Demansın Sessiz Dünyasında Müzikle Uyanan Anılar


Dünya çapında; 2021 yılında 55 milyon insan demans hastalığı ile yaşamaktadır ve bu sayının önümüzdeki 20 yıl içinde iki katına çıkması beklenmektedir. Demans, şu anda küresel olarak 7. önde gelen ölüm nedenidir ve toplum için en yüksek maliyete sahip hastalıklar arasındadır. Demans; hafıza, dil gibi bilişsel değişikliklerin ve depresyon, anksiyete gibi davranışsal değişikliklerin ilerleyici etkileriyle karakterize edilen hastalıklar için kullanılan şemsiye bir terimdir.
Alzheimer hastalığı için ileri yaş önemli bir risk faktörü olmakla birlikte; genetik faktörler, aile öyküsü, düşük eğitim düzeyi, kadın cinsiyet, depresyon, diyabet, hipertansiyon ve obezite potansiyel risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Yüksek eğitim, fiziksel aktivite, Akdeniz tipi beslenme, profesyonel bir mesleğe sahip olmak, yeni bir dil öğrenmek, sosyallik, hobi edinme, müzik ve dans gibi aktiviteler bilişsel işlevlerin korunmasında önemli faktörler arasında sayılmaktadır.
Eski çağlardan itibaren her kültürde değişik hasta guruplarının tedavisinde çeşitli müzik uygulamalarının kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin; Homera, ameliyatlarda müziği kullanırken Aesculape sağırlığın tedavi sürecinde trampet kullanmıştır. Türklerde, Orta Asya’ da Baksı adı verilen şaman müzisyenler hastalıkların tedavi sürecinde müziği kullanmışlardır. Tarihsel süreç içerinde Farabi (870- 970), İbn-i Sina (980-1037) gibi İslam filozoflarının hekim olmakla birlikte müzikolog oldukları da görülmektedir. Ülkemizde 15. Yüzyılda Osmanlı döneminde kurulan ve Edirne’de bulunan Sultan Beyazıt Darüşşifası psikolojik rahatsızlıklarının tedavisinde müziğin kullanıldığı bir ruh hastalıkları hastanesidir. Batıda ise müzik 20. Yüzyılın ilk yarısında ve ortalarında müziğin fizyolojik parametreler üzerindeki etkisi nedeni ile hastane ortamında kullanılmaya başlanmıştır.
Müzik, yüzeysel olarak bakıldığında pek çok kişinin katıldığı keyifli bir etkinlik gibi görünse de dikkatle incelendiğinde müziğin gücünün mekân, zaman ve kültür sınırlarının ötesine uzandığı görülebilir. Müzik sıklıkla birçok ülkede ulusal demans planlarına göre, ilaç tedavisine yardımcı tedavi olarak günlük rutine dahil edilmiştir. Müzik temelli müdahaleler gibi farmakolojik olmayan yaklaşımlar düşük riskli, erişilebilir ve kapsayıcı, umut verici seçenekler gibi görünmektedir.
Sanatta kullanılan “müzik” kelimesi ile hastaların bakım ve tedavileri için gerekli önlemlerin alınması olarak tanımlanan “terapi” kelimelerinin birlikte kullanılmasıyla ‘’Müzik terapi” kavramı oluşturulmuştur.
Demans hastalarında müzik terapinin veya online müzik terapinin demansın ileri evrelerinde bile duyguları uyandırabilmesi özellikle müzikal hafızayla bağlantılı kilit beyin alanlarının genellikle korunduğunu göstermektedir.
İnsanların müziği hatırlama yeteneği, müziği Alzheimer hastalarını etkili bir şekilde harekete geçiren benzersiz bir uyarıcı haline getirmektedir. Yapılan çalışmalar demanslı kişilerin müzikten hoşlandıklarını ve sözlü iletişim artık mümkün olmadığında bile yanıt verme yeteneklerini koruduklarını bu nedenle müzik, hasta ve bakıcının başka türlü mevcut olmayacak bir bağı paylaşmasına yardımcı olabileceği ifade edilmektedir.
Bireylerin hayatlarının önemli bir bölümüne eşlik eden müzik; şarkı kullanımı yoluyla hikayeleri ve bilgileri zaman içinde aktarmak için anımsatıcı bir araç olarak ifade edilmektedir. Beyin, bir olay sırasındaki anıları ve duyguları müzik eşliğinde depolayabilir ve daha sonra, bu anıların ve duyguların geri çağrılması, bunlarla ilişkili müzik tarafından tetiklenebilmektedir. Bu etkinin otobiyografik (epizodik) bellek kaybı olan bireylere yardımcı olmak için yararlı olabileceği ve hastaların pasif olarak müzik dinlerken, müzik olayla ilgisiz olsa bile hayatlarındaki anıları daha ayrıntılı olarak hatırlayabileceği belirtilmektedir.
Kaynakça: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3424965?utm_source
Yazarlar: Filiz Dilek, Aysun Ünal