Çocuklarda kalp hastalıklarının teşhisini nasıl koyarız?

Çocuklarda herhangi bir sebeple kalp hastalığından şüphelenildiğinde bizi doğru teşhise götürecek ve bir an önce tedavinin başlanmasını sağlayacak bazı önemli araçlarımız var elbette.

Çocuklarda kalp hastalıklarının teşhisini nasıl koyarız?

Bunun ilk aşaması tabii ki eksiksiz bir muayene, muayenede bizi kalp hastalığına yönlendirecek kimi bulgular elde ederiz. Solunum kaslarının çok çalışıyor olması, kalp aktivitesinin artmış olması, göz kapaklarında ödem, kalp seslerinin farklılaşması ve anormal kalp seslerinin ortaya çıkması, üfürüm sesinin duyulması, cildin, dudakların ve parmakların mor görünmesi, karaciğerin büyümüş hissedilmesi en önemli muayene bulgularıdır. 

Muayenede bunlar hissedildiğinde teleradyografi ve akciğer filmi bize kalp büyüklüğü ve akciğer dokusu hakkında bilgi verir. Elektrokardiyografi (EKG) dediğimiz kalp şeridi kalp atımlarının düzenli olup olmadığı, ritim bozukluğu olup olmadığını gösteren değerli bir arcımızdır, normal dışı çıktığında yine kalp hastalıkları açısından yönlendirici olur. Kalp çarpıntılarını veya ritim bozukluklarını yakalamak için bazen 24 saat süreyle kalp atım kaydını yapmak gerekebilir, bu tetkik yöntemi ritim holter olarak adlandırılır.

Ama tüm bunların ötesinde bizim için asıl teşhis aracı ki altın standarttır, ekokardiyografi dediğimiz kalp ultrasonudur. Bu araç ile kalbin yapısını ve işlevlerini görebiliriz. Dolayısıyla bizim için bir gözdür ve tüm kalp hastalıklarının nerdeyse tamamını (elbette burada kardiyoloji doktorunun deneyimi son derece önemlidir) görür ve tanısını koyabiliriz. Hatta gebelik döneminde bile bebeğin (fetüs) herhangi bir kalp hastalığını ekokardiyografi ile büyük oranda görebiliriz (yine burada da deneyim son derece önemli). Tanı aşamasından sonra hastalığın takibinde, ameliyat sırasında ve sonrasında da çok önemli bir aracımız olarak hep yanı başımızdadır.


Tanıyı ekokardiyografi ile koyduktan sonra özellikle doğumsal kalp hastalıklarının bazılarında destekleyici olarak, bazı ölçümleri doğrudan yapmak için özellikle ameliyat öncesinde ve ya ameliyata/tedaviye karar vermek için anjiografi dediğimiz incelemeyi yapmamız gerekebilir. Ekokardiyografideki gelişmeler tanı amaçlı anjiografinin yapılmasını azaltmış olmakla beraber hala etkin kullandığımız bir aracımızdır.

Anjiografinin teşhisten başka şu günlerde en önemli kullanımı girişimsel yöntemler dediğimiz ameliyatsız, kesisiz, halk ağzında kapalı yöntemler denilen tedavi amaçlı kullanımıdır. Bu yolla birçok kalp deliğinin, darlıkların ameliyatsız tedavisi mümkündür.
Teşhis için bunlar dışında 3 boyutlu görüntü alabildiğimiz tomografi ve MR yöntemlerini de kullanmaktayız. 
Çocuklarımıza sağlıklı günler ve güzel bir gelecek dilerim…

Bu makale 15 Mart 2023 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Selman Vefa Yıldırım

Prof. Dr. Selman Vefa YILDIRIM,  1987 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1993 yılında başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasına ise, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlamış ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olmuştur. 

1998 Yılında Uzman olarak Başkent Hastanesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezinin Çocuk Hastalıkları bölümünün kurucusu olarak göreve başlamış olan Prof. Dr. Selman Vefa YILDIRIM, 2001 yılında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde göreve başlamış, ve Çocuk Kardiyolojisi üzerine yan dal ihtisas eğitimini tamamlamıştır.

Prof. Dr. Selman Vefa YILDIRIM, mesleki çalışmalarına şu an Adana Özel Metro Hastanesi'nde devam etmektedir.

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Ekokardiografi
Prof. Dr. Selman Vefa Yıldırım
Prof. Dr. Selman Vefa Yıldırım
Adana - Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube