Depresyonun kültürle ilişkisi

Depresyon hakkındaki bugünkü tıbbi görüşler depresyonun duygulanımsal, kognitif, davranışsal fiziksel semptomlarla görülen bir depresif bozukluk olduğunu varsaymaktadır . Depresyon en sık görülen psikiyatrik bozukluktur. Depresyon halk tarafından bilinen en eski psikolojik bozukluklar arasında yer alır.Ruhsal hastalıkları , içinde bulunduğu kültüre göre değerlendirmek gerekir örneğin ; Doğu toplumlarında depresyonun bedensel şikayetlerle nüksettiği , intihar oranının Avrupa ve Amerika gibi batı toplumlarına göre daha az görüldüğü bilinmektedir .19 yy .Batı toplumlarında depresyondaki birey suçluluk duygusunu Doğu toplumlarındaki bir bireye göre daha fazla yaşamaktadır . Yapılan bir araştırmaya göre Çin halkının Avrupa'lılara göre depresyona daha fazla eğilimli olduğu gözlenmiştir . Çinlilerdeki ruhsal sıkıntıların bedene yansıması batılılara göre daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Depresyonun bazı cinslerindeki biyolojik etkiler oldukça güçlü de olsa kültürel faktörlerin patoplastik faktörle dışavurumu değiştirebileceği düşünülmektedir . Biyokimyasal yoksunluk yaşayan bireylerin bu durumu analiz etmeleri, yaşantıyı bir davranışa dönüştürmeleri ve dönüştürülen davranışa yönelik toplumsal tepkilere cevap vermeleri beklenir

Depresyonun kültürle ilişkisi

Kültür her toplumun kendine has anlam ve değer yargılarını oluşturmaktadır.( Ersoy 1999 ) Kendinden sonraki nesillere aktarılan , varyasyona uğrayarak gelişen bir yapıya sahip olan kültür içinde bireyi veya toplumu şekillendiren kendine has düşünceleri davranışları barındıran din, dil ,ırk , kuramlar , gelenekler ve sosyal normlar gibi inançları kapsamaktadır (Ersoy 1999).Kültürlerin ömrü bireylerin ömrüne göre oldukça uzundur. Kültürler geçmişten hazinesine kattıklarını geleceğe aktararak ilerler . Her kültüre özgü doğru yanlış , olumlu veya olumsuz davranışlar bulunmaktadır .Davranışlar bireyin içinde bulunduğu kültür ile şekillenerek toplumun değer yargılarına göre olumlu veya olumsuz anlamlar kazanır . Davranışlar doğrultusunda toplum olumlu davranışları benimserken olumsuz davranışları baskı altına alarak devre dışı bırakmaya çalışır . Bireyler bu toplumsal yapının bir parçası olmak için kendi iç dünyaları ve çevresi ile bağdaşmaya çalışır (Ünal 2000). Bulunduğu toplum tarafından dışlanan bireyler kendilerine yapılan dışlamayı içselleştirerek kendilerini toplumdan izole eder ve içinde bulunduğu topluma karşı iyice yabancılaşır . İçinde bulunduğu toplumla iletişim halinde olmayan çevresinde bulunan bireylere ve toplumdaki olaylara karşı kendisini soyutlayan bir birey depresyonla  karşı karşıya kalabilir .  
  
    Bireylere depresyon tanısı koyabilmek için gözlenen semptomların en az iki haftadır devam etmesi  gerekmektedir. Gündelik yaşamdaki moralsizliği depresyondan ayıran semptomların süresi ve şiddetidir . Beyin görüntüleme çalışmaları depresyondaki bireylerin düşünce, duygudurum , uyku ve iştahla ilgilenen  beynin kısımlarının farklı çalıştığını kanıtlamaktadır . Depresyon bireyin tek başına aşacağı bir bozukluk değildir depresyondaki bireyin  profesyonel destek alması gerekir.  Depresyonun  temel belirtileri arasında  umutsuzluk , unutkanlık,   karamsar  düşünceler , çaresizlik hissi , motivasyon kaybı , yalnızlık hissi, hayattan zevk almama hayatın anlamsız gelmesi   yer alır depresyondaki bireyler genellikle günün sabah saatlerinde daha depresif olurlar, depresyondaki bireyin  günlük enerjisi azalır geceleri uykuya dalmakta güçlük çeker rahat bir uyku uyuyamaz. Depresyondaki bireyin iştahında değişimler meydana gelir.
              
    Depresyon hakkındaki bugünkü tıbbi görüşler depresyonun duygulanımsal, kognitif, davranışsal  fiziksel semptomlarla görülen bir depresif bozukluk olduğunu varsaymaktadır . Depresyon en sık görülen psikiyatrik bozukluktur. Depresyon halk tarafından bilinen en eski psikolojik bozukluklar arasında yer alır.Ruhsal hastalıkları , içinde bulunduğu kültüre göre değerlendirmek gerekir örneğin ; Doğu toplumlarında depresyonun bedensel şikayetlerle nüksettiği , intihar oranının Avrupa ve Amerika gibi batı  toplumlarına göre daha az görüldüğü bilinmektedir(Kara,Sayar ve Saygılı 1997)   .Batı toplumlarında depresyondaki birey suçluluk duygusunu Doğu toplumlarındaki bir bireye göre daha fazla yaşamaktadır (Yeşilbaş 2008 ). Yapılan bir araştırmaya göre Çin halkının Avrupa'lılara göre depresyona daha fazla eğilimli olduğu gözlenmiştir . Çinlilerdeki ruhsal sıkıntıların bedene yansıması batılılara göre daha yüksek olduğu belirtilmiştir. ( Ling Chian ve ark. 2007)  Depresyonun bazı cinslerindeki biyolojik etkiler oldukça güçlü de olsa kültürel faktörlerin patoplastik faktörle dışavurumu değiştirebileceği düşünülmektedir  . Biyokimyasal yoksunluk yaşayan bireylerin bu durumu analiz etmeleri, yaşantıyı bir davranışa dönüştürmeleri ve dönüştürülen davranışa yönelik toplumsal tepkilere cevap vermeleri beklenir ( Manson  1996). 
      
 
       Dünya  sağlık örgütünün yaptığı araştırmalara göre 2020 yılından itibaren depresyonun kalp damar hastalıklarından sonra dünyada en yaygın görülen ikinci hastalık olacağı tahmin edilmektedir. (Üstün ve ark.2004 )Bilimsel araştırmalara Göre yirminci yüzyılın ikinci yarısında depresyon toplumlarda fark edilecek düzeyde artmıştır (Williams ve Neighbors 2007). Buradan anlayacağımız bireylerin giderek mutsuzlaşarak depresyona yakalanma risklerinin artmasıdır. Bu aşamada hangi faktörlerin depresyonun ortaya çıkmasında yardımcı olduğu ilgi çekmektedir . Çoğu araştırmada vurgulanan , eğitim düzeyinin düşük olması , olumsuz yaşam koşulları , işsizlik, ekonomik düzeyin düşük olması ve kadın olmak  özellikle bazı toplumlarda kadınların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması ve fiziksel şiddet görmeleri kadınların erkeklere göre depresyona girme olasılığını arttırmaktadır. Gündelik yaşanılan olumsuz olaylar, çocukluk dönemi travmaları, özellikle ergenlik döneminde görülen ilişki Sorunları, bireyin psikoseksüel gelişimsel süreçleri kadar toplumsal süreçler tarafından da belirlenen parametrelerdir. (Ünal ve Özcan 2000). Depresyonun bu kadar tanınan bir psikolojik bozukluk olmasındaki temel sebep depresyon vakalarındaki artışın yaygın olarak görülmesidir.  
          
Depresyonun yaygınlaşmasındaki topluma bağlı sebeplerini özellikle Batı kültürlerinde gözlemlenen ekonomik , kültürel ve çevresel değişimleri gözden geçirerek anlaşılacağı ifade edilmiştir. Sanayi kentlerinde yaşanan kontrolsüz nüfus artışı , yurt içi veya yurt dışı göçler, fiziksel çevredeki yeni varyasyonlar , aile bağlarının farklılaşması , toplumsal iletişimde yaşanan aksaklıklar ,bireylerin iç dünyalarına kapanarak toplum bilincinin bozulması, günlük yaşamdaki stres faktörlerinin çoğalması , büyük şehirlerdeki trafik sorunları , işsizlik, ekonomik sorunlar depresyonun artış sebebini ve bireyler üzerindeki etkilerini anlamak için üzerinde durulması gereken temel değişkenlerdir . Temel değişkenler insanın iç dünyasında ve kültürün değer sisteminde değişiklikler yaratmıştır. Temel değişkenler ruhsal yapıda gözlenen değişimleri anlamak için önemli bir rol oynamaktadır.İsveç,Norveç Kanada gibi gelişmiş ülkelerde , ebeveyn kaybı, ailedeki çocuk sayısının üçten çok  olması ve işsizlik gibi parametrelerin özellikle çalışan kadınlarında depresyon riskini artıran sebeplerdir. Ancak  Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki  yapılan araştırmalara göre  ise  eğitim düzeyinin ve fakirliğin  daha belirleyici parametreler olduğu ispatlanmıştır.   Gelişmemiş ülkeler de gelişmiş ülkelerde yaşanan süreçleri içinde bulunmuş oldukları sosyoekonomik ve kültürel gelişmişlik düzeyine uygun bir biçimde yaşamaktadır (Cimilli 2001). Depresyonun sosyal değişkenlerle bağlantısını tetkik eden araştırmalarda toplumun sosyoekonomik  düzeyi düşük gruplarını oluşturan farklı etnik ve kültür gruplarında depresyonun yeteri tanınamaması ekonomik düzeyi düşük bireylerde daha az rastlandığı yanılgısına neden olmuştur ( Cimilli 2001). Toplumsal olanakların yetersizliği ve eğitim düzeyinin ve sosyokültürel seviyenin düşüklüğü depresyonun yaygınlık düzeyi ile ilişkili bulunmuştur. Sosyokültürel seviyenin yüksekliği ve yüksek akademik eğitim düzeyinin depresyona karşı koruyucu olduğu fikri ortaya sürülmektedir.
     
     Özet olarak; yapılan araştırmada  kültürün depresyon üzerinde dil , ırk , cinsiyet , ekonomik durum, eğitim düzeyi gibi etkenleri gözlemlenmiştir . Depresyonun özellikle kadınlarda , işsizlerde , sosyoekonomik düzeyi düşük bireylerde, çocukluk döneminde travma geçmişi olanlarda görülme sıklığının daha fazla olduğu kanısına varılmıştır. Depresyonun tedavisinde, kişinin ruh sağlığını  ve duygu durumunu etkileyebilen olumsuzlukların giderilmesini amaçlayan bilişsel-davranışsal psikoterapi  ,antidepresan tedavisi ve elektro konvülsif tedavisi kullanılır.Tedaviye başlamadan önce uzman tarafından tanının doğru konulması gereklidir.  Verimli bir tedavide 1-2 hafta içerisinde kısmi düzelme, yaklaşık 8-16 haftada aralığında da tam düzelme elde edilebilir. 
 
 
 
  
Kaynaklar
Cimilli,C.(2012) Psikiyatride kültürel formülasyon. Psikiyatride Güncel, 2(2):164-174.  Ersoy,MA.(1999) Psikiyatri ve sosyal bilimlerin ilişkisi. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2:230-238
 Kara,H., Sayar,K.,  Saygılı,S.(1997). Kültürel psikiyatri açısından depresyon kavramı. Klinik              ,  Psikofarmokoloji Bülteni 7 (1-4) : 59-63..    
Ling Chang MX, Jetten J, Cruwys T, Haslam C (2017) Cultural identity and the expression of      .  depression a social identity perspective. J Community Appl Social Psychology, 27:16-34.  
Üstün,TB., Ayuso-Mateos JL, Chatterji,S. ve ark. (2004) Global Burden of depressive disorder       .  the  year 2000. Br J Psychiatry,184: 386-392.
 Ünal S (2000) Psikiyatrik uygulamalarda sosyokültürel duyarlılık. Anadolu Psikiyatri Dergisi,     .  1: 225-230. 
Yeşilbaş, D. (2008) Majör Depresyon tanısı konulan kişilerin depresyonlarını ifade biçimleri      .  (Uzmanlık tezi).   İstanbul, TC Sağlık Bakanlığı Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve     .  Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Williams  DR, Neighbors HW (2007) Duygudurum Bozuklukları Üzerine Sosyal Bakış Açıları          .  Duygudurum bozuklukların epidemiyolojisi. Duygudurum Bozuklukları Temel Kitabı. 

 

Bu makale 24 Nisan 2024 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Doğukan Candemir

 Psk. Doğukan Candemir Mesleki çalışmalarına Online Görüşme olarak devam etmektedir.

Psk. Doğukan Candemir
Psk. Doğukan Candemir
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube