Gebelik ve alkol kullanımı

Doç. Dr. Süleyman Eserdağ
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ
20 Ekim 2006968 görüntülenme
Randevu Al
Gebelik ve alkol kullanımı

Alkol ya da kimyasal adıyla etilalkol güçlü bir teratojendir yani bebekte anomali yaratan etkilere sahiptir.
Özetlemek gerekirse gebelikte alkol kullanımı;

 Abortus (düşük)
 Ölü doğum
 Bebekte gelişme geriliği (IUGR)
Çeşitli baş-yüz gelişim kusurları (kranio-fasiyel anomaliler)
 Mental retardasyon (zeka geriliği), IQ düşüklüğü gibi istenmeyen durumların oluşmasına neden olabilmektedir.
 

Amerika ve diğer bazı gelişmiş ülkelerde zeka geriliğinin belirlenebilen en önemli nedeni anne adayının gebelikte alkol kullanmasıdır. Bu ülkelerde anne adayları arasında alkolizmin yaygınlığı ve bunun yarattığı sonuçlar ekonomik ve sosyal bir sorun oluşturmuş durumdadır.
 

Gebelik döneminde kullanılan alkolün bebekte istenmeyen durumlar oluşturması alınan alkol miktarı ile doğru orantılıdır. Şu anda elimizde gebelikte alınabilecek en düşük alkol miktarı ile ilgili bir veri olmadığından anne adaylarına bu konudaki önerimiz gebeliğin planlandığı andan gebeliğin sonuna kadar alkol kullanmamalarıdır. 

Bir bardak bira (%5 alkol), bir kadeh şarap (%10 alkol) ya da alkollü kokteylde (%10 alkol) yaklaşık 15 gram alkol bulunur.

Alkol alma "alışkanlığı" günlük 60-90 gram (1-1,5 litre bira eşdeğeri) alkolün düzenli olarak alınması şeklinde tarif edilebilir. Günlük 120 gram ve üzeri (2 litre bira ve üzeri) alkolün düzenli olarak alınması ise "alkolizm" olarak değerlendirilir.
 

Fetal Alkol Sendromu (FAS)

Alkol, anne kanından plasenta yoluyla direkt bebeğin kanına geçerek anne kanındaki miktarla eşitlenir.

Gebeliğin erken dönemlerinde alınan alkol direkt olarak embriyo üzerine olan etkisiyle düşüğe, organ gelişimi döneminde hücreler üzerindeki etkileriyle çeşitli organlarda gelişim kusurlarına, gebeliğin ikinci trimesterinden itibaren hücre çoğalmasının hızlı olduğu dönemde hücrelerdeki toksik (zehirli) etkisiyle santral sinir sistemi hasarlarına neden olabilmektedir.
Gebeliğin her döneminde alkolün etkisine bağlı olarak bebeğin ölme riski artar. Günlük alınan alkol miktarı arttıkça bebekte istenmeyen durumların oluşma riski doğrusal bir ilişki içinde artar. Ancak günlük alınabilecek miktar için güvenli bir alt sınır henüz belirlenmiş değildir ve gelecekte de belirlenmesi ihtimal dahilinde gözükmemektedir.

Gebelikte alınan alkol bebekte düşük doğum tartısından başlayan ve zeka geriliğine sebebiyet verebilir. Alkolün bebek üzerinde yarattığı en ileri normaldışı durum "Fetal Alkol Sendromu (FAS)" olarak tanımlanır.  Dünyada 1000 canlı doğumdan ikisinde fetal alkol sendromu olduğu tahmin edilmektedir.

Şu an için ülkemizde anne adayları arasında alkol kullanımı ise yaygın değildir ve bunun böyle kalması toplumsal sağlık açısından çok önemlidir.
Fetal alkol sendromu, bebeğin doğmadan önceki dönemde sürekli ve yoğun bir şekilde alkole maruz kalması sonucu oluşan belirtiler topluluğudur. Belirtiler ilk kez 1973 yılında tanımlanmış ve alkolik anne adaylarının bebeklerinde görülen bu ortak belirtiler bir sendrom olarak betimlenmeye başlamıştır.

Sendromun en belirgin özellikleri bebekte intrauterin gelişme geriliği (bebek doğmadan önce oluşan gelişme geriliği), bebek büyüdükçe farkedilen gelişme geriliği, zeka geriliği, çeşitli davranış bozuklukları ve normaldışı yüz görünümüdür.
Fetal alkol sendromlu çocukların tipik bir yüz görünümleri vardır. En sık rastlanan baş-yüz kusurları mikrosefali (başın ufak olması), filtrum (üstdudak-burun arası oluk) yokluğu, ince üstdudak, yassı burun kemeri, mikrognati (ufak çene), mikroftalmi (ufak gözler), kısa burun, göz kapaklarının anormal şekilli olmasıdır.

Bunu dışında kalp anomalileri, omurilik anomalileri, kol-bacak anomalileri, genital sistem ve böbrek anomalileri, kulak anomalileri, göğüs kafesi şekil bozuklukları da sendromun bir parçası olarak görülebilmektedir.

Doğumda hiçbir bulgu göstermeyen bebeklerde bile büyüdükçe gelişme geriliği barizleşebilmekte ve alkole bağlı diğer etkilerin gözlenmesi bebeğin iki yaşına geldiği döneme kadar gecikebilmektedir.

Fetal alkol sendromlu bireyler yaşıtlarından daha ufak yapılı, IQ seviyeleri daha düşük, çeşitli davranış bozuklukları (aşırı aktivite, dikkat toplayamama gibi) gösteren bireyler olarak yaşamlarını sürdürürler.

Bebekte anomali yaratmak için yeterli en az miktarı belirlemek olanaksız olmasına karşın tüm gebelik boyunca düzenli olarak günlük 90 miligram alkole eşdeğer içki kullanan anne adaylarında fetal alkol sendromu belirtileri görülme riski önemli oranda artar.

Bariz alkolik anne adaylarının bebeklerinin yaklaşık %30-40ında fetal alkol sendromu görülmektedir. Günde 2-3 bardak alkollü içkiyi düzenli olarak kullanan anne adaylarının bebeklerinde bu oran %10a düşer.

Fetal alkol sendromu tüm gebelik boyunca ve özellikle de gebeliğin ikinci yarısından itibaren yüksek miktarlarda alkol kullanan anne adaylarının bebeklerinde daha sık gözlenmektedir. Hücrelerin hızla çoğaldığı gebeliğin bu ikinci döneminde alkol hücreler üzerindeki toksik (zehirleyici) etkileri nedeniyle başta sinir sistemi olmak üzere diğer organlarda gelişim bozukluklarına neden olmaktadır.

Daha az miktarlarda alkol kullanan anne adaylarında ise sendrom tümüyle ortaya çıkmasa da fetal alkol etkileri (FAE) adı verilen sendromun daha hafif şekli ortaya çıkabilir. Burada fetal alkol sendromunun belirtilerinin bir kısmının olmaması, olanların da daha hafif olması sözkonusudur.

Öneriler

İnsanlarda alkol kullanımı ve gebelik üzerine olan etkilerle ilgili çalışma yapılamadığından alkolün gebelikte bebek üzerindeki etkileri ancak hayvan deneyleriyle tahmin edilebilir.
Hayvanlarda tek doz olarak verilen yüksek miktarda alkolün düşük, gelişme geriliği ve baş ve yüz anomalileri gibi fetal alkol sendromunu andıran etkiler yaptığı gözlenmektedir. Bu çalışmaların insanlara tam olarak uyarılamaz olmasıyla birlikte şu an için "sosyal" içiciliğin (yani arada sırada alkol almanın) bile gebelik döneminde bebek üzerinde etkileri tam olarak bilinemediğinden gebeliğinizi planlandığız andan itibaren ve tüm gebelik boyunca alkol kullanımından kaçınınız.

Gebelik döneminde halihazırda alkol kullanmakta olan anne adaylarının da alkolü hemen bırakmaları gebelik haftasının erkenliğiyle doğru orantılı bir şekilde bebeklerinin alkolden etkilenme riskini azaltacaktır.

"Eğer bir gebelik planlıyorsanız ve alkol bağımlılığınız varsa gebelikten önce mutlaka bırakınız. Eğer ki bırakamıyorsanız mutlaka bir profesyonel destek alınız." 

Etiketler

Gebelik ve alkol kullanımıFetal alkol sendromu

Yazar Hakkında

Doç. Dr. Süleyman Eserdağ

Doç. Dr. Süleyman Eserdağ

. Kozmetik ve Fonksiyonel Jinekolojide Öncü Hekim ve Uluslararası Eğitmen
. Seksolog, Avrupa Cinsel Tıp Derneği Tarafından Fellow (FECSM, Akademi Üyesi)
. “HERA Vajinismus Tedavi, Eğitim ve Araştırma Derneği” Kurucusu ve Başkanı
. “Uluslararası Estetik Genital Cerrahi ve Seksoloji Derneği (ISAGSS)” Kurucusu ve Başkanı
. İrlanda Merkezli Avrupa Estetik Tıp ve Cerrahi Koleji (ECAMS) Geçmiş Dönem Kıdemli Öğretim Üyesi ve Uluslararası Eğitmeni

İlkler ve Yenilikler
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ genital estetik ameliyatları, genital estetik cerrahi dışı tedavileri ve kadınlarda cinsel sağlık alanlarında, tüm dünyada ve ülkemizde öncü hekimler arasında yer almaktadır.

Çalışmalarının Bazıları:
Dr. Eserdağ Avrupa Cinsel Tıp Derneği (ESSM) ve Avrupa Seksoloji Federasyonu tarafından düzenlenen ‘board’ sınavını başarıyla geçerek, ‘fellowship’ (akademi üyeliği) unvanını kazanan ülkemizin ilk jinekolog hekimlerindendir.
Kadınlarda cinsel işlev bozuklukları tedavilerinin, jinekolog hekimler tarafından benimsenmesinde ve yaygınlaşmasında öncülük etmiştir.
Vajinismus tedavileri alanında çalışan ülkemizdeki ilk ulusal derneği kurmuştur (Hera Vajinismus Eğitim, Araştırma ve Tedavi Derneği, Kuruluş; 2015).
İlk defa 2002 yılında vajinismus tedavilerine başlamış ve vajinismusta kısa sürede sonuç alma konseptini geliştirmiştir.
Dr. Süleyman Eserdağ, ülkemizde genital estetik eğitimlerini ve hands-on kurslarını düzenleyen ilk hekimdir.
Oldukça saygın, İrlanda merkezli Avrupa Estetik Koleji ECAMS’a (European College and Aesthetic Medicine and Surgery) atanan ilk Türk hekim olmuştur (2015). Bu fakülte çatısı altında 2015 ve 2017 yılları arasında, genital estetik alanında pek çok ülkede uluslararası eğitimler düzenlemiştir.
Genital estetik ve cinsel tedaviler konusunda çalışan ülkemizdeki ilk uluslararası derneği kurmuştur (ISAGSS, Uluslararası Estetik Genital Cerrahi ve Cinsel Tedaviler Derneği, 2017).
ISAGSS; genital estetik uygulamalarını seksoloji temelli ele alarak uygulayan dünyadaki ilk dernek olmuştur. Dr. Süleyman Eserdağ, bu dernek çatısı altında bugüne kadar beş kıtadan 1000’den fazla hekimi birebir eğitmiştir.
2018 ve 2019 yıllarında estetik genital cerrahi ve seksoloji alanında düzenlediği uluslararası kongreler de bu alandaki ülkemizin ilk kongrelerindendir. Alanında oldukça önemli yabancı ismi ülkemize davet etmiş ve ülkemizin isminin bu alanda da duyulmasını sağlamıştır (RAGSS Kongreleri; 2018 ve 2019).
Orgazm aşıları olarak bilinen “O-Shot” ve “G-Shot” uygulamalarını ülkemize ilk defa getiren, bu tedavi isimlerini tescil ettirerek ülkemizdeki isim hakkına sahip tek kişidir.
“Barbie Vajina Estetiği” ismini ve konseptini ülkemize ilk getiren hekimdir. 2015 yılında “Cosmopolitan” dergisindeki röportajından sonra bu konsept ülkemizde hızla yayılmış ve popülerlik kazanmıştır (Cosmopolitan dergisi, Vajina estetiğinde yeni trend: “Barbie estetiği”).
Genital estetik alanında ülkemizin ilk kitabını yazmıştır (Kadın Genital Estetiği ve Fonksiyonel Cerrahisi kitabı, 2021). Bu kitap iki ay sonra İngilizce olarak da basılmıştır.
Ülkemizde cinsel tıp ve genital estetik alanında yayınlanan, yazarları arasında 50 kadar hekimin yer aldığı, ülkemizin ilk multidisipliner (çok branşlı) kitabının editörleri arasında yer almıştır (Cinsel Tıp ve Genital Estetik Kitabı; İstanbul Tıp Kitabevleri, 2020).
2023 yılında İngilizce olarak yazdığı “Aesthetic and Functional Female Genital Surgery” kitabı İsviçre merkezli Springer Nature kitabevi tarafından basılarak dağıtılmıştır. Bu kitap, genital estetik ve fonksiyonel cerrahisi alanında ülkemizin uluslararası literatüre kazandırdığı ilk ve tek kitaptır. 400’den fazla görsel ve 23 ayrı bölümden oluşan bu kitap yayınlandığı ilk günden itibaren uluslararası bilim camiasında son derece ilgi çekici bulunmuş ve pek çok yabancı hekimin takdirini kazanmıştır.
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ ülkemizde ve dünyanın farklı bölgelerinde yılda 20’den fazla toplantıya konuşmacı olarak davet edilmektedir. Kendi çalışma alanlarında, 50’den fazla uluslararası kongrede konuşma yapmıştır. Avrupa’nın en büyük cinsel tıp kongresi ESSM (Avrupa Cinsel Tıp Derneği),estetik alanında lider konumundaki IMCAS (Paris),IMCAS (Asya) ve AMWC (Monaco) gibi kongrelerde konuşmalar yapmış ve dernek olarak da afiliye olmuştur.
Ülkemizin ilk “Rejeneratif Jinekoloji” kongresini düzenlemiştir (5-8 Şubat, 2025, Antalya)
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ hastalarını İstanbul Nişantaşı kliniğinde kabul etmekle beraber, yıllar içinde kurmuş olduğu İstanbul Suadiye, Ankara, İzmir kliniklerine de danışmanlık hizmeti vermektedir. Aynı zamanda Altınbaş Üniversitesi Kadın Sağlığı Anabilim Dalında yarı zamanlı öğretim üyesidir.

 

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.