Eğitim Sürecinde Mülteci Çocuklar


Göç süreci toplumların homojen yapısını dönüştürmekte ve toplum içinde göçmenler, konuklar, yabancı öğrenciler, mülteciler gibi farklı grupların ihtiyaç ve sorunlarını gündeme getirmektedir. Mülteci, kendi ülkesinde yaşadığı eziyetten, siyasi veya dini istismardan kaçmak için yaşadığı yerden zorunlu olarak ayrılan ve geri dönme olasılığı bulunmayan kişilerdir. Toplumdaki diğer gruplarla karşılaştırıldığında mülteciler sosyal belirsizlik, sosyoekonomik zorluklar, yaşanan travmatik olaylar nedeniyle geleceğe dönük planlarını gerçekleştirmek için daha az şansa sahiptirler. Bu nedenle bulundukları toplumda kalıcı bir hayat için gerekli beceri ve yeterliliklerin kazandırılması sürecinde daha fazla desteğe ihtiyaç duyarlar.
Dünyada 2007 yılında 42 milyon yerinden edilmiş kişi bulunmaktadır. Yerinden edilmişlerin, 15 milyonunu mülteci, 827 bini ise şartlı mültecidir (geçici sığınmacı). Yerinden edilmişlerin %44’ ünü 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturmaktadır (yaklaşık 7 milyon çocuk). Günümüzde yaşanan savaş, çatışma, karmaşıklık, dini, siyasi olumsuzluklar gibi ekonomik krizler, çevresel felaketlerde dünyadaki yerinden edilmiş kişi sayılarının artmasına neden olmaktadır. Mülteci gruplar hem toplumda görünür olmadıkları hem de bulundukları ülkede uzun süreli kalacak kişiler olarak düşünülmedikleri için daha az dikkate alınmaktadırlar. Ancak üçüncü ülke kabulünde yeterli şartları sağlayamayan şartlı mültecilerin ülkede kalış süreleri uzamakta, bu süreçte kendileri, aile üyeleri, toplum ve kurumlar ile isteseler de istemeseler de etkileşime geçmektedirler. Özellikle komşu ülkelerde yaşanan kriz durumları ve uzun süreli belirsizlikler, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada cazibesini arttırması, ülkeye gelen yabancı sayısında da artışa neden olmaktadır. Toplumun ülkedeki yabancı nüfusa bakış açısına göre; göç ile birtakım zenginlikler, bazı sorunlar, aynı zamanda insan hakları bağlamında bazı sorumluluklar da ortaya çıkmaktadır.
Mülteciler yeni geldikleri toplumda günlük yaşamdaki değişimlere bağlı birçok zorlukla karşılaşarak, uyum sağlamak için mücadele etmek durumunda kalırlar. Yetişkin mülteciler yeni geldikleri toplumda kendileri ile aynı kökene sahip bireylerle bir arada yaşayarak, kendileri için güvenli ve tanıdık bir çevre oluşturabilirler. Ancak bu ailelerin çocukları açısından düşünüldüğünde yaşanan zorluklar daha da artmaktadır. Mülteci çocuk için yeni geldiği toplumda okul çevresi, durağan ve güvenli bir ortam sunmasına rağmen bu çocuklar yaşadıkları ani ve zorlu göç süreçleri, farklı geçmiş ve kültürel özelliklere sahip olmaları, ortak bir dili paylaşmamaları gibi nedenlerle okula uyum sağlamak için ek çaba gösterirler. Benzer şekilde okullarda farklı etnik kökenlere sahip kişilerin eğitim ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda kalırlar. Bu öğrencilerin eğitim sürecindeki ihtiyaçlarının tanımlanarak ortaya konulması ve ihtiyaçlarının eğitim kurumları, öğretmenler tarafından karşılanmaya çalışılması gerekir. Mülteci çocukların ve gençlerin kurumlar arası iş birliği ile mevcut fırsatlarından yararlanmaları sağlanmalı, güvenilir bir ortamda fiziksel, bilişsel ve psikolojik iyi olmalarını amaç edinen uygun öğrenme ortamlarıyla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır. Mülteci çocukların hangi nedenlerle, ne zaman ve kimlerin refakatinde geldiği konularından bağımsız olarak karşılanması gereken temel ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu ihtiyaçların başında da eğitim ihtiyacı gelmektedir.
Eğitim, çocukların yaşamını yapılandırır, şekillendirir. Eğitim süreci, öğretimi de kapsamaktadır. Öğretimin sistemli ve planlı yapıldığı yer olarak okul bireyin yaşamında önemli bir yere sahiptir. Okullar; düzensizlik, belirsizlik ve karmaşıklığa karşı güvenli, durağan, alışılmış yaşama dönüşü simgeler, çocuktaki travmatik etkileri azaltır, topluma uyumu kolaylaştırır, çocuk “bir yabancıdan”, “diğerlerine benzer bir öğrenciye” dönüşme fırsatı verir, geleceğe umutla bakabilmeyi sağlar. Okullar, çocukların sosyalleştiği, fiziksel, bilişsel ve sosyal süreçlerinin geliştiği, sosyal kuralların öğrenildiği, özellikle mülteci çocukların topluma dahil olma fırsatı edindiği en önemli kurumlardır.
Ülkedeki tüm çocukların ve ergenlerin eğitim fırsatlarından yararlanabilmesi için fiziksel, bilişsel, sosyal gelişimleri için uygun ortamlar düzenlenmelidir. Tüm vatandaşlar gibi mülteci çocuklar da eğitim sistemi içine yerleştirilmeli, ihtiyaçları karşılanmalı ve geleceğe hazırlanmalıdır. Okullar topluma uyum sürecinde de mülteci öğrencilere destek olan, bir gruba ait olma duygusunu etkileyen, önyargıları azaltan kurumlar olarak çocukların yaşamı ve gelecekteki başarılarında önemli bir yere sahiptir. Mülteci öğrencilerin bulundukları okul çevresi olumlu özelliklere sahip olduğunda, öğrencinin uyumu, aidiyet duygusu ve akademik başarısı artarken, çevrenin olumsuz özellikleri ise öğrencide yabancılaşma duygusu ortaya çıkararak, onu okuldan uzaklaştırmaktadır. Öğrencinin kendini okula ait hissetmesi onun okuldaki deneyimlerine bağlıdır. Okula aidiyet ve bağlılığın benlik kavramı, sosyal beceriler, motivasyon ve akademik başarı gibi olumlu akademik, davranışsal ve psikolojik çıktıları bulunduğu; depresyon sosyal-duygusal endişeleri ve sosyal dışlanmaları azalttığı ortaya konulmuştur.
Kaynakça: https://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11630/5693/%c5%9eEKER%2c%20Bet%c3%bcl%20Dilara%3b%20ASLAN%2c%20Zafer.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Yazarlar: Betül Dilara ŞEKER, Zafer ASLAN