Kene ve kırım - kongo kanamalı ateşi

Kene ve kırım - kongo kanamalı ateşi

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

            Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA),virüslerin neden olduğu, oldukça ağır klinik tablolara ve yüksek oranda ölüme neden olan ülkemiz için son yıllarda gündemde olan bir hastalıktır.

         KKKA ilk olarak 1944 yılında Kırım’da görülmüştür. Daha sonra 1956 yılında Kongo’da görülen hastalığın, 1969 yılında Kırım Kanamalı Ateşi ile aynı olduğu anlaşılmış ve hastalık bundan sonra Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ismiyle anılmaya başlanmıştır.

         Hastalık Afrika, Asya, Orta Doğu ve Doğu Avrupa’da yaygındır. Son yıllarda Balkanlarda, Iran, Pakistan ve Güney Afrika’da görülmeye başlamıştır.

Türkiye’de ilk defa 2002 yılının ilkbahar ve yaz aylarında başta Tokat, Sivas, Çorum, Amasya çevresi olmak üzere İç ve Doğu Anadolu Bölgelerinin kuzeyi ile Karadeniz Bölgesinin güney kesimlerini kapsayan geniş bir coğrafi alanda görülmektedir. Hastalık her yıl Mayıs-Eylül ayları arasında görülmekte ve Temmuz ayında pik yapmaktadır. 2002 yılında başlayan salgın halen devam etmektedir.

         Hastalığa neden olan virüs, birçok evcil ve yabani hayvanı enfekte etmekte, ancak hayvanlarda hastalık hafif seyretmektedir. Birçok kuş, kendileri virüse karşı dirençli iken, virüsün yayılmasında önemli rol oynamaktadır.

         Keneler, insan veya hayvanlardan kan emerken virüsleri de bulaştırırlar. Hastalığın bulaştırılmasında en çok sorumlu tutulan Hyalomma soyuna ait keneler, ülkemizin de içinde bulunduğu çok geniş bir coğrafik alanda yerleşmişlerdir. Ülkemiz kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir.   Hastalık daha çok kırsal alanda yaşayanlarda, bu bölgelere seyahat edenlerde ve hayvancılıkla uğraşanlarda görülebilmektedir. Hastalık ya direk kenelerin vucuda yapışıp belli süre kalması ile veya hastalığı taşıyan hayvanların kan ve dokuları ile temas sonucu meydana gelmektedir. Ayrıca hastanelerde yatan KKKA’lı hastalardan hastane çalışanlarına veya diğer hastalara da bulaşabilmektedir.

Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını müteakip kuluçka süresi genellikle 1–3 gündür; bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Diğer şekillerde (hastaların kan, çıkartılar veya diğer dokularıyla doğrudan temas sonucu) bulaşma olduğunda ise hastalık biraz daha geç ortaya çıkmaktadır.

Hastalarda görülen şikâyet ve bulgular; ateş, kırgınlık, baş ağrısı, halsizlik, kollarda, bacaklarda ve sırtta şiddetli ağrı ve iştahsızlıktır. Bazen kusma, karın ağrısı veya ishal olabilir. İlk günlerde yüz ve göğüste morarma ve gözlerde kızarıklık dikkati çeker. Yine gövde, kol ve bacaklarda morarmalar oluşabilir.

         Vücudun değişik bölgelerinden kanamalar (Burun kanaması, idrardan kan gelmesi, vajinal kanama vb) sıktır. Genellikle karaciğer tutulumuna bağlı hepatit görülür. Şiddetli seyreden hastalarda hastalığın ilk haftasından itibaren karaciğer ve böbrek yetersizlikleri görülebilir. Bu hastalıkta iyileşme biraz daha uzun sürmektedir. Ölüm daha çok hastalığın ikinci haftalarında görülebilmekte ve oldukça yüksek oranda(% 30)  gözlenmektedir.

         Hastaların laboratuvar tetkiklerinde özellikle kan hücrelerinde (lökositler ve trombositler) azalma dikkati çekmektedir. Ayrıca karaciğer testlerinde bozulma ve koagülasyon testlerinde bozulma sonrası kanamaya eğilim artmaktadır. Bariz kanama olmasa da kan değerlerinde düşme gözlenebilir.

         Teşhis, hastalığa neden olan virüsün ya da virüs RNA’sının kan ve doku örneklerinden izolâsyonu ve virüse karşı oluşmuş antikorların kanda serolojik olarak gösterilmesi ile konmaktadır. Bazı kişilerde hastalık hızla ilerleyip ölümle sonuçlandığında yeterli bağışık yanıt oluşmadığından tanı konulamayabilir. Son zamanlarda, PCR gibi moleküler tanı yöntemleri başarı ile uygulanmaktadır.

         Hastalığın spesifik bir tedavisi bulunmadığı için tedavinin esası destek tedavisidir. Bu amaçla, kan ve kan ürünlerinin replasmanı ve diğer destek tedavileri yapılmaktadır. Ayrıca antiviral ilâçlardan ribavirinin kullanılabileceği de bildirilmektedir. Ancak ribavirin, önemli yan etkiler sahip olduğundan hastalar bu açıdan da takip edilmektedir.

Bugün için etkili bir aşısı bulunmamaktadır ancak umut vaat eden çalışmalar devam etmektedir. Hastalığı geçirenlerde bağışıklığın ömür boyu sürebileceği belirtilmektedir.

         Korunma

Diğer enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi bu hastalıkta da korunma ve kontrol önlemlerinin alınması ana prensibimizdir.

Hasta ve hastanın çıkartıları ile temas sırasında mutlaka eldiven, maske gibi standart önlemler alınmalıdır. Genellikle hava yolu ile bulaşmadan bahsedilmemektedir. Ancak, kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınılmalıdır. Hastalarla veya hastanın çıkartıları ile yakın teması durumunda, temaslının en az 14 gün kadar ateş ve diğer belirtiler yönünden takip edilmesi gerekmektedir.

Öncelikle konakçıların kenelerden uzak tutulması sağlanmalı ve kenelerin kan emmeleri engellenmelidir. Çünkü keneler, gelişmelerini sürdürebilmek ve nesillerini devam ettirebilmek için konakçılarından kan emmek zorundadırlar;

Mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan uzak durulması gerekmektedir. Riskli alanlarda (Hayvan barınakları veya kenelerin yaşayabileceği alanlar) bulunulması durumunda, vücut belirli aralıklarla kene yönünden muayene edilmelidir. Vücuda yapışmamış olanlar dikkatlice toplanıp öldürülmeli, yapışan keneler ise kesinlikle ezilmeden, üzerine kimyasal madde vb dökülmeden ve kenenin ağız kısmı koparılmadan (bir pensle sağa sola oynatarak, çivi çıkarır gibi) alınmalıdır.

Bir diğer husus da piknik amaçlı olarak su kenarları ve otlak şeklindeki yerlerde bulunanlar döndüklerinde, mutlaka üzerlerini kene bakımından kontrol etmeli ve kene varsa usulüne uygun olarak vücuttan uzaklaştırmalıdır. Çalı ve çok ot bulunan yerlerden uzak durulmalı, bu gibi yerlere çıplak ayakla veya kısa giysilerle girilmemelidir.

Avcıların ve ormanlarda çalışan işçilerin lastik çizme giymeleri veya pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları kenelerden koruyucu olabilmektedir.

Hayvan sahipleri hayvanlarını kenelere karşı ilâçlamalıdır.

Hem insanları hem de hayvanları kenelerden korumak için repellent olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek kullanılabilir.

         Bir diğer husus KKKA’ya bağlı ölümlerde bulaşmanın engellenmesi için birtakım önlemlerin alınması icap etmektedir. Cenazeyi hazırlayacak olan kişi plâstik önlük, kalın eldiven, maske vb. koruyucu önlemleri almalıdır. Ceset yıkandıktan sonra 1/10’luk çamaşır suyu çözeltisi ile muamele edilmeli, mümkünse ceset torbasına konarak kapatılmalıdır. Ceset torbası yoksa, ceset yıkandıktan sonra yine çamaşır suyu ile muamele edilmeli, iki kat bez ile sarılmalı sonra çamaşır suyu ile tekrar muamele edilmelidir. Daha sonra tabuta konup mühürlenmelidir. Cesedin yıkanmasından sonra, yıkamanın yapıldığı alanlar çamaşır suyu ile temizlenmelidir. Tabutun açılmasına müsaade edilmemeli, en az iki metre derinliğe tabutla beraber gömülmelidir.

Bu makale 6 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Ramazan Gözüküçük

Etiketler
Kırım - kongo kanamalı ateşi
Uzm. Dr. Ramazan Gözüküçük
Uzm. Dr. Ramazan Gözüküçük
İstanbul - Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube