Son dönemlerde HIV virüsü ile ilgili bir çok olumlu gelişme vardır. Eskiden hastalar tedavi için avuçlarca ilaç içerken şu anda 1-2 hap kullanmak yetmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, HIV/AIDS’ i öldürücü hastalıklar listesinden kaldırıp, kronik hastalıklar listesine koymuştur. Yani aynı diyabet ( şeker ) hastalığı veya hipertansiyon gibi.
Artık, dünyada genelinde her sene HIV virüsü bulaşan insan sayısı sabit kalmaktadır. Yani artış yoktur. Fakat Türkiye, orta doğu ve doğu avrupa ülkelerinde çok ciddi bir artış vardır. Tabi bunun altında yatan bir sürü sosyolojik sebep vardır. Resmi rakamlar, 2015 yılı sonunda Türkiye’ de yaklaşık 10.000 civarında HIV (+) kişi olduğunu söylemektedir. Fakat, bu sayının en az 3-4 katı kadar, virüsle yaşayan fakat yaşadığını bilmeyen kişi olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’ deki HIV (+) kişi sayısı 2004’ den 2013’ e % 467 artmıştır.
Maalesef, genelde insanlar HIV virüsünü taşıdıklarını bilmemektedirler. Çünkü, bir kişi HIV virüsünü kaptıktan sonra her zaman belirti verecek diye bir şey yoktur. Çoğu zaman, hasta test yaptırmadan HIV virüsünü taşıdığını öğrenemez.
HIV (+) tanısını koymak için birden çok test vardır. Bunlardan bazıları, Combo test denilen antijen + antikora beraber bakan testlerdir. Bunlar, laboratuvarlarda birçok farklı isimle bulunabilir. Bir diğeri, HIV virüsüne karşı salgılanan antikora bakan anti-HIV testidir. Bir başka test, vücuttaki HIV virüs sayısını ölçen HIV RNA PCR testidir. Bu testler arasında en erken sonuç veren ve duyarlılığı en yüksek olan test HIV RNA PCR’ dır. Fakat tarama testi olarak anti HIV antikor testi yapılır. HIV virüsünün erken aşamada taranması ve saptanması, erken tedaviye başlamak açısından oldukça önemli ve hayat kurtarıcıdır.