Halk arasında üzüm gebeliği olarak ta isimlendirilen Mol Hidatiform ve onunla aynı kategoride yeralan İnvaziv mol ve Plasental-site trofoblastik tümör kendine özgü ve ciddi sonuçlar doğurabilen hastalıklardır.
Ana rahminde bebeğe ait dokulardan plasentayı oluşturan hücrelerden (sitotrofoblast ve sinsitiotrofoblast ) kaynaklanan tümörler olarak kabul edilebilirler. Bebeğe ait hücrelerin dejenerasyonu ve kanser hücrelerine benzer özellikler kazanmasıyla karakterlidirler. Buna karşın ilaç tedavisiyle çok yüksek oranda tedavileri mümkündür.
Mol gebeliği olarak isimlendirebileceğimiz Mol Hidatiform bu grup içinde en sık görülenidir.Mol gebeliğinde fetus ya hiç görülmez ya da erken dönemde kaybedilir.Gebelik testleri olumlu sonuç verir.’Kanda gebelik testi’ olarak bilinen Beta hCG gebelik haftasına göre oldukça yüksek değerlerde saptanır.
Anne yaşının 20 nin altında ya da 40 un üzerinde olduğu durumlarda mol gebeliği daha sık görülebilir.Düşük sosyoekonomik koşullara sahip kadınlarda risk daha yüksektir.Bunun dışında dünya üzerinde görülme sıklığı da belirgin derecede değişiklikler göstermektedir.Örneğin Taylant’ta ABD e göre yaklaşık 8-10 kat fazla görülmektedir.
Mol gebeliğinde gebelik ürününün dejenere olmasına neden olarak normalde tek bir spermin döllemesi gereken yumurta hücresinin iki sperm tarafından döllenmesi gösterilir. Bu durumda yumurta hücresinin genetik bilgileri kaybolur ve sadece babaya ait genetik yapılar içeren bir gebelik ürünü ortaya çıkar.Bu durumda sağlıklı bir bebeğin gelişmesi kesinlikle mümkün değildir.
Mol gebeliğinde hastalar erken gebeliğin tüm şikayetlerini normalden daha ağır olarak yaşarlar.Aşırı bulantı kusma görülebilir.Genelde bir süre sonra vajınal kanama başlar.Bazan çok ciddi kanamalar görülebilir.hCG değerleri çok yüksek olduğundan buna bağlı olarak yumurtalıklarda ‘theca lutein kistleri’ adı verilen kistlerin oluşması ve bunların hormonal aktivitesi ile kıllanmada hızlı bir artış görülmesi de olasıdır.
Ultrasonografi tanıda son derece yararlıdır.Fetusa ait yapılar yerine rahim içinde kendine özgü ‘ kar yağması’ manzarası görülerek tanı koyulabilir.Mol gebeliği ile sağlıklı bir bebeğin bir arada olması mümkün değildir.Komplet mol adı verilen şekilde bebeğe ait hiçbir görüntü izlenmez.Parsiyel Mol adı verilen tipte ise genellikle kalp atışları izlenemeyen bir fetus saptanabilir.
Mol gebeliğinin tedavisi uygun teknikle ve zaman kaybetmeden yapılacak olan kürtajdır. Mol gebeliğine ait hücrelerin kan yoluyla başka organlara (en sık akciğere) ulaşması ve oraya yerleşmesi (metastas yapması) olasılığı vardır. Yaklaşık %10 oranında bu hücreler anne vücudunda kanser hücreleri benzeri çoğalarak daha büyük sorunlara ve hayati tehlikeye neden olabilir
Kürtaj sonrası tedavinin takibi hayati önem taşır.Belli aralarda kanda hCG düzeyleri kontrol edilmeli ve normal düzeye inişi izlenmelidir.Mol gebeliği geçirmiş bir hastayı ortalama bir sene takip etmenin uygun olduğu kabul edilir.Bu nedenle hastalara bir yıl gebe kalmamaları ısrarla önerilmelidir. Aksini gerektiren herhangibir durum yoksa bu hastalar için en uygun korunma yöntemi doğum kontrol haplarıdır.