nesne gibi. Rızası olmadan. Daha çocukken, sırf bembeyaz uzun boylu ve çok güzel olduğu için… Hepimizin kendine göre bir hikâyesi var. Ancak geçmiş kadınlar için daha zormuş. Evet insanın her türlü zorluğa uyumlanma kapasitesi var. Evet, ama merak ediyorum yine de babaannemin iç dünyasını. Acı çekmiş miydi? Hayalleri neydi? Hayatıyla ilgili farklı olasılıkları hayal edebilmiş miydi? Aşık olmuş muydu?
Üzüntüsünü öfkesini anlatırdı ama bilgi olarak, temas etmeden. Çünkü o sistemde yaşayabilmek için duygularını yalıtmayı öğrenmişti. Tek derdi evlatları idi. Tabi o da çoğu yetişkin gibi, çocuğunu kendi doğrusuna göre kabul ediyordu. Ama yine de dedeme göre daha affedici ve kapsayıcıydı. Becerikliydi ama dalgındı da aynı zamanda; koku ve dokunma duyusunda bir problem vardı. Sürekli yemek ve süt yakardı 50 metrekarelik evinde. Süt kömür gibi kap kara olana kadar yanardı ama kokuyu alamazdı. Biz o avlu içinde başka bir evden kokuyu alırdık ama onun koku reseptörleri kapalıydı. Sıcak sobanın üstünden tabağı ve közü çıplak eliyle alırdı. Kulakları da iyi duymazdı? Şimdi fark ediyorum da babaannem tüm duyu organlarını ve duyumlarını kapatma ihtiyacı duymuş. Bu da yalıtma savunma mekanizmasının bir başka versiyonu. Bedeninde ki duyumları hissetmezsen acıyı da hissetmezsin, duyguları hissetmezsen acı da çekmezsin. Uzun zaman sonra fark ettim ki yasını yaşamamışım ben babaannemin. Cenazeye gidemeyişim de ondanmış. Yeterince ego kapsitem gelişmemiş ve bununla yüzleşmemek için; ‘çok kar var ve yollar kapalı olabilir’ şeklinde aklileştirmişim. ( Bu da bir savunma mekanizması)
Sevgili babaannem seninle vedalaşmak çok zor. Seni çok özlüyorum. Huzur için de uyu…