Depresyon tedavisinde davranış etkinleştirme

Depresyon tedavisinde davranış etkinleştirme

Kişinin günlük işlevselliğini bozacak düzeyde üzüntülü, sıkıntılı ve kederli hissetmesi durumuna ‘Depresyon’ denir (Amerikan Psikiyatri Derneği, 2013). Depresyonda olan kişide çökkün duygudurumu, normalde keyif veren aktivitelere ilgi azalması, hayattan tat alamama görülür (Başoğlu ve Şalcıoğlu, 2011). Depresyonda olan bireyler kendilerini değersiz, başarısız ve suçlu hissedebilirler. Aynı zamanda iştahta artış veya azalış, uykusuzluk veya aşırı uyku gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu belirtiler zaman zaman kişinin yakınları tarafından da gözlemlenebilir. Depresyonda olan bazı bireylerde intihar düşünceleri ve girişimleri ortaya çıkabilir. Sözü edilen belirtiler iki haftadan uzun sürdüğü ve başka bir psikolojik sorun ya da maddeye bağlı olmadığı zaman depresyon tanısı olabileceği düşünülür.

Kayıplar, ekonomik sıkıntılar, sağlık sorunları, iş değiştirme, emeklilik, boşanma, evlenme, çocuk sahibi olma gibi çeşitli yaşam olayları ve değişiklikler, ayrıca kişinin mizacı, genetik altyapısı gibi etkenler depresif belirtilerin ortaya çıkışını tetikleyebilir (Burns, 1980). Depresyonun getirdiği isteksizlik, enerji düşüklüğü, yorgunluk kişiyi normalde yaptığı pek çok aktiviteyi yapmayı güçleştirir. Bu aktiviteleri yapmak zor, yorucu ve sıkıcı gelebilir. Bu durumda kişi o işi yapmak yerine evde ya da yatakta kaldığında, işi yapmanın vereceği yorgunluktan uzak durmuş olur. Buna ‘kaçınma davranışları’ denir. İnsanlar depresif hissettiğinde, yaptıkları birçok aktivite acı veren duygu, düşünce ve durumlardan kaçma işlevi görür. Olumsuz duygu, düşünce ve durumlardan uzak kalmak için kişi davranış repetuarını sınırlar (Ferster, 1973). Depresif hisseden biri için kaçınma davranışları anlaşılabilirdir. Ancak kaçınma davranışları bazı hesaba katılmayan sonuçları da beraberinde getirir (Martell, Dimijian & Herman-Dunn, 2010). Kişinin olumsuz duygularla başetmek için seçtiği kaçınmacı yöntem yaşamında değişiklikler yaparak olumlu sonuçlara ulaşmasını engeller. Kendini mutlu edebilecek olumlu durumlardan da uzak kalmış olur. Bu döngü depresif duygudurumunun sürmesini sağlar (Veale, 2008). Olumlu deneyimler ve bunlarla birlikte hissedilen olumlu duygular yaşanmayınca depresyonun şiddeti artar. İsteksizlik, enerjisizlik, yorgunluk arttıkça kişiyi mutlu edebilecek ama belli bir efor gerektiren aktivitelerden daha da kaçınır hale gelir. Kişi sosyalleşmekten uzaklaşır, keyif alabileceği veya başarı hissini tadabileceği aktiteleri yapmaz. Depresyonu tetikleyen olumsuz yaşam olayları, değişiklikler, mizaç, genetik alt yapı gibi çeşitli durumlar olsa da keyif alamama, hissizlik, değersizlik duygularına ek olarak yalnızlık, ilişki sorunları, işte/okulda başarısızlık, yetersizlik hissi ve ekonomik sorunlar eklenir. Depresyonda olan insanlar hiçbir şey yapmadıkça ailelerinden de bu konuda olumsuz yorumları sıklıkla duyabilirler. Bu da kişinin kendine dair negatif inançlarını besler. Benzer yorumları dışarıdan da duymak sosyal ortamlarda kendini daha kötü hissetmeye sebep olduğu için zamanla sosyal ortamlara girmeme, telefonlara cevap vermeme gibi sosyal anlamda geri çekilme görülebilir. Aşırı yeme, uyuma, saatlerce televizyon izleme, video oyunu oynama, alkol veya madde kullanımı gibi zihinlerini olumsuz düşüncelerden uzaklaştıracak ve oyalayacak yani bir anlamda uyuşturacak aktiviteler ile olumsuz duygulardan uzak kalmaya çalışabilirler. Aslında depresyonda olan kişi, kaçınma davranışlarında bulunarak bir nevi kendini depresyondan çıkarabilecek davranışlarda da uzak durmuş olur. Başka insanlarla görüşmek utanç duygusunu tetiklediği için evde kaldığında, kişi sosyal yaşamda insanlarla bağ içinde hissetme, destek görme, eğlenme gibi pozitif yaşantıları da alamamış olur. Çok zor geldiği için ve kendini başarısız gördüğü içinişe/okula gitmeyibırakınca başarı hissini yaşayabileceği bir platformdan da uzaklaşmış olur. David Burns’e göre, eğer hiçbir psikolojik sıkıntı yaşamayan biri, aylar boyunca kendini yaptığı tüm aktivitelerden alıkoyarsa bunu depresyon izler. Yani depresyonu başlatan her ne olursa olsun, onu sürdüren, eylemsizlik içeren düşünce ve davranış kalıplarıdır.

Depresyon tedavisinde Davranış Etkinleştirme depresyonun şiddetine bağlı olarak ortalama 12-24 seans kadar sürer (Veale, 2008). Seanslarda düzenli olarak aktivite planlaması yapılır. Bu aktivitelerin ne kadar yapıldığı ve neleri yapmanın danışanı daha anlamlı bir yaşam sürme yolunda tuttuğu gözlenir. Etkinlik kayıt formlarında sıklıkla kişinin en kötü hissettiği aktivitenin hiçbir şey yapmadan yatakta kalmak olduğu görülür. Hemen hemen her seansta danışanın bir sonraki görüşmeye kadar yapması için ödevler belirlenir. Küçük adımlarla başlandığında tedavi sürecinin daha kolay geçtiği gözlenir. Bir yandan uzun vadede danışanın depresyonu tetiklemiş olan yaşam koşullarını değiştirebilmesi ele alınabilir. Terapist ile danışan işbirliği içinde çalışır. Terapist depresyonu sürdüren davranışları tespit etme, aktivite planlama, motivasyon sağlama, hedef belirleme ve hedeflerin önündeki engellere yönelik stratejiler oluşturma konusunda danışana destek sağlar.

Unutmamak gerekir ki depresyona eşlik eden çeşitli bozukluklar da var olabilir. Bunlar arasında depresyon ile sebep sonuç ilişkisi kurmak tedavi planını ve tedavi başarısını önemli ölçüde etkiler. Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Obsesif Kompülsif Bozukluk, Kişilik Bozuklukları gibi sorunlar sebebiyle depresyon ortaya çıkmış ise ilk once bu sorunların tedavisi üzerine çalışılmalıdır ve bunlar çok farklı teknikler içerebilmektedir. Tedavi planı yapılması için alanında uzman bir ruh sağlığı çalışanının değerlendirmesi gerekmekir.

Yapılan araştırmalar Davranış Etkinleştirme yönteminin ağır depresyonda Bilişsel Terapi ve antidepresan kullanımına kıyasla daha etkili olduğunu gösteriyor. Hem yatılı hem de ayakta hastalarda orta ve hafif depresyonda da oldukça verim alınıyor. Davranış Etkinleştirme’de tedaviyi bırakma oranları ilaç tedavisine kıyasla çok daha az (Dimidjan et al., 2006). Davranış Etkinleştirme tedavisinde, kişi depresyona dair kontrolün kendinde olduğunu hissedebiliyor ve bu sayede nüks daha az ortaya çıkıyor. Nüks olduğunda dahi, kişi kaçınma davranışlarını azaltarak bu durumun üstesinden geldiğini deneyimlediği için nüks daha az umutsuzluğa sebep oluyor. 

Tekrarlayan depresyon ve Davranış Etkinleştirme’den beklenen verim alınmayan durumlarda Kabul ve Kararlılık Terapisi, Şema Terapi gibi daha farklı yaklaşımlar kişiye yardımcı olabilir. Aile tutumunun depresyonu sürdürücü etkisi görülürse Aile Terapisi de fayda sağlayabilir.

Bu makale 23 Kasım 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar

Uzm. Kl. Psk Yağmur Vardar, FMV Özel Erenköy Işık Lisesi'ni başarıyla bitirdikten sonra Özyeğin Üniversitesi Psikoloji bölümünde başladığı lisans eğitimini tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. İhtisasını ise İngiltere'de Bournemouth Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde tamamlayarak Uzman Psikolog unvanı almıştır.

Bir çok iş tecrübesi bulunan Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar, aynı şekilde bir çok proje ve araştırmada da yer almıştır. 

 

Etiketler
Depresyon ilaçları
Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar
Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube