Depresyon belirtileri, çeşitleri ve tedavi yöntemleri

Depresyon belirtileri, çeşitleri ve tedavi yöntemleri

 

DEPRESYON NEDİR?

Bugünlerde hemen herkes “Depresyondayım” diyor. Depresyon özünde geçmişten gelen ve üstesinden gelinemeyen sorunların insanın geleceğine dair umutlarını tüketmesi sonucunda yaşam ışığını kaybetmesi ve hazır olan gününün yaşanmaz hale gelmesidir. Çağımızın modern hastalığı olan ve her yüz kişiden en az yirmisinde görülen depresyon insanın çaresizlik ve tükenmişlik sendromu ile hayattan zevk alamama ve isteksizlik ile gelişen bir üzüntü ve çöküntü halidir. Ancak her üzüntü hali depresyon değildir. Kişi bazı olaylar karşısında kendini dibe vurmuş gibi hissetse bile bir kişinin depresyonda olduğunu söylememiz için semptomların en az 2 hafta boyunca görülmesi ve kişinin hem vücudunu, hem düşünce sistemini, hem de duygu durumunu olumsuz yönde etkilemiş olması gerekir.

DEPRESYON BELİRTİLERİ

Depresyonun belirtileri arasında kişinin hayattan zevk alamaması, günlük aktivitelere ilgisinin azalması, konsantrasyonda bozukluk, dikkat düzeyinde belirgin düşüş ve unutkanlığın artması, karar verememe, kendini değersiz ve suçlu hissetme, bununla birlikte gelişen ölüm düşünceleri ve intihar etme eğilimleri, karamsarlık gibi belirtiler ile birlikte uykuya dalmakta güçlük, uykuda azalma veya fazla uyku gibi uyku bozuklukları, iştahta azalma ya da artış gibi yeme bozuklukları ve sonucunda ortaya çıkan kilo artışları veya azalmaları, enerjide düşüş, yorgunluk ve hareketlerde yavaşlama, cinsel isteksizlik görülebilir. Ayrıca huzursuzluk, endişe, kaygı ve korkular ile birlikte çabuk sinirlenme ve öfke patlamaları da depresif semptomlar arasında en çok görülen belirtilerdir.

DEPRESYON TÜRLERİ

Majör Depresyon (Klinik Depresyon)

Majör depresif bozukluk, Majör depresyon veya Klinik depresyon durumunda kişi artık günlük ve sosyal işlevlerini, etkinliklerini olumsuz yönde bozacak kadar kendini üzüntü ve çöküntü halinde hissetmesi durumudur. Kişi artık tüm ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşamaktadır ve üzgün olma, moralsiz olma gibi günlük kullanılan depresif durumdan farklı olarak tıbbi olarak tedavi edilmesi gereken bir sürecin içindedir. Bu açıdan klinik depresyon, üzüntü hissinin daha yoğun ve sürekli yaşanması sonucunda ortaya çıkan duygusal bir çöküntü halidir.

Majör depresyonu tetikleyen bazı unsurlar vardır. Bunlar arasında ölüm, boşanma ve ayrılık en önemlileridir, diyebilirim. Genelde travma sonrası stres bozukluğu olarak da ortaya çıkan bu durumlarla baş etmek için kişi gerçekten kendini çok çaresiz ve kapana kısılmış hissetmektedir.

Kadınların majör depresyona yakalanma riski erkeklere göre iki kat fazladır. Bunun nedeni olarak ergenlik, hamilelik ve menopoz gibi dönemlerde meydana gelen hormonal değişikliklerdir. Kadınların günlük işlerinin ve sorumluluklarının aşırı düzeyde artması sonucunda depresyona yakalanma riski artmaktadır. Örneğin, hem çocuk büyütüp hem de kariyer yapmaya çalışan veya yaşlı anne ve babaya bakmaya çalışan kişilerde bu durum daha fazla görülmektedir. Bu açıdan belki de en fazla danışmanlık yaptığım kişilerin bu semptomlara sahip kadınlar olduğunu söyleyebilirim. Erkeklere gelince majör depresyonun belirtileri daha çok asabi olma, şiddet ve öfke kontrolsüzlüğü, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı olarak ortaya çıkabilir. Bize bu konuda yardım için gelen çiftlerde kadınlar genellikle eşlerinin bu öfke ve şiddet sorunlarından şikayet etmektedirler.

Kronik Depresyon (Distimi)

Majör depresyondan daha az şiddetli olan ve kişinin yaşamını engellemeyen kronik depresyon veya distiminin 2 yıl ve daha fazla süreli görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu açıdan belirtiler çoğu defa fark edilmez ve tedavi arayışları gözlenmez. Ancak kronik depresyondaki hastaların hayatlarında bir iki defa majör depresyona yakalanabileceklerini de söylemek isterim. Sürekli devam eden yorgunluk şikayetleri, uyku düzensizlikleri, kırılgan ve küsmeye eğimli yapısı ile hem günlük hayatta hem de ikili ilişkilerde olumsuz etki yapar. Enerjileri de düşük olan bu kişilerin karamsarlığı, bütün kötü şeylerin kendi başlarına geldiğini söyleyerek kendilerini şanssız hissetmeleri ve her şeyde birilerini suçlama eğilimi en belirgin özellikleridir. Kronik depresyonda belirtiler ruhsal olmaktan çok baş, boyun ve sırt ağrıları, mide rahatsızlıkları, ritim bozukluğu ve kardiyak sorunlar gibi bedensel (somatoform) rahatsızlıklar olarak karşımıza çıkar.

Atipik Depresyon)

Bu depresyon türünde kişinin duygu durumunda bir dalgalanma görülür. Kişide yaygın bir üzüntü hali yerine olumlu durumlar karşısında geçici de olsa neşeli olma durumuna rastlıyoruz. Ancak bu duygu iyileşmesi hali geçicidir ve kişi olumlu ortamdan uzaklaşıp kendi başına kalınca yine üzüntü haline gelecektir. En belirgin belirtileri arasında aşırı yemek yeme ve aşırı uyumadurumlarıdır. Reddedilmeye karşı aşırı hassas olan bu kişilerin kırılgan hali sosyal hayatlarındaki en önemli sorunlarıdır.

Bipolar Bozukluk (Manik Depresyon)

Duygu durum bozukluğu olarak da adlandırılan bu depresyon çeşidinde kişinin ruhsal durumunda sürekli değişlikler olur ve belirli dönemlerde depresyon belirtileri gösteren kişi, bazı dönemlerde de aşırı hareketlilik ve kontrol edilmeyen coşkulu davranışlar gibi manik belirtiler gösterir. Dönemlerin her biri birkaç hafta sürebilir. Majör depresyondaki kişi depresif döneme girdiğinde majör depresyon belirtileri gösterir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus anti-depresan ilaçların bu depresyon türündeki hastaları daha kötü yaptığıdır. O yüzden bipolar bozuklukta psikoterapi yöntemleri daha etkilidir.

Mevsimsel Depresyon (Affektif Bozukluk)

Genellikle sonbahar ve kış aylarında görülen bir depresyon türüdür. Güneş ışığından daha az yararlanılan kış aylarında sabah uyanmakta güçlük ve yorgun uyanma ile birlikte görülen enerji kaybı mevsimsel depresyonun habercisi olabilir. Bulutlu ve yağmurlu havanın çok olduğu ve güneşin daha az görüldüğü bu mevsimde insan daha kasvetli olabilir. Yazın görülen aşırı neşe ve hareketlilik gibi dönemlerin, sonbahar geldiğinde özellikle gençlerde duygusal düşüşe neden olduğu artık kabul edilmektedir. Bu dönemde yemenin ve uykunun artması en belirgin özelliktir. Özellikle karbonhidrat ağırlıklı gıdalar bu dönemde fazlaca tüketilir.

Psikotik Depresyon

Bu depresyon türünün en belirgin özelliği kişinin düşüncelerinin gerçeklikten uzaklaşması, sanrı ve halüsinasyon görmesidir. Majör depresyonun tüm özelliklerini göstermek ile birlikte hastanın kendisini aşırı suçlu hissetmesi, paranoid hezeyanlar göstererek nihilistlik gibi inkâr davranışları içerisine girmesi psikotik depresyonu tanımlar. Bu kişiler şizofrenler veya manik bozukluğu olan hastalarda olduğu gibi düşüncelerindeki bu bozukluğu saklamaktadırlar. Bu düşüncelerin kendisini ancak tedavinin başarılı olduğu dönemlerden sonra öğrenebilmekteyiz. Hasta geçirdiği ağır dönemlerde olan biteni iyileştiğinde ayrıntılarıyla hatırlamaya başlayacaktır. Diğer depresyon türlerine göre psikotik depresyonun iyileşme süreci biraz daha uzundur. Altı ay sonra ilk düzelme belirtilerinin alındığı ve ancak iki yıl sonra majör depresyon hastalarının bulunduğu seviyeye çekildiğini söyleyebilirim. Bu sürenin kısalması için psikotik ve antidepresan ilaçların yanında mutlaka psikoterapi önermekteyim.

Doğum Sonrası Depresyon (Postpartum)

Yeni anne olanların %75’inde anne olduktan sonra görülen hafif üzüntü ve kaygı hislerine loğusalık adını veriyoruz. Bu belirtiler bir hafta kadar sürebilir. Ancak lohusalıktan farklı olarak her on anneden birinde geçmiş dönemlerde yaşanan ruhsal sıkıntılar, evlilik hayatındaki mutsuzluk ve sorunlar, istenmeyen gebelik ve ya annelik rolüne hazır olamama, doğum korkuları, anneye yeterli desteğin olamayışı gibi nedenlerden ötürü doğum sonrası depresyon görülebilir. Bu anneler doğum ile birlikte üstlendikleri yeni rol olan anneliğe ve bebek bakımının getirdiği sorunları taşıyamayarak depresyona girebilir. Bunlar içerisinde eşlerinden yeterli destek alamayan ve evliliklerinde sorun yaşayan kadınlarda depresyonun görülme sıklığı daha yüksektir.

Bununla birlikte doğum sonrası depresyonda intihar düşüncesi yok denecek kadar azdır. Depresif semptomlar daha çok akşamları ortaya çıkmaktadır ve süresi diğer depresyonlardan daha kısadır. Tedavi süreçlerinde anneye bebek ile birlikte hareket etmesini, bebeği uyuduğunda uyumasını, çevresindeki bireylerden yardım istemesini, her gün düzenli yürüyüşler yapmasını tavsiye ediyorum. Bir diğer önemli tavsiyem, bu durumdaki anne adaylarının doğumdan sonra depresyona girdikten sonra değil, doğumdan önce danışmaya gelmelerini tavsiye ederim. Çünkü bu türlü sıkıntılar içerisinde hamileliklerini geçirmeye çalışan annelerin karınlarındaki çocuklarına olumsuz etki yaptıklarını hatırlatırım.

DEPRESYON TEDAVİSİ

Depresyona giren kişilere en çok söylenen cümle “Bunların hepsi senin kafanda bitiyor” cümlesidir. Bu cümle gerçek olsa bile maalesef depresyondaki kişi için işe yaramıyor. Çünkü kişinin kafasında olumsuz düşüncelerden başka bir şey yok ve bu olumsuz düşünceler ile bir şeyi bitirmesi mümkün değildir. Benim en çok duyduğum cümleler arasında bir diğeri “Her şeyin var neden mutsuzsun” cümlesidir. Depresyonun zenginlik ile bir ilgisi yok ki. Kaldı ki depresyona girenlerin büyük çoğunluğu maddi imkanlara sahip kişilerdir. Bazen de kişinin “insan içine çıkması” tavsiye edilir. Ancak kişi etrafındaki kendinden daha mutlu insanlara bakıp kendini daha kötü hissedebilir. Son olarak da “Herkesin kendine göre sıkıntı ve derdi var, seninkinden büyük sorunları olan insanlar var. Toplarla kendini” gibi ifadeler de bir diğer yardım cümlesidir. Ancak başkalarının problemi kişinin problemini çözmek için yeterli neden değildir.

Yukarıdaki çözüm önerilerinin yerine kişi tedavi olarak profesyonel destek alması gerekir. Bu durumda olan hastaların öykülerini aldıktan sonra bilişsel-davranışçı terapi yöntemleri ile depresyonu yenmeleri konusunda destek sağlanabilir. Bununla birlikte bu terapi döneminde hastaların günlük aktivitelerini normale döndürebilmek adına biyolojik saat düzenlemesi, günlük yürüyüşler, beslenme alışkanlıklarının ve uyku düzenlerinin yeniden ayarlanması konusunda destek olunması da oldukça önemlidir. Depresyon tedavisinde antidepresan ilaçlar hayatımızda önemli yer tutsa bile artık günümüzde hastaların ilaçsız terapi çözümlerine yöneldiğiniz görüyoruz. Danışanları sürekli kontrol ederek ve günlük hayatlarındaki tüm aktiviteleri gözden geçirerek yeni bir plan doğrultusunda uygulanan bilişsel-davranışçı terapilerden oldukça etkili sonuçlar alınmaktadır. Unutmayın bu dünyada insanın amacı MUTLU OLMAKTIR. Sevdikleriniz ile birlikte mutlu bir hayat yolunda sizlere yardımcı olduğumuz için bizler de mutluyuz.

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Halil Özgen

1975 Adana doğumlu olan psikolog Özgen, ilk orta öğrenimimi Mersin’de, Lise öğrenimini ise Adana şehrinde tamamlamıştır. Eğitimini Süleyman Demirel Üniversitesinde yaptıktan sonra psikoloji alanında yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. Sonraki yıllarda Brüksel Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesinde öğretim görevlisi olarak teknik derslerde görev almıştır. Uluslararası Ruh Sağlığı ve Psikoterapi Derneği yönetim kurulu üyesi olan hocamız şu anda Mersin Çağ Üniversitesinde Psikoloji alanında ikinci yüksek lisansını tamamlamak üzeredir. Psikolog Özgen eğitim hayatı boyunca mesleki gelişimini tamamlayabilmek adına SDÜ Üniversitesinden aşağıdaki resmi eğitimleri de tamamlamıştır. ALDIĞI SERTİFİKALAR Aile ve Evlilik Danışmanlığı Aile Yaşam Koçluğu Cinsel Terapi Eğitim Danışmanlığı (Öğrenci Ko ...

Etiketler
Depresyon psikoterapisi
Psk. Halil Özgen
Psk. Halil Özgen
Gaziantep - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube